İnsanoğlunun bilinçli ölü gömü geleneğinin mevcut bilgilerle yaklaşık olarak 100 bin yıl önce başladığı düşünülmekte. Tarih içerisinde kültürel birikim, dinsel düşünce ve bununla birlikte, öte dünya inanışıyla ölü gömü gelenekleri de gelişmiş ve bu gelişmelere paralel olarak da çeşitlilik kazanmıştır.
Neolitik devrimle birlikte ilk köy yerleşimlerinde öte dünyaya geçenin kutsaniyet kazanması ata kültünü oluştururken, Çatalhöyük örneğinde olduğu gibi ev içi gömü şeklini ortaya çıkarmış; zaman sürecinde köyden kente evirilen yerleşimlerde toplu nekropoller (mezarlık alanları/ölü şehirleri) ve basit toprak gömüden, kresmasyon (yakma), pişmiş toprak, lahit ve pithos gömüye kadar uzanan farklı ölü gömme biçimleri görülmeye başlanmıştır. Bu noktada toplumlar, tarihte yer aldıkları zaman diliminde yaşadıkları coğrafyaların şartları ile yarattıkları ve gelenekselleştirdikleri ölü gömme biçimlerini diğer toplumlarla da paylaşmışlardır.
Kayaların dinsel manada anıtsal bir şekilde kullanımı Anadolu’da Hititlere kadar geri gider. Ama bu kayaların bir mezar olarak kullanılması ise MÖ 9. yüzyılda Van ve çevresinde yaşayan Urartular ile başlar. Bu uygulama daha sonra Phryglere ve Phyrgler’den de bu bölgeye gelir.
Paphlagonia kaya mezar geleneği de, bu etkinin Demir Çağı’nda (MÖ I. Bin) Anadolu’nun kuzeyinde kesintisiz devamlılığını gösteren en önemli verilerdir. Paphlagonia Bölgesi’nde yerel kral ya da bey ve yöneticilere ait olan bu kaya mezarları, MÖ 5. yüzyıl ile birlikte görülmeye başlar. Farklı kültürlerden etkilendiği kadar Paphlagonia kaya mezar uygulaması da kendi geleneği yaratarak Roma dönemi içlerine kadar uzanır.
***
Öncelikle bölgedeki kaya mezarlarının o dönemden bugüne kalan ve en azından şimdilik yegâne kalıntılar olduğunu göz önünde bulundurmak gerek. Öte yandan 2 bin 500 yıllık bir krallık görkemini, muhtemelen binlerin ya da yüzlerin uğurladığı bir kederin yaslı gözyaşlarını, bir yönetici ya da kralın ölümüyle de olsa sonsuza ses verme çabasının izlerini, hatta belki siyasi atmosferden etkilenip, belki gerçekten bir kültürel kaynaşmadan kaynaklı farklı farklı kültürlerin ve coğrafyaların da izleriyle bugüne getiren bu mezarlar koskoca kayalardan bir kitaptır.
Kastamonu’daki Paphlagonia kaya mezar geleneği, MÖ 5. yüzyılın başlarına kadar geri gider. Amnias Vadisi (Gökırmak), en batı sınırı Kastamonu olup doğuya doğru genişleyen bu alan içinde antikçağın en kudretli Paphlagon Krallarına ev sahipliği yapmış olacak ki, en görkemli kaya mezarları da burada bulunur. İşte MÖ 5. yüzyılın başlarına tarihlenen en eski kaya mezarı da bugün Taşköprü’nün Donalar Köyündeki “Kale Kapı” diğer ismiyle “Donalar Kaya Mezarıdır”. Bölgede bu mezarla başlayan gelenek kökenini Phrygia Bölgesi kaya mezarı düşüncesi ve mimari anlayışının etkisi ile kendini gösterdiği de görülmelidir.
Kaya mezarlarının mimari tasarımları incelendiğinde aslında kısmen şaşırtıcı bir olgu ile karşılaşırız. Bu, kaya mezarlarının geleneğinde bölgede yoğun olarak görülen ahşap mimarinin (konut vb.) taşa, yani kaya mezarlarına yansımadır. Kaya mezarları incelendiğinde genelde bölgede üçgen kırma bir beşik çatılı ön cephe, bu ön cephenin içeride kırma beşik şeklinde devam ettiği ve beşiğin yine aynı ahşap çatılarda olduğu gibi hem ortadan hem de kenarlardan kirişlerle desteklendiği görülür.
Günümüzde ya da birkaç yüzyıllık gelenek içerisinde Kastamonu ve çevresinde kırsal ya da kentsel ahşaba dayalı sivil mimarinin dörtgen bir cepheye (gövde/ana binaya) ve ana binaya nazaran daha küçük, kırma olmasına karşın daha yayvan bir çatıya sahip olduğu görülür. Ama kaya mezarlarındaki çatı sistemi kare gövdeli bir yapıdan çok, dikdörtgen, uzun ince bir yapının varlığı görülür. Bu yapılar günümüzde bölgede daha çok samanlık, işlik ve bazen de ahır olarak kendini gösterir. Bu noktada çok büyük ihtimalle günümüzden yaklaşık 3 bin yıl önce bölge konutları da uzun, kısmen ince dikdörtgen bir yapıda, kırma beşik çatılı ve günümüzde de hâlâ görülen “çantı” tekniğinde birbirine geçme şeklinde taş temel ya da birkaç büyük taşla evin ön ve arkasından ve yanlarından yükseltilmiş ahşap yapılar olmalıydı. Ve bu konutlar halkın olduğu kadar, kralın ya da beyin de konutuydu ki, bu konutlar neredeyse bire bir taşa yansıyıp hayattayken nasıl bir ikametgâh ise ölünce de sonsuz istirahatgahı oldular.
***
Kastamonu genelinde bakıldığında Karaçomak Çayı’nın geçtiği il merkezi içinde Evkaya Kaya Mezarı, Kale Kaya Mezarı ve Şehinşah Kayası Kaya Mezarları, Gökırmak Vadisi üzerinde Donalar-Kalekapı, Urgancı, Bademci, Aygır, Hobu, Cöpcöp ve Alasökü-Direkli Kaya Mezarları ile Araç Bölgesi’nde de Kadınca Köyü ve Aşağı Güney Köyü Kaya Mezarları, Tosya Devrez Vadisi’nde Çüşçüş Kaya Mezarı önemli kaya mezarları olarak görülür. Bölgenin bu mezarları dışında Devrekâni, Tosya, Daday, Ağlı, Azdavay ilçelerinde de kaya mezarları bulunmakta.
Burada “önemli”den kasıt büyüklük, büyüklüğe bağlı anıtsallık ve özellikle ön cephedeki kabartma figürlerden oluşan ikonografik anlatımdır. Yani bölgemizdeki bazı mezarlar muhteşem bir ön cepheye ve yoğun figüratif anlatıma sahiptir. Bazıları ise düz cepheli, hatta bazıları alınlıksız olarak yapılmışlardır.
Paphlagonia kaya mezarları, öncelikle anıtsal ön cepheli yapılmış, ana mezar odasına giden açıklık iki ya da daha çok sütunla ahşap bir konuttan etkilendiği kadar bir tapınak etkisiyle oluşturulmuşlar. Bu ön cephede aynı zamanda kırma beşik çatı içinde kalan alınlık kısmı kabartma figürlerle süslenmiş ve buraya dinsel imgeler yerleştirilmiş. Sütunlu ön cephe bir hol/açıklık oluşturmuş buradan da ana mezar odasına geçilmiş. Bu mezar odasına da bir ya da daha fazla ölünün yatırıldığı sedir de aynı kayadan oyularak oluşturulmuş.
Bu özelliklerin tümü Kastamonu merkezindeki Ev Kaya Mezarında ve Taşköprü’deki Donalar Kaya Mezarında görülebilir. Yukarıda hem Paphlagonların kökenleri hem de inanışlar bölümlerinde bu kaya mezarlarından yeterince örnek verdiğimiz için yeniden ele almaya gerek yok. Ama hatırlatmak gerekirse, bölgedeki inanışların yansıması olarak kaya mezarlarında Helen, Phryg, Pers kültür ve inanışlarının etkileri görülmekte, bu mezarlar bölgenin kral ya da beylerine yapılmakta ve mezarlar muhtemelen tek bir kullanımdan öte ölen kişinin aile bireylerince de kullanılmaya devam etmekteler.
Kaya mezarlarındaki bu üç farklı kültürün yansımasına bir başka görüş açısı da getirmek de mümkün. Bu bakış açısı da bu kültürel çeşitliliğin yansımasının dinsel olmaktan öte siyasi de olabileceğidir. Çünkü bir şekilde bölgede üç etnik gruba ait insanların varlığı, Paphlagon krallarının bu grupların hâkimiyeti için olan çabalarında onlara ait tüm önemli değerlerin kendilerinde olduğu mesajını vermek için de kullanılmış olabilir.
MURAT KARASALİHOĞLU