Bugün, 29 Kasım; şehrimizde akademik hayatın başlayışının 40. yıl dönümü. Su gibi akıp giden günler. İnsan, bazı olaylara tanık olurken, bazılarını da doğrudan yaşıyor, savaştaki asker gibi.
1982 yılı yüksek öğretimde bir dönüm noktasıdır. O yıl, ülke genelinde yeni üniversiteler kuruldu; bunlara bağlı yeni fakülte ve yüksekokullar açıldı, bazılarının adları ve bağlantıları değişti. İl olarak biz de bu mutluluğu yaşadık.
Kısa bir hatırlatma yapalım. 1956 yılında açılan Kız İlköğretmen Okulu, 1975 yılında Eğitim Enstitüsü’ne dönüştü ve ön lisans düzeyinde eğitim başladı. Okul, 20 Temmuz 1982 tarihinde yayımlanan 41 Sayılı KHK gereğince Gazi Eğitim Fakültesi’ne, dolayısıyla Gazi Üniversitesi’ne bağlandı. Yeni düzenleme nedeniyle o yıl öğretime biraz geç başlandı ve okul 29 Kasım günü törenle açıldı.
O gün Gazi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Rüçhan Arık, beraberinde dekan yardımcısı Prof. Dr. Reşat Genç ile birlikte Kastamonu’ya geldi, okulun açılış törenine katıldı. Konuklar, öğretim elemanları, öğrenciler çok heyecanlıydı. Üniversitenin eli Kastamonu’ya uzanmıştı. Bunda ne var diyeceksiniz ama o yıllarda bir ilin akademi dünyasının içinde yer alması inanılmaz derecede mutluluk kaynağıydı. Vali Orhan Pirler il dışındaydı, il protokolü en üst düzeyde katıldı açılış törenine.
Kapalı spor salonumuz, adeta bir düğün salonunu andıracak şekilde özenle hazırlanmıştı. Tören İstiklal Marşımızın okunmasıyla başladı. Okul müdürü olarak biraz uzun bir konuşma yaptım; okul hakkında bilgi verdim ve “Bugün misafir dekanlarımızın himayelerinde yapılan açılış törenlerini, inşallah çok yakın bir gelecekte ev sahibi dekanlarımızla, ev sahibi rektörlerimizle yapacağız” dedim.
Sayın Prof. Dr. Rüçhan Arık o gün çok anlamlı bir konuşma yaptı. Eğitim konuları yanında, insanlığın geleceği ile ilgili önemli sözler de söyledi. Onun ifadesine göre 29 Kasım kutsal bir gündür. İlgiyle izlenen ve uzun süre alkışlanan konuşması aynen şu şekildedir:
“Sayın Vali Muavini, Sayın Komutan ve değerli konuklar, değerli yönetici, eğitici arkadaşlarım, sevgili öğrenciler.
Bu kadar heyecanımı sanıyorum anlayabiliyorsunuz. Gerçekten burada, sizin aranızda olmak ve bu kutsal günde bulunmak benim için büyük bir zevk, şevktir.
Adını Atamızın en kutlu zaferi ile kazandığı unvanından alan Gazi Üniversitemizin bir parçası olarak yeni bir hamle dönemini başlatırken, aranızda olmaktan büyük mutluluk duymaktayım.
Bu okulumuzun bunalıma yer vermeyen nâdir irfan ocaklarımızdan bir olduğunu öğrenmek duyduğum mutluluğu artırmakta, sevince dönüştürmektedir.
Böyle bir günde sizlere yalnız sevinçli sözler söylemek isterdim. Fakat aklım devamlı olarak şu noktaya takılmaktadır. Dünyanın insan sayısı arttıkça nimetler herkese yetmez olmuştur. Bu yüzden milletler bir yandan devamlı barış dileği ile çırpınırken, bir yandan da nimetlerden en çok payı alıp sıkıntıyı başkalarına yüklemenin yollarını aramaktadır. Bu da milletler arasında her alanda ve her anlamda savaşırcasına bir yarışa, kıyasıya bir mücadeleye yol açmaktadır. Türk Milleti de ister istemez bu yarışın, bu mücadelenin içindedir.
Savaşa benzettiğimiz bu yarışta, gerçekten de savaştaki gibi kaybetmek, yaşama hakkını, en azından şerefle yaşamak hakkını kaybetmek demektir. Onun için bu yarışı kazanmak zorundayız.
Bu mücadeleyi kazanmak, ileri ve müreffeh toplum haline gelmek için para ve ileri teknolojik vasıtalar gibi pek çok şart sayılabilir.
Öte yandan hep biliyoruz ki, bütün bunlar insan içindir ve ancak insan tarafından sağlanabilecek şartlardır.
Aleti de, ileri teknoloji ve iş metotlarını da insan aklı yaratır, geliştirir. Bunları kullanacak ve refahı, parayı kazanacak olan hep insanlardır. Ama tabii ki gelişmiş, bilinçli, aydın insan. Bu işin nasıl yapılacağını öğrenmiş uzman insan.
İşte insanımızı bu niteliklere sahip kılmak, hayat mücadelesini kazanabilmemizin temel şartıdır. Bu ise şerefle yaşama hakkına sahip, ileri ve refah içinde bir millet olabilmemizin temel şartının, başarılı bir eğitim olduğu anlamına gelir.
Tam anlamıyla başarılı bir eğitimi gerçekleştirmek, yurduna, milletine adanmış aydınlar, her biri kendi işinin birinci sınıf uzmanı olan elemanlar yetiştirmek için bütün gücümüzü seferber etmeliyiz. Her birimizin tek tek, çok soğukkanlı, titiz, kendine mazeret tanımayan, sonuna kadar akılcı bir tutumla Yüce Atatürk’ün dediği gibi, ilim rehberliğinde azimle çalışmamız gerekmektedir.
Şüphesiz ki, bu gayretimizi engelleyebilecek imkânsızlıklarımız, problemlerimiz vardır. Unutmayalım ki, şu anda Türkiye her konuda problemlerle doludur. Bunların bir anda çözülmesini bekleyemeyiz. Zaten Türkiye’nin problemleri de bir anda çözülebilecek cinsten değildir. Önümüzde uzun ve zahmetli yıllar vardır. Bunlar aşılacaktır.
Problemlerimizi iyi belirleyip önem sırasına koymalı, önce kendi çapımızda imkânlar bulmalıyız. Sonra çevremizden ve üstümüzden imkân aramalı, imkân yaratmalıyız. Ancak hedefe ulaşmak için uğraşmaya hiç ara vermemeliyiz.
Bir işi yapmak için imkân ve şartların düzelmesini beklemek o işi yapmamaktır.
Ulu Önderin dediği gibi, en kötü şartlar ve durumlarda bile mücadelemizi kazanmak zorundayız.
Hedefe ulaşmada her şeyden önce inancımız güç kaynağımız olacaktır.
Hep birlikte gazâmız mübârek olsun.
Bir ilim yuvası olarak yeni çalışma hayatınızda başarılar diler, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.”
Tören sonrasında, okul sahasında yeni yapılan atletizm pistinin açılışını yaptık.
Şehrimizde başlayan akademik hayatın 40. Yılı hayırlı olsun, kutlu olsun.
MUSTAFA ESKİ