Ülkemizde siyasi/politik gündem seçim dönemi olsun olmasın gündelik hayatın daima ilk sırasında yer almayı sürdürüyor. Haber bültenlerinde önce olayları değil siyasi liderlerin konuşma, bildiri, açıklama ve birbirine cevaplarını dinliyor, izliyoruz. TBMM’deki oturum, komisyon ve parti grubu toplantılarında da işten çok hitabet öne çıkıyor. Konuşmacılar; eleştiri, üstü kapalı hakaret, politik mizah alanlarında bir münazara sahnesindeymiş gibi söz yarışına girişiyorlar. Basın toplantıları, açıklamaları peş peşe geliyor. Bunlar yetmiyormuş gibi bir de liderler, bakanlar sosyal medyaya tweet/ileti yağdırıyorlar. Toplum gerildikçe geriliyor. Birçok devlet görevlisi, karşı cevap, açıklama yapmak, lidere not hazırlamak için zamanını harcıyor. Oysa Batı demokrasilerinde olduğu gibi, politikacılar seçim dışı zamanlarda normal görevlerini yapıp vatandaşın huzurunu bozmamaya özen göstermelidir. Muhalefet politikacıları, iktidarın yaptığı iyi işleri takdir edip sadece yanlışları, eksikleri belirtmeli, yapıcı eleştiride bulunmalıdır. Yazı hayatımızda daima politika/siyaset dışında, tarafsız kalmayı ilke edindik. Doğruya doğru, iyiye iyi, yanlışa yanlış dedik. Bir parti veya tarikatın alkışçısı,taşlayıcısı olmadık. Bu yazıyı da politikacıların Türkçeye olumlu katkılarını belirtmek amacıyla kaleme aldık. Parti adı ve siyasetçi kimliği (bugünküler için) vermekten özellikle kaçındık.
Kültür dünyasında, bilim tarihinde siyasetçi/politikacı en çok dil bilimi, atasözü ve deyim bilimleri ve politik fıkralar alanlarında etkili olmuşlardır denebilir. Ayrıca, birçok liderin ardlarında tecrübelerini/deneyimlerini ifade eden birçok özdeyiş/vecize ve anı bıraktıklarını biliyoruz.
Türk halk bilimi/folklorunun politik/siyasi fıkralar dalında V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi’nde (24-29 Haziran 1996/Ankara) “Folklorumuzda Politik Fıkralar” başlıklı bir bildiri sunmuştuk. Kültür Bakanı Dr. Agâh Oktay Güner’di. Kongre’den bir süre sonra Hükûmet değişti. Kültür Bakanlığına İsmail Kahraman getirildi. Bildiriler basılırken 8-10 bildiri, sakıncalı bulunarak kitaptan çıkarıldı. Oysa, bildirimizdeki bütün fıkralar, gazete ve kitaplarda yayımlanmış ve mahkeme konusu olmamıştı. Yurt dışından ve içinden şu liderlerle ilgili fıkraları örnek olarak vermiştik: Mao, Hitler, Kohl, Papandreu, Bush, Brejnef, Humeyni, İnönü, Demirel, Ecevit, Özal, Çiller, Evren, Erbakan, Türkeş, Sunay, Erdal İnönü, Akbulut. Bunun üzerine, yeni fıkralarla bildirimizi genişleterek 1999 yılında Folklorumuzda Politik Fıkralar adıyla bir kitap yayımlamıştık (Ankara 1999, 36 s. Folklor Araştırmaları Kurumu Yayınları: 25). Sansür sayesinde bir kitap sahibi olduk böylece.
Siyasal bilimlerde, kamu yönetiminde politika/siyaset devlet işleri veya diğer işlerde hedefe ulaşmak için izlenecek görüş, ilke, yöntemleri ifade eder. Partiler, kuruldukları ülkelerde devleti güçlendirmek, halkı güven ve refah içinde yaşatmak için hizmet ederler. Her birinin bu amaca ulaşmak için yolları, görüşleri farklı olabilir. Yani uyguladıkları politikalar birleşebilir veya birbiriyle çelişebilir. Halkı, haklı gerekçelerle amacaulaşmada ikna edebilen parti seçimi kazanır, iktidara gelir. Anlattığım anlamıyla politika/siyaset çok gerekli, yararlı ve demokrasilerin temelinde var olan bir olgudur. Gelin görün ki, Doğu ve Batı demokrasilerindeki bazı kötü, çıkarcı politikacılar yüzünden politika/siyaset olumsuz bir anlam da kazanmışır. TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde (11.bs. Ankara 2011) bu olumsuz anlam üçüncü sırada şöyle yer almıştır (s.1937): “Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme.” İşte, ne yazık ki iyi politikacıdan daha çok tanımdaki kötü, çıkarcı politikacı tipi reklamını zaman zaman iyi yapıp ön plana çıkabiliyor.
Biz “iyi de kötü de olsa bizim politikacımız, bizim kumaşımızdan” deyip politikacılarımızın ana dilimiz Türkçeye yaptığı hizmetleri, katkıları bazı örneklerle açıklamaya çalışacağız.
Politicacı/siyasetçi halkı ikna için onun anladığı dilden konuşmak zorundadır. Bu sebeple, sık sık atasözü ve deyimlerden yararlanır. “Rahmetli babaaannem, dayım, amcam derdi ki…” diye başlayan konuşmalarda bazen sözlüklere girmemiş veya çeşitlemesi yer almış atasözü ve deyimlerle karşılaşabildiğimiz gibi (örneklerini gelecek yazılarımızda vereceğiz), politikacının bazı özdeyişleri de zamanla dilden dile dolaşarak, söyleyeni unutularak atasözü, deyim hâline gelmektedir. Tabii, günümüzün yazılı ve görsel medyası, yayın- iletişim imkânları dolayısıyla bu atasözü ve deyimleşme süreci uzamaktadır.
Politik atasözü, deyim yaratma; fıkra üretme konusuda en verimli liderlerden biri, cumhurbaşkanlığı da yapan (1993-2000) rahmetli Süleyman Demirel’dir (1924-2015) denebilir. Onun genelağ ve 16-20. Dönem Kastamonu Milletvekili Fethi Acar’ın siyasî anılarını yazdığı Darbelerden Kesitler/Yokuşa Sürülen Millî İrade ( II Cilt Ankara 2020, Kültür Ajans Yayını) kitabından aldığımız atasözü, deyim olmaya aday bazı sözlerini hatırlayalım:
- Yollar yürümekle aşınmaz.
- Benzin vardı da biz mi içtik?
- Dün dündür, bugün bugündür.
- Kırk günde kabak yetişmez.
- Meseleleri mesele yapmazsanız, ortada mesele yapacak bir mesele kalmaz.
- Dört (beş) kaz teslim etsem, akşama üçünü kaybedip gelir.
- 70 sente muhtacız!
- Şapkayı kaptırmam! GAPI gaptırmam!
- Arsama gecekondu yaptırmam! Çadır bile kuramazlar.
- Vur kazmayı dağa Ferhat, çoğu gitti azı kaldı.
- Dünün güneşi ile bugünün çamaşırı kurutulmaz.
- Hiçbir suyun derinliğini iki ayağınla birden yoklama.
- Her tohum kendi toprağında yeşerir. Tohum çiçeğini, çiçek meyvesini göremez.
2000’li yılların politikacıları internet (genelağ), sosyal medya, bilişim çağının gereği dolayısıyla dile yeni kelime, kavram, deyim ve atasözü kazandırma açısından daha verimliler. Hem politika/siyaset dil ve edebiyatını hem de Türkçeyi zenginleştiriyorlar. Diğer yandan eleştiriye hoşgörü, tahammül yönünden ise don derecede başarısızlar… Gelecek yazılarımızda yakından şahit olduğunuz veya işittiğiniz sözlerden, katkılardan söz edeceğiz…
NAİL TAN