Anlaşıldı…
Klasik yöntemi uygulayacağız.
Kusur bizim…
Nasıl da unuttuk kalbimize giden yolun midemizden geçtiğini.
Özür… Hem de pek çok kere…
Yüreklerimizdeki memleket aşkını dillendirmenin başka çaresi kalmadı.
Direk mideye çalışacağız…
Adı üstünde…
Kastamonu ya da nam-ı diğer GastroMONİ…
Lezzetin gizil başkenti!
● ● ●
Neler var?
Sıralayalım:
Pirit soslu Küre Mantısı…
Bakır sahanda… Şahane.
Kobalt oturtma…
Yazmaya ne hacet…
Tadı damağımızda…
Mazı kavurma…
Dağdan…
Mis gibi… Organik.
Yalnız dikkat!
Sıcak sıcak servis yaparken altına ihale koymayı unutmayın…
Pardon… Nihale… Masa yanmasın!
Aday Etli Ekmeği…
Bu ara pek bol… İnce açılmış, bol malzemeli…
Ölçüyü kaçırıp midenize oturtmazsanız sıkıntı yok.
Yoksa ses kısıklığı yapıyor… Bizden uyarması.
Teşvik mantarı…
Bulursanız turşusunu bile kurarsınız…
Malûm, ilimizde “dördüncü bölge”de, o da nadiren çıkıyor.
Kokmaz, bozulmaz…
Cam kavanozda bekleteceksiniz… Sık sık değil, arada sırada… Her daim ilk günkü nefasetinde.
Kulaklı…
Etli makarna bi nevi… Sahilimizden…
Kulak-Burun-Boğaz… Varsa bi sorun… Hastane filan yormayın kendinizi…
Yiyin, şifa niyetine… Sonra görün kulağı, nasıl haberdar olan bitenden… Anten anten!
Yakın geçmişte bolca yenilip içileni “andumadan” olmaz…
Banduma!
Bir baba hindiyi “heeey Allah” ibi suyuna bandırılmış kuru yufkaların tepesine bindirip…
“Hafif yakılmış tereyağını da üstüne bolca döktük mü…”
Ufff… Yeme de yanında yat.
Bakmayın başının kel olduğuna …
Simit tiridini kim unutur? Sarımsaklı yoğurtlu…
Bunca yemek, yöresel müzik de ister hâliylen …
“Tiridine tiridine tiridine bandım / Gidenlerin ardından hep baka kaldım”
● ● ●
Yıllar yılı siyezlene siyezlene ne çektin be Kastamonu?
Çektiklerin helva…
Ektiklerin siyez oldu sonunda…
Ne sanıyordunuz?
● ● ●
Lezzet lezzet…
Çeşit çeşit…
Mutfak zenginliğimiz düşman çatlatıyor…
Ya… Pişirip taşırıp tadına bile bakmadan elâleme ikram etmenin hazzına ne demeli?
Amaaan, dillere destan.
Misafirperverliğimizin üstüne söz mü var?
Onu da yazmayıverelim.
En iyisini siz biliyorsunuz!