Aşağıdaki yazı; İstanbul’da, Salon ve İlânat gazetesinde 1925 yılında yayımlanmış, Açıksöz gazetesi de iktibas yapmış. İmza yok, dip notta “müdir-i mesulümüz tarafından gönderilmiştir” ibaresi var. Muhtemelen Hüsnü Açıksöz yazmıştır. Yazı Kastamonu’yu anlatıyor, okuyalım:
“Geçen gün intişar eden yevmî gazetelerden birinin muhabiri Kastamonu vilayetini şöyle tarif ediyordu: ‘Karadeniz sahilinden doksan, yüz kilometre dâhilde bu şehirde bulunuyordum. Uzun asırlar ihmalin, bakımsızlığın kurbanı olan bu şehir ancak bir vilayet merkezi olmak dolayısıyla kendisini tanıttırmaktadır.’
Müsaade buyurun da Kastamonu vilayetini size, ben tarif edeyim.
Efendiler! Kastamonu vilayeti bir vilayet merkezi olmak dolayısıyla kendisini tanıttırmakta değildir. Bilakis Kastamonu başlı başına bir servet vilayeti, bir servet iklimi, bir servet meşheridir.
Kastamonu; başlı başına bir sanat merkezidir. Kastamonu; başlı başına bir masnuat şehri, bir masnuat iklimi, bir masnuat meşheridir.
Kastamonu vilayeti Türkiye Cumhuriyeti vilayetlerinin en zengin ihracat vilayetlerinden biridir. Kastamonu vilayeti her hususta cidden bir istisna-yı mahsusu hâizdir. Bunları bir nebze izah edelim.
Çünkü; Kastamonu vilayeti başlı başına bir servet vilayetidir, demiştik. Kastamonu’da hiçbir sanat, hiçbir masnuat olmadığını farz etsek bile bîhudut ve yüzbinlerce hektara bâliğ olan ormanların servet-i tabiisi, mekşuf ve gayrımekşuf madenlerinin ölçülemeyen kıymetleri vilayete herhangi bir Avrupa ikliminin en mühiminden daha yüksek mevki bahşetmektedir.
Kastamonu ormanlarında ağaçlar o kadar muhtelif ve o kadar her nev’i sanayie müstaiddir ki, vapur sirenlerinden tutunuz da mobilya, fıçı, inşaat, gemi ve sandal imalatı için başka başka hususiyeti hâiz keresteleri vilayet dahilindeki ormanlardan her zaman tedarik edebiliriz. Cide ile Daday arasındaki ormanlarda yetişen şimşir, dünyanın hiçbir yerinde bulunmaz.
Bunlarla acaba neler olmaz ve neler olmayacaktır?
Çünkü: Kastamonu vilayeti başlı başına bir sanat meşheri, bir sanat vilayeti, bir sanat merkezidir, demiştik. Eğer inanmıyorsanız, eğer Kastamonu’nun başlı başına bir sanat meşheri olduğunu gözlerinizle görmek istiyorsanız lâlettayin bir dokuma tüccarından mamulât-ı dâhiliye numunelerini isteyiniz.
Efendiler! Kendimizi aldatmayalım ve uzun asırlar ihmalin, bakımsızlığın kurbanı olan bu şehir, tehziliyle masnuat merkezlerimizi cihan huzurunda küçültmeye çalışmayalım. Kastamonu’da hususî tezgâhlarda dokunan yerli mamulatı zarafet, letafet, ehemmiyet, metanet nokta-i nazarından Avrupa süpürüntülerine yüzbinlerce defa faiktir.
İnsan; Kastamonu’da dokunmuş Avrupa taklidi bir kumaşın, yatak takımlarının, elbiseliklerin, hamam takımlarının, gömleklikler ve sairenin hayranı olmamak kabil değildir.
Bütün bu bedâyii alkışlamak, teşvik etmek, bunların tekâmülü için lazım gelen esbabı araştırmak dururken yevmî matbuatta göze çarpan vukufsuzca yazılar insanı cidden dilhun ediyor. Büyük İstiklâl Harbi’nde orduya çadır temin eden Kastamonu vilayetidir. Bugün dokuduğu yelken bezine Avrupa rekabet edemiyor.
Çünkü Kastamonu vilayeti başlı başına bir masnuat şehri, bir masnuat iklimi, bir masnuat meşheridir, demiştik. Kastamonu’da herhangi bir zengin evinden herhangi bir fakir evine kadar hepsinde bir tezgâh-ı masnuat vardır.
Efendiler! Avrupa’nın, şehrimize ip ve urgan ithal edememesini Kastamonu vialeyetine medyunuz.
Efendiler, Avrupa’nın, şehrimize ip ve urgan ithal edememesini Kastamonu vilayetinin her evindeki küçük çıkrığın ibtidâî vesait, insanların ve bilhassa kadınlarının sai ve emeline minnetle medyunuz. Kendir denilen mevadd-ı ibtidaiyenin elyafından lime lime, büküle büküle vucuda gelen ve en ibtidaî haliyle Avrupa’ya rekabet eden bu mamulat her dakika şükranla karşılanmalı ve tekâmülü esbabı düşünülmelidir.
Çünkü Kastamonu vilayeti Türkiye Cumhuriyeti vilayetlerinin en zengin ihracat vilayetlerinden biridir, demiştik. İnebolu’nun İstanbul’a ve memâlik-i ecnebiyeye en yakın limanlardan ma’dud bulunması, yumurtasının birçok mahallere fâikiyeti, kendir ihracatı, bilhassa meşhur elma meyvesinin Marsilya, İskenderun ve sâir memâlik-i ecnebiyede pek çok revâca mazhar olması Kastamonu vilayetini en mühim ihracat vilayetlerinden bir olarak tanıtmıştır.
Çünkü Kastamonu vilayeti bir istisnâ-i mahsusu hâizdir, demiştik. Birçok vilayetlerimiz vardır ki hava, iklim hasebiyle mahsulâtı hemen hemen tütün mevzuatı, incir, üzüm gibi şeylerle münhasırdır. Halbuki Kastamonu vilayetinin iklimi, halkının o kadar cilvegâh-ı bediadır ki bir tarafında kış mahsulü yetişirken bir tarata dünyanın en sert ağaçları orman halinde büyürken, geniş bir muhitinde de Cava’nın, Hindistan’ın en güzel pirinçlerinden daha âlâ pirinç yetişir. Burası acaba nasıl iklim ve nasıl vilayettir? Ve kıymeti hâvi hangi mizan-ı servetle ölçülür.
Harb-i Umûmî’den evvel bir Alman profesörü dört sene Kastamonu vilayeti dâhilinde mütemadiyen tetkikat icra etmiş ve münhasıran Kastamonu’ya ait olmak üzere iki bin küsur sahifelik Almanca çok mühim bir eser vücuda getirmiştir. Bu eser mütâlaa edilse Kastamonu vilayetinin en zengin ve en mühim bir Türk vilayeti olduğu daha ziyade anlaşılır. Filhakika vilayet dâhilinde şimdiki vesâil-i mesai henüz Avrupaî bir şekilde tekemmül etmemiştir.
Gerek dokumacılık, gerek urgancılık, gerek pirinççilik ve saire bir çok himmet himayeye muhtaçtır.
Ne de olsa bu kadar vası’ ve bu kadar bîhudut bir serveti, vilayetin yevmî gazetelerinin basit iki kelime ile vasfetmesi mânâsız ve boştur.
Kastamonu hakkında neşretmekte olduğumuz hususî nüshada bu babdaki fikrimizi izah edeceğiz.”
Okuyuculardan bir ricam olacak: Kastamonu’da dört yıl ikamet edip iki bin sayfa kitap yazan Alman profesörün adı ve eseri belirtilmemiş. Bilen varsa lûtfen bizi de bilgilendirsin. Bu kitaba mutlaka ulaşalım.
MUSTAFA ESKİ