BÖLÜM V
Modern tıbba doğru: 19. yüzyıl hastaneleri
Dünyadaki çağdaş uygulamaların uzağında kalmayan Kastamonu, 19. yüzyılla birlikte uzmanlaşan tıp bilgileriyle birlikte modern anlamda tedavi, ilaç ve hastane gibi uygulamalarla tıp dünyasında gerekliliklerini yerine getirmeye devam etmiştir. Özellikle Osmanlı Son Döneminde, İmparatorluğunda destekleriyle Kastamonu Vilayeti birçok hastaneye kavuşmuştur.
Kastamonu’daki modern anlamdaki tıp kurum ve uygulamalarına geçmeden önce yine 19. Yüzyıl ortalarına ait bazı anektodları vermek ilginç olacaktır. Bu anektodlar 1850’li yıllarda Kastamonu’yu ziyaret eden yabancı seyyahların notlarında yer alır. Bu bilgileriden ilki önceki sayılarda yer verdiğimiz Yılanlı Dergâhı ve dergâhın şeyhi ile ilgilidir. Bilgiler, A. D. Mordmann’ın(1811-1879) seyahatnamesinde yer alır:
“ Kastamonu’daki bu kaya mezarlarının yanında, modern zamanlara ait 1272 tarihli Yılanlı Tekke vardır. Bu tekkeyi dışarıdan incelerken verandada oturan Şeyh beni çubuk tüttürmek ve kahve ikram etmek için çağırdı. Böyle insanlardan çok şeyler öğrendiğim için bu daveti memnuniyetle kabul ettim ve düşündüğümde de yanılmadım. Konuşmamız esnasında Şeyh bana, bu yapının Kastamboli’nin en eski yapısı olduğunu söyledi ve ilave etti: “Kastamboli yani Kastamuni, kasta bir frenk kelimesi; bildiğimiz gibi kastel, kale anlamındadır. Moni ise kraliçenin adıdır. Bu kraliçe burayı yönetti ve hiç evlenmedi. Yani Kastamoni, Moni’nin kalesi demektir.” İçinde bulunduğum bu manastır ise Moni’nin ibadet yeri idi. Burada, 1500 seneden beri Latince ve 400 seneden beri de Rumca konuşulmadığı halde Castrum Monetea ve Casta Moniale kelimelerinden türeyen bu ad doğunun eski geleneklerinin değişmeden kalmasına örnek olarak Türklerin dilinde günümüze kadar gelmiştir. Bu manastırı 1273 yılında yapılan cami izler.”
Mordmann’ın yanı sıra Kastamonu üzerine önemli bilgiler veren başka bir isim olan E. Bore (1809-1878) hem bağımsız bir dervişin sağlık uygulamaları hem de Kastamonu’da pek bilinmeyen çileci bir tarikatın izlerini sunar…
“Müslüman dervişler de kendi aralarında farklı kollara ayrılmışlardı. Bizleri ziyaret ettiler. Bunlar içinde Şeyh Osman var ve bu kişi tıbbi bilgilerinden dolayı halk tarafından çok seviliyor. O genellikle kalenin yanındaki odalarda uyuyordu. Ve o dağın sucuklarını beslerdi. O çilelerinden (asketizm) çok az bahsetti. Ama örnek vermek istedi ve demir şişleri kolları ve bacaklarına soktu bu denemelerini hiç şikâyet etmeden yaptı. Bize göğsünü açtı ve göğsünün tamamı yaralarla kaplıydı ve bunların tümü tanrının hatırı için yapılmıştı. Çünkü çileci prensibe göre bu şekilde olmalıydı. Vücudun yara ve azapları ruhun coşkunluğunun dinsel manifestosunun en önemli göstergesidir. Ruhsal hayatın efendilerine göre, âşıkların kullanımı, sevdikleri cinsteki alevlerin ateşine tanık olmak için bedenlerine yanan kömürleri yerleştirmektir ve biz de üyelerimize bazı damgalarız egemen ve ebedi güzelliğin onuruna!
Şey Osman’ın kostümü göz alıcıydı. Bir kaplan derisi üzerinde ve omuzlarını açıkta bırakıyordu, ip, zincirler, çileciliğin araçlarıydı ve kemerinden asılmış bir çuval; elini bir sopa ve bir pelerin vardı üzerinde ve buna Khirqai (Hırka) denilen. Bu giysiler manastır hayatının bir sembolü olarak fakir ve basittir ve bunlar nesilden nesile geçirilir yani ustandan öğrenciye aynı Hz. İlyas’ın Elisha’ya yaptığı gibi.
Şeyh Osman bizi kaya evinin yanındaki bir kayaya götürdü. Buraya Türkler Gavur Konağı diyorlardı. Burada birkaç oda içine bölümlenmişti. Taşın içine oyulmuştu. Ön yüzü bir heykel ile süslenmişti, ama silinmiş gibiydi ama biz bu anıtın ne zaman yapıldığını belirleyemedik ama şeyh bize buranın isminin İslami istila ötesine gittiğini söyledi.”
Kastamonu’daki günlük yaşamın içine sinmiş tıp uygulamalar ve karakterlerinden sıyrılarak yeniden modern tıp kurumlarına geldiğimizde ise 19. Yüzyılda ilde yapılan hastaneleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Frengi ve Gureba Hastanesi (Günümüzde mevcut değil)
Kastamonu’da modern anlamda sağlık hizmeti veren ilktesis 1879 yılında erkek-kadın frengi ve gureba hastalarına mahsus olarak yaptırılan hastane olmuş, 1900 yılında belkide bunun yerine, 20 vilayette daha yapılacak genel hastanelerdenbirinin temeli atılmıştır.
Bu genel hastane, her biri bir diğerinden 6×30 m boyutlarındabahçelerle ayrılmış 5 kollu (magazin) olarak inşa edilmiştir. Bu kollardanbirinde memurlara ait bir oda, bir muayenehane, biryatak odası, eczane, laboratuvar, her türlü aletleriyle fenneuygun bir ameliyathane (zemini kar çinin döşeli, duvarları yağlı boyalı) vardır. Diğer üç kolda 30 m boyunda,6 m eninde, 5 m yüksekliğinde, 30’ar yataklı, dördü ikişerdenkadın ve erkek frengi hastalarına, diğer ikisi diğer hastalıklaraayrılmış 6 koğuş yer almaktadır. 1921 yılında Hastanede 80 yatak olduğu bilinmekle birlikte kapasitesinin 200 yatak olduğu bildirilmiştir.
1920 yılında kadro tahsis edilerek bir bakteriyoloji laboratuvar bu hastaneye kurulmuştur. Laboratuvar ilk kurulduğunda Kastamonu’daki tüm su kaynakları mikrobiyolojik açıdan incelenmiş ve Halk Sağlığı açısından önemli işlere imza atmıştır.
Yapı, 1939 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı’na, bölgedekialayın 3. taburunun iskânına tahsis edilmiş, bir dönemaskeri hastane olarak kullanılmış, 1944 yılında Askeri Yapıya ait 1953 tarihli tahsis kaydında 1318H./1900M. yılındainşa edildiği belirtilmektedir. Yarı kâgir, yarı ahşap olup,tek katlıdır. İçerisinde 44 oda, 8 koğuş, 23 hela, 1 gasilhane,1 çamaşırhane, 1 mutfak ve 1 kiler bulundurmaktadır. 1957tarihinde düzenlenen bir belgeden ahşap hamam ve gasilhanenin yıkılıp, arsaya dönüştüğü öğrenilmektedir. Bu tarihteyıkılan pavyonlar üzerinde (1957 yılında) yeniden inşaatyapılmaktadır. Sonrasında Verem hastanesi olarak hizmet veren hastanenin 1972 tarihli bilgi ve muhasebe fişine göre,yapının ancak ilk iki pavyonu kalmış, diğer üç pavyonu yıkılmıştır.1981 tarihli bir belgeden, tarihi yapının tamamenortadan kalktığı, yerine bugünkü hastanenin (Rehabilitasyon) inşa edildiğianlaşılmaktadır.
Eski bir fotoğrafta hastanenin iç mekânı görülmektedir.Buna göre 5 pavyonu birbirinebağlayan tek kollu bir merdiven koridoru olduğu görülmektedir. Merdiven taş basamaklardan oluşmaktadır. Mekânın döşemesi taş, tavanı ahşaptır.Merdiven kovasını ahşap giyotin pencereler aydınlatmaktadır.
- ••
Askeri Hastane (Günümüzde Mevcut Değil)
Arşiv kayıtlarına göre 1917 yılında padişahın cülusu nedenyile temeli atılan 1921 yılında açılan 500 yataklı askeri hastane de bulunduğu bilinmektedir.
Kastamonu Hastanesi (Frengi ve Gureba) Tecridhanesi ve Muayenehanesi(Günümüzde mevcut değil)
Genel hastane civarında 1334H./1915M.’de açılmış tecridhaneve muayenehane olduğu bilinmektedir. Kastamonu Hastanesi Tecrithanesi ve Muayenehanesi olarak geçen yapılarbirbirine çok benzer. Kâgir bir bodrum üzerinde tek katlı olarak inşa edilmişolan yapıların girişi, üzerinde çatı örtüsünün giriş üzerinde2 sütunla taşınan üçgen alınlık oluşturması ile vurgulanmıştır.Giriş, cephenin ortasındaki düz atkılı tepe pencerelikapıdandır. Girişin iki yanında ikişer ahşap giyotin pencere görülmektedir. Katlar arasında silme ve çatı altında kornişvardır. Muayenehane yapısında diğerinden farklı olarak, yapınıngirişe göre her iki yan cephesinde orta mekân dışarı çekilmiştir.Yapıların kırma çatıları kiremit örtü ile kaplıdır.
Bimarhane (Günümüzde mevcut değil)
Kastamonu Hastanesi’nin doğusunda 1335H./1916M. yılındabir bimarhanenin açılışının yapıldığı bilinmektedir. Erken Cumhuriyet dönemine ait bir fotoğrafa göre, kâgir bodrum kat üzerinde ahşap tek katlı bir yapıdır. Giriş üzerindeki saçak, iki ahşap dikme ile taşınmaktadır. Kapılarve pencereler düz atkılı ve ahşaptır. Katlar arasında ahşap silme,çatı altında korniş ve köşelerde pervazlar vardır. Fotoğrafta yapıya içeriden bağlı ek bir yapı daha görülmektedir. Buyapı da ana bina gibi, kâgir bodrum kat üzerinde tek katlı dırancak tavan yüksekliği daha azdır ve düz atkılı ahşap pencere boyutları daha küçüktür.
İnebolu Frengi Hastanesi (Günümüzde mevcut değil)
- yüzyılın başlarında Kastamonu Vilayeti sınırları içindealtı frengi hastanesi açılması öngörüldüğü bilinmektedir. İnebolu Frengi Hastanesi’nin bunlardan biri olması olasıdır.
Yapım tarihi bilinmemektedir. Günümüzde mevcut olmayanyapı, eski bir fotoğrafından anlaşıldığı üzere kâgir zemin kat üzerinde ahşap ve iki katlı olarak inşaedilmiştir. Giriş cephesindeki pencerelerin üçgen alınlıklı,yan cephedeki pencerelerin ise dairesel kemerli olduğu görülmektedir.Katlar arasında silmeler ve çatıda korniş yapıyıçevrelemektedir. Hastane 100 yatak kapasitelidir. Koğuşlar 6-8 kişiliktir. Ameliyathanesi üst kattadır. İçinde hamamı bulunmaktadır. Binanın yan tarafında muayenehane ile tecrid odası bulunup, hastanenin bahçesi oldukça güzel peysaj edilmiştir.
Cide Dispanseri (Günümüzde Mevcut Değil)
1889 yılında ahşap ve tek katlı olarak yapılmıştır. Önce 40 yataklı bir hastane olarak tasarlanmışken 1921 yılında gelindiğinde 10 yataklı bir dispanser olarak kullanılmaktaymış. Hamam ve çamaşırhane hastane içinde yer almaktaydı.
(Sürecek)
MURAT KARASALİHOĞLU