Kalite ve güler yüzün buluştuğu adreslerden biri de, Beyçelebi Mahallesi 125. Yıl Atatürk Caddesi Uzun Apt. No: 53/1’de yani Hüsnü Tandoğan Kapalı Spor Salonunun tam karşısında yer alan Ayşece Butik Mutfak.
Mutfak yazdığına bakmayın, yemek çeşitlerini bulamazsınız. Ancak birbirinden lezzetli öyle pastalar, kekler, elmalı kurabiye, börek ve poğaça çeşitleri var ki, ‘neden çarşı içinde değil?’, ‘neden biz burayı daha evvel keşfedemedik?’ diyeceğiniz tam bir butik pastane aslında. Tüm sevimliliği ile işletilen bu mekan için rotanızı değiştirebilirsiniz.
Siparişe göre, doğum günleri, evlilik yıldönümleri veya özel günler için yapılan pastaları harika.
Lezzetin, hijyenin ve güleryüzün yanında kullanılan tüm malzemeler organik, örneğin tatlılarda glikoz yerine pancar şekeri kullanılıyor. Zaten evde ne yapıyorsanız, nasıl yapıyorsanız o şekilde yapıp sunuyoruz misafirlerimize diyor, işletme sahibi çalışkan ve güleryüzlü Ayşe Cemile Vural.
Ayşece Butik Mutfak’ta Ayşe Hanım’la sohbet ediyorum:
“Burayı işletiyorum. Aslında kuruluş amacımız sipariş alarak hanımların gün sofralarını, akşam misafirlerini tatlandırmak, lezzetlendirmek çeşitli ikramlıklar sunmaktı. Ayrıca çocukların beslenmelerine koyabilecekleri anne yapımı lezzetler adına açtığım bir işletme.
Kız Meslek Lisesi mezunuyum, bölümüm yiyecek içecek hizmetleri. Mezun olduktan sonra böyle bir yer açma merakım başladı. Kastamonu’da ve Taşköprü’de usta öğretici olarak pasta ve çörek yapımı kurslar verdim.
İnsan ve bilgi olarak çok güzel birikimlerim oldu. Üniversitede okuyan bir kızım var. O da okula gidince, elli yaşına geldiğimde ‘neden yapmadım’ diye pişman olmamak adına bu işe başladım. Bu yüzden hayallerimi gerçekleştirmek üzere 2016 yılında burayı açtım.
Öz kaynaklarım böyle bir işyeri için yeterli olmadığından KOSGEB’in sağladığı imkanlardan yararlandım açılışta. Bu çok güzel bir destekti benim için.
Özellikle kadınlar, ne yapmak istediğinize karar verdiyseniz ve yapacağınız işten eminseniz KOSGEB’in sağladığı çok güzel destek ve imkanlar var… Daha da önemlisi eşimin verdiği hem maddi hem manevi destek benim için çok önemliydi.
Bir yaşında doğum günlerini yaptığımız çocuklar bugün 3 yaşındalar ve hâlâ her sabah ‘Ayşe Abla, Ayşe Teyze’ diyerek gelenler var. Sabahları poğaçasını alan çocuklar el sallamadan, öpücük atmadan geçip gitmiyorlar.
Amacımız klasiklerden vazgeçmeden, annelerimiz gibi ellerimizle hamuru yoğurarak yapmak, el lezzetine inananlardan biriyim.
Ben her şekilde ürünlerimi farklılaştırmayı, daha güzel nasıl yaparım diye devamlı araştırma içinde olmayı seviyorum.
Gezmeyi çok seven bir aileyiz ve çok şanslıyız ki kızımız Gaziantep’te okuyor. Oradaki gastronomi fuarına da gittim ve sloganları çok hoşuma gitmişti: “Dünya bir ev olsaydı evin mutfağı Gaziantep olurdu” diyorlardı.
Her yeri geziyoruz özellikle mutfaklarını, yaptıklarını görüyorum, ürünlerini araştırıyorum.
Yaptıklarımdan ayrı olarak söyleyeyim, bir şeyin hammaddesi nerede yetişiyorsa orada yapılan ürünler daha lezzetli, ama biz siyezin farkına daha varamadık. Mesela halen beyaz ekmek yiyoruz. İki hafta evvel Ayvalık’a gitmiştim, orada kaldığımız otelin sahibesi ‘siyez ekmeği getirtiyoruz İstanbul’dan’ demişti. Biz elimizin altındaki kıymeti bilmiyoruz, burada denedik siyez unundan ürünler çıkardık ancak alıcısı çıkmadı.
Organik içecek yapıyorum ama çocuklar bile kutuya girmiş içecekleri tercih ediyorlar. Bugün Osmanlı şerbeti diye çok para verilerek alınan ürünleri biz yapıyoruz ve ekonomik olarak satıyoruz.
Bazen ürünlerimiz için, ‘Bizim hanım da evde bunları yapıyor’ diyorlar. Sizin evinizde de bunlar yapılıyorsa ben evinizdeki gibi bir ürün ortaya koyuyorum ve doğru bir şey yapıyorum demektir.
Biz pastaneci değiliz, zira onlar farklı ürünler kullanıyorlar, onlar endüstriyel çalışıyorlar. Biz sabah 5’te işyerimizi açıyoruz, ürünlerimizi yapıyoruz. Şayet ikinci güne kalırsa yani akşama kadar satılamadığı da olabiliyor bunları tanıdıklarımızla paylaşıyoruz, eve götürüyoruz.
Böreğimizde peynirli, patatesli ve ıspanaklı, herhangi bir ismi yok evde yaptığımız anne böreği.
Maddi beklentim istediğim şekilde değil, ürünümüzün çeşidi de buna müsait değil, ama yine de işimden ve müşterilerimden memnunum. Biz daha nezih sakin bir yerdeyiz. Buradan işine okuluna gidenler görmeden hızlıca geçip gidiyorlar, genelde benim burada bu işi yaptığımı bilenler geliyor.
Üç yıldır işimize burada devam ediyoruz ve şükrediyoruz. İstediğim hayalini kurduğum sevdiğim işi yapıyorum.” diyerek işini anlattı Ayşe Cemile Vural.
Hünerli eller, göz ayarı ile yapılan ürünler, deneyim, maharet, verilen emek, adına ne koyarsanız koyun, şöyle de bir gerçek var ki ninelerimizden bize kalan “el lezzeti” denilen şey. Yani tarifi ne olursa olsun yapılan iş, kullanılan malzeme aynı da olsa işin içine sevginizin yanında bir de el lezzeti ekleyebiliyorsunuz siz bu işi başarıyorsunuz demektir.
Aynı Ayşece Butik Mutfak’ta gördüğümüz gibi.
- ••
Hayatın bizlere sunduğu en büyük ödül, buna değecek bir işte çok çalışmaktır. (Theodore Roosevelt)
Fotoğraflar ve Yazı :
Bülend ÇADIRCIOĞLU