Son günlerde Kastamonu’nun en temel gündem maddelerinden birini“teknokent” oluşturuyor…
Ha kuruldu, ha kurulacak…
Nasıl bir yapılanma oluşturulacak?
Ortakları kimler olacak?
Kuruluş işlemleri, yasanın öngördüğü süre içerisinde tamamlanabilecek mi?
Bir yandan kafa yoruyoruz…
Bir yandan da “ne olduğunu” anlamaya çalışıyoruz…
İlimizin yarınları açısından “hayati önemdeki teknokent konusunda”kafalarımızın yeterince “berrak”olmadığı görülüyor…
Yazımızın bu ihtiyacı karşılayacağını umuyoruz…
Tanımlarla başlayalım…
TEKNOLOJİ GELİŞTİRME BÖLGESİ NEDİR?
Teknoloji Geliştirme Bölgesi;
- Üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları ile üretim sektörlerinin işbirliği sağlanarak, ülke sanayiinin uluslararası rekabet edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi üretmek,
- Üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek,
- Ürün kalitesini veya standardını yükseltmek, verimliliği artırmak, üretim maliyetlerini düşürmek,
- Teknolojik bilgiyi ticarileştirmek,
- Teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek,
- Küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamak,
- Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun kararları da dikkate alınarak teknoloji yoğun alanlarda yatırım olanakları yaratmak,
- Araştırmacı ve vasıflı kişilere iş imkânı yaratmak, teknoloji transferine yardımcı olmak ve
- Yüksek/ileri teknoloji sağlayacak yabancı sermayenin ülkeye girişini hızlandıracak teknolojik alt yapıyı sağlayan, 4691 sayılı kanun kapsamında kurulmuş alanlardır.
TEKNOKENT NEDİR?
Teknokentler;
- Üniversitelerin, araştırma kurumlarının ve sanayi kuruluşlarının aynı ortam içerisinde araştırma, geliştirme ve inovasyon çalışmalarını sürdürdükleri,
- Katma değerli ürünler ortaya çıkardıkları,
- Birbirleri arasında bilgi ve teknoloji transferi gerçekleştirdikleri,
- Akademik, ekonomik, sosyal yapının bütünleştiği organize araştırma ve iş geliştirme merkezleridir.
SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
Geleneksel usullerle hareket etmek yerine, ihtiyaç duyduğumuz konularda ciddi projeler hazırlamak ve bunu devlet desteklerinden daha sağlıklı bir biçimde yararlanarak gerçekleştirmek Teknokent çatısının altında çok daha kolay.
Teknokentler, bir ekosistem oluşturarak yerel kalkınmaya önemli katkılar sağlamalarının yanı sıra, yönetici şirketlere, girişimcilere ve öğretim üyelerine ciddi katkılar sunuyor.
Bazı avantajlar şöyle:
- Teknokentte faaliyet gösteren gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları için 2023 yılı sonuna kadar gelir ve kurumlar vergisinden muafiyet.
- Sigorta primi desteği:Ar-Ge ve destek personelinin bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısının 31 Aralık 2023 tarihine kadar muafiyeti,
- Ayrıca, bölgede üretilen yazılımlar için KDV muafiyeti de sağlanıyor.
AR-GE NEDİR?
Ar-Ge;
- İnsan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve
- Bu dağarcığın yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için,
- Sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır.
İNOVASYON NEDİR?
İnovasyon veya yenilik;
- İşletme içi uygulamalarda,
- İşyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde;
- Yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş bir ürün (mal veya hizmet) veya süreç,
- Yeni bir pazarlama yöntemi ya da
- Yeni bir organizasyonel yöntemin gerçekleştirilmesidir.
PEKİ, TEKNOPARK NEDEN ÖNEMLİ?
Eski girişim ya da girişimcilik anlayışları çoktan gözden düştü.
“Ben yaptım oldu”demekle olmuyor…
Yüksek katma değerli ürüne giden yol, inovasyondan, Ar-Ge’den geçiyor.
Değişime direnmek faydasız!
Bilimsel bilgiye…
Etkin koordinasyona…
Ve odaklanmaya ihtiyacımız var.
Ülkemizle ve dünyayla yoğun temas içinde olmadıkça şansımız yok!
Yazılarımızda sıklıkla:
“Tüm ezberlerimiz bozuluyor…
Bildiğimiz her şey farklılaşıyor…
Dünya hızla değişiyor…
Üretim süreçleri emeğe olan bağımlılığını sıfırlamaya doğru yol alıyor…
Özetle, Endüstri 4.0‘ın etkileri her alanda belirginleşiyor…
Sanayi devrimini ıskalamanın faturasını hayli kabarık bir biçimde ödemeye devam ediyoruz…
Hiç olmazsa dijital devrimi çok geç olmadan özümseyelim…
En temel ihtiyacımız, acil bir zihinsel değişim!” diyoruz ya…
Ve ekliyoruz:
- Her biri başka bi tarafa ‘çekiştiren’ cılız projelerle ilerleyemeyiz.
- Birilerinin hammadde tedarikçisi olmakla yetinemeyiz.
- Önce elimizde, avucumuzda ne varsa kıymetini bileceğiz ve
- Tüm zenginliklerimizi, dünya ölçeğinde kabul gören yeni değerlerle taçlandıracağız.
Nasıl mı?
- Durumdan vazife çıkarmasını umduğumuz etkili, yetkili ‘bi usta’, ‘Kastamonu Sosyo-Eknomik Master Planı’nın hazırlanması sürecini başlatacak…
- Kamu, aksiyoner görev anlayışını özümseyecek…
- Üniversite, bilimsel bilgiyi üretip sahaya indirecek…
- Ticaret ve sanayi odalarımız sürecin taşıyıcılığını üstlenecek…
- Kooperatiflerimiz daha fazla inisiyatif alacak…
- Seçilmişler, ‘Kastamonu’nun hizmetkârı’ olduklarının bilinciyle çalışacak…
- Sivil toplum kuruluşları atılan adımları halkımızla bütünleştirecek…
- Girişimcilerimiz işin kolayına kaçmadan, katma değerli ürün koklayacak…
Uzun lâfın kısası…
- Tarımdan sanayiye…
- Turizmden ticarete…
Planlı, programlı…
İlçe ilçe… Köy köy…
Samimiyetle…
Gayretle…
Senkronize bir iş birliği içinde olacağız.”
İşte…
Bu düşüncelerimizin gerçekleşebilmesi için yürütülecek olan çalışmaların “bilimsel üs”sü, üniversitemizin şemsiyesi altındaki Kastamonu Teknokent olacak!
Bunu hiç unutmayalım!
Çeşitli toplantılarda iyi niyetle yapıldığından emin olduğumuz bazı konuşmalardan da anlıyoruz ki, bilgi eksikliklerimizi acilen aşmamız gerekiyor.
ÖRNEK ALALIM…
“Kenevir Araştırma Enstitüsü kuruldu” haberi, “kendirin başkenti” Kastamonu’dan değil Samsun’dan geliyor…
Tohumdan salep üretmeyi, adımız yıllardır saleple anıldığı halde biz değil onlar başarıyor…
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi ve Samsun Teknopark’ından söz ediyorum…
Yine…
“Zamanın ruhu”nu ve “üniversitelerin geldiği nokta”yı en doğru bir biçimde ifade eden…
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun (TÜBİTAK) 2012 yılında ilk kez başlattığı “Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi”nin 2018 sonuçlarına bakalım…
Sadece 50 üniversiteyi sıralıyor…
Düzce Üniversitesi, son yıllardaki atağıyla, kendisiyle kıyaslandığında çok daha eski ve “büyük” üniversiteleri sollayarak listede kendine 47. sıradan yer bulabilmiş durumda.
Bu noktaya gelirken Düzce Teknopark’ın katkılarını fark edelim…
Ve örnek alalım…
Sarımsaktan siyeze…
Pancardan pirince…
Salep’ten mantara…
Tarımdan sanayiye…
Turizmden ticarete…
Katma değerli ürünlerle zenginleşebilmemiz, ancak bu yolları aşındırmaya başlamakla mümkün olabilecek.
“DOĞRU ADIMLAR”LA…
Kuruldu diyelim…
Her şey bir anda güllük gülistanlık mı olacak?
Tabii ki değil.
Ama en azından “doğru yola”a girmiş olacağız…
Ve “doğru hedefler”e, “doğru adımlar”la yürüyeceğiz…
Ondan sonrası…
Akademisyenlerimizin, girişimcilerimizin ve bir bütün olarak yerel ekosistemimizin performansına bağlı.
UNUTMAYALIM!
Türkiye teknoloji yolculuğuna, meselâ Fransa’dan 27 yıl geç çıkabildi.
Eğer Prof. Dr. Metin Ger’in, 1974 yılında TÜBİTAK Başkan Yardımcısı iken hazırlayıp kapı kapı dolaştırdığı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nin kuruluşuna ilişkin fizibilite çalışması anlaşılıp desteklenmiş olsaydı, bu yarışa Fransa ile aynı tarihlerde başlamış olacaktık.
Maalesef olamadı.
Ülke olarak bu konularda hareketlenmemizi sağlayacak olan yasal düzenlemeyi tam 27 yıl gecikerek 2001 yılında yapabildik.
Ama Kastamonu olarak “talihsizliğimiz”e bakın ki, ülkemizin 27 yıllık kaybının üzerine…
Bir 18 yıl da biz kılımızı kıpırdatmadık!
DÖVÜNMEK Mİ, ÖVÜNMEK Mİ?
Bu işin şakası yok!
Daha birkaç hafta önce…
Yönetici şirket kuruluşu hazırlıkları zamanında tamamlanamayan Hatay Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nin kuruluşuna ilişkin karar, hüküm ve sonuçları ile birlikte ortadan kalktı.
Biz de kritik bir sürecin arifesindeyiz…
Kastamonu Teknokent Yönetici A.Ş.’nin kuruluşu için önümüzde çok ama çok kısa bir süre var…
Ya…
Hatay gibi dövünürüz…
Ya da…
Üniversitemizin öncülüğünde bu süreci başarıyla atlatarak övünmenin kapısını aralarız…
Tercih bizim!
Sorumluluğu omuzlarında hisseden ve Teknokent’in kurulması için canla başla çalışan herkese kolay gelsin…
Mehmet Yücel