Kastamonulu hikâyeci, yazarların Kastamonu Hikâyeleri veya başka adla yazıp yayımladıkları Kastamonu’yla ilgili kitapların sayısı 21. yüzyılda memnuniyet verici bir artış gösterdi. Kıdemli hikâyecimiz Hakkı Kâmil Beşe’nin ardından yürüyen Fazıl Bayraktar, Mümtaz Tiftik, Erdal Arslan, Süleyman Yücel, Mehmet Sayan, Âdil Karagöz, Sakine Esen Eruz ve son olarak da Yıldız Akdemir’in hikâye kitaplarını okuma fırsatını bulduk:
Yıldız Akdemir; Kastamonu Hikâyeleri, İstanbul 2019, 160 s. Kategori Yayıncılık:22.
Önce Yıldız Hanım’ı, kitabının başında yer alan özgeçmişine dayanarak kısaca tanıyalım.
1950’li yılların başında Daday’ın Akpınarköyünde doğdu. Araç İlkokulu (1965), Araç Ortaokulu (1968) ve Karabük Demir Çelik Lisesinde (1972) ilk ve orta öğrenimini tamamladı. Karadeniz Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirerek (1977) inşaat mühendisi oldu. Üniversite ikinci sınıftan itibaren Ankara’daki İller Bankası Genel Müdürlüğünden burs aldığı için mezun olunca bu kuruluşta inşaat mühendisliği görevine başladı (1977). 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi sonrası kısa aralıklarla yapılan istek dışı atamaların dışında aynı kuruluşta 24 yıl hizmet yaparak 2001 yılında emekliye ayrıldı. Devlet görevi sırasında memur dernekleri ve İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulunda görev alan yazar, hâlen Balıkesir Edremit’in Altınkum beldesinde yaşamaktadır. Kitabını; “Bundan böyle Cumhuriyet’e ve halkımıza olan borcumu yazarak ödemek istiyorum.” düşüncesiyle yazdığını belirtmektedir.
Akdemir’in Kastamonu Hikâyeleri’nin ana tipi; tam birey olamamış, çoğu zaman okutulmamış, erken yaşta evlendirilmiş, iş yükü altında kalırken bir yandan da çocuk büyütmekle görevlendirilmiş, düşüncesi sorulmamış kırsal kesim kadınıdır. Arka kapakta, hikâyelerinin ana temasını ve topluma vermek istediği iletileri/mesajları şöyle açıklıyor:
“İnsanlığı doğuran kadını, kendisiyle yüzleştirme çabasıdır bu yazdıklarım. Kadınlara içeriden eleştiridir bu kitap.
Kadınları sistem dışına iten, başarısızlığının hıncını kadından çıkaran erkekleri yetiştiren kadınadır serzenişim.
Bir bölgeye has, töre zoru gibi görülen ve gösterilen kadın cinayetlerinin kaynağının derinlerde olduğunu tartışmaya açmak istedim.
Batı Karadeniz’i çalışma alanı seçmemin nedeni, en iyi bildiğim bölge olmasının yanında, sorunun doğu-batı sorunu olmadığını anlatmaktı. Kastamonu’nun haritada yerini bilmeyenin bile haberdar olduğu ‘Daş düşebülü, ayu çıkabülü.’esprisine göndermedir bir öyküm.
Bu hikâyeler; bütün kadınların, bütün erkeklerindir. Hikâyelerde adı geçen karakterlerin isimlerini yörede çok sık kullanılanlardan seçtim. Kendi hikâyesini bu kitapta bulanların çok olmasını dilerim.”
Akdemir, ön sözünde (s.9-10) arka kapaktaki bu ifadeleri biraz daha genişletmiş. Şu cümleleri de okumak gerekiyor hikâyelerden önce:
“Bu kitabın; dağı, ormanı, ovası, köyü gerçekten gerçektir.
Bu ülkede kadınlar, kadın haklarını çok kolay elde ettiler diyenlere yanıttır Şerife Bacı öyküsü.
Son olarak şiveye yabancı olanların okuma ve anlamada zorlanacaklarını biliyorum. Hatırım için buna katlanacaklarını umuyorum.”
Kitapta sırasıyla şu dokuz hikâye/öykü bulunuyor:
- Kahraman Akpınar, Senindir Kırkpınar
Daday Akpınar köyündeki bostanları sulayan Kırkpınar suyunun Daday merkezine aktarılmasına, kocalarından habersiz karşı çıkan köylü kadınların direnişi, jandarmayla kavgayı göze alışları, tarımın gücü.
- Davul Zurnalı Düğün ve İnsanlığın Ölümü
Kastamonu köy düğünü gelenekleri, miras dışarı gitmesin diye akraba evlilikleri, çocuk gelin, gelinlik etmek, kadının kadına zulmü/gelin kaynana geçimsizliği, Huriye gelinin acılarla dolu hayat hikâyesi.
- Küçük Kız Ağlıyordu
Köy kadınlarının çileli hayatından bir kesit. Misafirlere yemek hazırlayan kadının küçük kız çocuğunu başka bir çocuğa emanet edip eteği ocaktan tutuşunca yaralanmasına sebep olması. Kendisi de aynı kaderi çocukken yaşamıştır.
- Yaktın Anam Beni
Amcasının oğluyla zorla evlendirilen bir çocuk gelinin sevdiği gençle orman muhafızı memuru kocasını öldürmesi.
- Daş Düşebülü Ayu Çıkabülü
Şiddetli kışta Kastamonu orman köylülerinin yaşadıkları sıkıntılar. Ava çıkan üç arkadaşın ormanda bir ayı ve yavrusuyla karşılaşması. Yavrusunu korumak isteyen ana ayının saldırısı. Köye getirilip avcılardan biri tarafından evde beslenip yarı evcilleştirilen ayı yavrusunun, Tarım ve Orman Bakanlığı görevlileri tarafından ormana bıraktırılışı. Kış şartları düşünülmemiş,ne yazık ki ayı yavrusu donarak ölmüştür.
- Oğlunun Yürüdüğü Yolda Soluduğu Havayı Öpen Kadın
Araç’ın bir köyünde görücü usulüyle evlendirilen şımarık bir ağa oğlunun yol açtığı bir kadın faciası. Düğün gelenekleri. Gerdek gecesi. Kanlı çarşaf geleneğinin bir uygulaması. Tabancayla üç el ateş. Gerdek sabahı, yıkanırken saçı olmadığı anlaşılan gelin. Kocasının istemediği fakat ilk geceden bir oğlan çocuğuna hamile kalan gelin. Askere gidip eşini boşamak isteyen güvey. Baba evine, bebeği alıkonarak dönen gelin. Büyüyen oğlunun okula giderken yürüdüğü yollarda havayı içine çekerek teselli bulan gelin. Araç Kavacık köylülerine aşina bir hikâye.
- Haykıra Haykıra Susan Kadın
Evli bir erkekle ilk aşkını yaşayıp mutsuz olan bir kadın. Erkek eşini tercih etmiş, kadın haykıra haykıra susmak zorunda kalmıştır.
- Şerife Bacı Bize Bakıyor
Seydilerli Şerife Bacı’nın İnebolu-Ankara İstiklâl Yolu’nda 1921 kışında bebeği Elif sırtında kağnısıyla cephane taşırken Kastamonu girişinde donarak şehit düşmesi, Dağlarca’nın Mustafa Kemal’in Kağnısı şiirinden de esinlenerek hikâyeleştirilmiştir.
- Kayığımın Ayakları Balta Yarası
Orman Muhafaza Memuru Sıtkı’nın eşi ve çocuklarıyla şiddetli kış şartlarında yeni tayin oldukları mıntıkanın lojmanına gidişleri. Yaşadıkları yiyecek sıkıntısı. Köylülerin misafirseverliği. Kayıkla kayma eğlencesi. Kızları Yıldız’ın çenesi altında çıkan çıbanı halk ilacıyla tedavilerinin sonucu kalan iz. Kayığın altındaki balta izleri gibi.
Bir orman muhafaza memurunun kızı olduğu anlaşılan Yıldız Akdemir’in hikâyeleri,akıcı bir üslupla kaleme alındığı için bir solukta okunuyor. Kastamonu ağzıyla konuşmalarda yer alan kelimeler hikâyelerin şerbeti gibi. Yazar, yaygın bir okuyucu kitlesine seslenmek için mahallî ağzı bir konuşma cümlesinde ancak bir iki kelimede kullanmış. Teknik olarak bu durum yanlış. Bir köylünün çoğu İstanbul, yarısından azı da Kastamonu ağzı kelimelerle konuşması istisnai bir durumdur. Yazarın önce eserini yazması gerekir. Okuyucuya göre hikâye yazmak, yeteneği köreltir.
Yıldız Akdemir, Kastamonu hikâyeleri yazmayı kesinlikle sürdürmeli. Tabii mahallî deyim, atasözü ve benzetmelerle daha çok donatarak…
NAİL TAN