Yaşlı erkekler, her yaştan kadınlar, çoluk çocuk yollara düştüler, karda kışta, yağmur çamurda, İnebolu’dan Kastamonu’yu geçip Çankırı üzerinden Kuvayi Milliye ordusuna cephane taşıdılar…
Tarihin görüp göreceği en cengaver “kağnı donanması” sayesinde Kurtuluş Savaşı’nın cephane lojistiği sağlandı.
Emekli Amiral Cem Gürdeniz’e ait “kağnı donanması” tabiri…
İstiklal Yolu deniz oldu 1920’de, kağnılar gemi, Şerife Bacı’lar bahriyeli.
İnebolu’da mavnacıların denizden çektiği cephane bilinir de, nereden, kimden geldiği pek bilinmez…
Sovyetlerden geldi.
Eski milletvekili Kemal Anadol listesini yayımladı, “İnebolu başta olmak üzere Samsun, Trabzon ve Karadeniz kıyılarına Rusya’nın Novorosisk ve Tuapse limanlarından 26 ayda 200 irili ufaklı gemiyle 300 bin ton silah, cephane, teçhizat ile beraber iki hücumbot, iki barut ve fişek fabrikası teçhizatı ile 10 bin 500 altın ruble para geldiğini belgelerden tespit ettim”…
Denizaltılarla da seferler yapıldı İnebolu limanına.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Sovyet lider Vladimir İlyiç Lenin’e 26 Nisan 1920’de yazdığı ilk mektubun ertesinde gelişen ilişkiler neticesinde bu destek geldi…
Anadolu’dan da buğday gitti Sovyetlere.
(16 Mart 1921 yılında, İstanbul’un İngilizler tarafından işgalinin seneyi devriyesinde, imzalanan Moskova Anlaşması ile TBBM ve Sovyet hükümetleri işbirliklerini tüm dünyaya duyurmuş oldular. Anlaşmaya Türk tarafı namına imzayı aslen Boyabatlı, Taşköprü’de ilk mektebi okuyan, Osmanlı Meclisi Mebusan’ında iki dönem Kastamonu milletvekilliği yapan TBMM Hükümeti Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşek koydu…
Lenin acaba Kalmuk Türk soylu muydu?)
Yine Kemal Anadol’un deyimi ile “Bir mantık ilişkisiydi bu, aşk ilişkisi değildi”…
Her ne kadar Yunanistan ile mücadele ediyor gibi görülse de TBMM Hükümeti, asıl düşman İngiltere’ydi ve Sovyetlerin tedirginliği bundandı.
Daha sonrasında yazdığı teşekkür mektubunda Atatürk, Sovyet desteği olmasa Kurtuluş Savaşı’nın çok daha zor şartlarda kazanılacağını kaydediyor…
Gerektiğinde yumrukları ile emperyalizmi devirirdi Kuvayi Milliye şüphe yok.
İstanbul Dolmabahçe Rotary Kulübü ve Kastamonu Rotary Kulübü’nün İnebolu Türk Ocağı binasında geçtiğimiz Cuma günü düzenledikleri “Denizdeki Kuvayi Milliye ve İnebolu” paneli “bilimsel” anlamda çok değerli çıktılar ortaya koydu…
İşin “vefa” kısmı zaten apayrı baş tacı.
Çıt çıkmadı tek sandalye boş kalmamacasına dolu salondan…
Kulakla değil gönülle dinlendi.
“Kağnı donanması”…
Savaş kazandırır, Cumhuriyet kurdurur.
Not: İlimize gelen bir ziyaretçinin çekip bana gönderdiği fotoğraf; “İyi, kötü, çirkin” şeklinde not düşmüş altına…
Şehrimizin simgesi haline gelmekte olan “betonarme kimlik” yanında güdük de olsa boy veren ahşap binadan şikayetçi yerli turist vatandaş, “Konak, şehrin beton estetiğini bozuyor” diyor.
Her ne kadar yeni bir yapı olsa da ahşap giydirmesi nedeniyle “tarihi” görüntü veren konak, beton gökdelenin ihtişamını gölgeliyor mu gölgeliyor, modern Kastamonu imajını güme götürüyor mu götürüyor…
“Beton kent” kimliğimize halel getiriyor açıkçası.
Mümkünse konak taşınsın yahut ahşap giydirmesi sökülsün…
Şehrimizin tanıtımı namına büyük sıkıntı mevcut haliyle.