Kastamonu Barosu, yaptığı yazılı açıklamada, “Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılacağına dair Sayın Cumhurbaşkanı’nca yapılan açıklamadan sonra Adalet Bakanlığı’nın avukatların yargının kurucu unsuru olması statüsünü ve Baroların hukukun üstünlüğünü muhafaza etme işlevini ortadan kaldırma tehlikesini içeren bir değişiklik yapma hazırlıkları içinde olduğunu büyük bir endişe ile izlemekteyiz” dedi.
Planlanan değişiklikle ilgili Barolardan görüş alınmamasının da eleştirildiği açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Endişenin asıl nedeni, kanunda yapılması planlanan değişiklikle ilgili Anayasal bir kurum olan Barolardan herhangi bir görüş alınmamış olması ve Barolarla hiçbir istişarede bulunulmamış olmasıdır.
Böylesi bir değişiklikle gerçekleşecek müdahalenin esasında ‘Yargı Bağımsızlığı’na darbe vuracağı, avukatlık mesleğinin ve Baroların ağırlığını ortadan kaldıracağı, yurttaşın adalete erişimdeki en önemli ve temel aracı niteliğindeki avukatlar arasında da ayrılıklara ve hizipleşmeye davetiye çıkaracağı anlaşılmaktadır. Baromuzca hayata geçmesine hiçbir surette ihtimal verilmeyen; bir şehirde birden fazla Baro kurulması, Baroya kayıt zorunluluğunun ortadan kaldırılması, birtakım hukuk derneklerinin Türkiye Barolar Birliği’ne delege göndermesi, avukatlık şirketlerinin kurulması ve şubeleşmenin yasal hale gelmesi olgularının sanki yasal düzenleme taslağında varmış gibi lanse edilmesi de duyuran sözde basın kuruluşlarının da sorumluluğunu gerektirmektedir. Ancak anılan basın ve sosyal medya odaklarınca yayılan iddialar, asıl ve en çok tehlike yaratan değişiklik planlarına odaklanmayı engellememelidir.
Baromuzun en önemli gündemi, her ne içerikte olursa olsun yapılacak bir Avukatlık Kanunu değişikliğinin meslek örgütünün görüşü alınarak ve karşılıklı fikir alışverişi sonucunda olgunlaştırılmasıdır. Aksi düzenlemelerin uygulanabilirlikten uzak olacağı ve anti demokratik sonuçlar doğuracağı endişesini taşımaktayız. Avukatların ve Baroların dışlandığı bir yasa çalışmasının sonuç doğurmayacağı bilinen bir gerçektir. Avukatların yargı mensubu olduğu kabul edilmekteyken Baroların ve yönetimlerinin dizayn edilmeye çalışılmasının hukukun evrensel ilkeleri ışığında karşılığını bulması olanaksızdır. Yasa çalışmalarının hiçbir duygusallığa yer verilmeksizin zorunluluklar gözetilerek başlatılması gereklidir.
Düzenleme taslağında yer aldığı hususunda birtakım yetkililerce Barolarda uygulanan seçim modelinin demokratik olmadığı yönünde açıklama yapılması sonucunda işbu açıklama ile Baromuzun tavrı ortaya konmaktadır. Seçim modelinde yapılacak ve nispi temsile dayalı değişikliğin yönetimlerde tıkanmaya neden olacağı, meslek içi barışa zarar vereceği, aslında seçilme yeterliliği olmayan kişilerin kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan Baro ve TBB yönetiminde yer alması sonucunu doğuracağı bu hususların avukatlık mesleğini geri götüreceği kuşkusuzdur. Kuruluşlarından bu yana Barolarda uygulanan seçim modelinin bu güne kadar hiçbir antidemokratik sonuca neden olmadığı ortadayken seçim modelinin kapsayıcı yönetimler oluşturmadığı gerekçesi ile değişiklik planı yapılması son derece hatalıdır. Bu kritik hata nedeniyle Barolarda ve Türkiye Barolar Birliği’nde yönetim buhranlarına sebep olacağı kanısındayız. Mevcut seçim modelinde seçilme yeterliliğine sahip yani en yüksek oy alan adayların idarede yer alması söz konusu iken planlanan değişiklik, aslında genel kurulların teveccühünü kazanamayan adayların idarede yer almasına neden olacaktır. Değişiklik taslağının siyasi mülahazalarla yeniden gündeme alınması yerine yine avukatlık mevzuatında avukatlara tanınacak sosyal ve ekonomik hakların genişletilmesi yönünde değişikliklerin gündeme alınması zorunludur. Bu zorunluluk, sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir.
Bilindiği gibi sosyal devlet, vatandaşının her kesiminin yaşadığı sosyal ve ekonomik güçlükleri ortadan kaldırmayı amaçlar. Yurdumuzdaki 130.000’den fazla avukatın en az 100.000’inin özellikle son günlerde geçinebileceği kazancı dahi elde edemediği gerçeği karşısında Barolardaki seçim sisteminin ve sair hususların en son gündeme alınması gereken konular olduğu kuşkusuzdur. Bir husus gözden kaçırılmamalıdır ki meslektaşların neredeyse yüzde doksanı mevcut tartışmalarla ilgilenmemekte, asgari geçim tutarını kazanmak için boğuşmaktadır. Meslektaş can derdindeyken güç savaşlarının meslektaşı daha da yorduğu ve sorunlarına çözüm üretilmesi beklentisindeki tüm avukatların bu tartışmalarla hayal kırıklığına uğradığı bir gerçektir. Avukatların önemli bir bölümünün sorunlarının çığ gibi büyüdüğü günümüzde en son düzenlemeye ihtiyaç duyan konuların düzenlenmeye çalışılması tarihi bir hatadır. Bu düzenleme teşebbüsünün ilk ortaya çıktığı dönemde hangi güçlerin yürütme ve yasama erkini düzenlemeye ittiği tüm kamuoyunun malumudur. Salt bu sebeple dahi düzenleme çalışmalarının avukat lehine olanlar dışında gündemden kesin olarak çıkarılması gereklidir. Baroların ve avukatların hiçbir güce tabi olmayacağı gerçeği dikkate alındığında kutsal savunmayı serbestçe temsil eden avukatların ve örgütü Baroların yetki ve yapılarının hassas biçimde ele alınması zorunludur. Bu çerçevede alelacele düzenleme girişimlerinin uzun vadede yargı erkinde onulmaz yaralar açacağı ortadadır.
Hakkı savunurken sahibinin kim olduğuna bakmayan avukatlar, kendi hakları söz konusu olduğunda aynı bakış açısını hak etmektedirler. Bu düzlemde düzenleme yetkisini kullanan erkin Baroların mevcut yönetimlerinin iş ve işlemlerini değil, kurumsal kimliklerini ve üstlendikleri işlevi ölçüt alması gereklidir. Kaldı ki kişiselleştirme yerine devlet geleneği gereği özel durumlara göre düzenleme ihtiyacı doğmamalıdır. ”
KASTAMONU BAROSU BAŞKANLIĞI