Kastamonu Arabuluculuk Ve Alternatif Çözümler Derneği Başkanı Uzm. Arb. Av. Seda Bölükbaşı İhtiyar yeni kurmuş oldukları Kastamonu Arabuluculuk Ve Alternatif Çözümler Derneği ve yapacakları çalışmalar ile ilgili olarak Canoğlu’nda basın toplantısı düzenledi.
Toplantıya Uzm.Arb.Av.Seda Bölükbaşı İhtiyar, Uzm.Arb.Av.Tuncay Yılmaz, Uzm.Arb.Av. Hüseyin Canal, Uzm.Arb.Av. Hamit Serdar Yılmaz, Av.Şükran Palabıyık,Av.Reyhan Işık ve Av. Coşgun Kabaca katıldı.
Seda Bölükbaşı İhtiyar
Av.Seda Bölükbaşı İhtiyar toplantıda yaptığı konuşmasında, “Bugün burada hukuki uyuşmazlıklarda arabuluculuk ve alternatif çözümler konusunda faaliyet göstermek üzere avukat ve arabulucu arkadaşlarımızla birlikte kurduğumuz Kastamonu’muzun ilk ve tek derneği olan “Kastamonu Arabuluculuk ve Alternatif Çözümler Derneğimizile yine aynı amaca matuf olmak üzere Kastamonu’da ilk ve tek şirketimiz olan “Aba Arabuluculuk Danışmanlık Uzlaştırmacılık Anonim Şirketimiz hakkında bir bilgilendirme toplantısı yapmak üzere sizlerle bir araya gelmiş bulunmaktayız. Öncelikle hepimiz ve Kastamonu’muz için hayırlara ve güzelliklere vesile olmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle davetimize icabet ederek toplantımıza teşrifleriniz sebebiyle hepinize teşekkür ediyorum. Öncelikle niçin bu toplantıyı yapmaya gerek duyduk, bununla ilgili birkaç husustan bahsetmek istiyorum” dedi.
İlk olarak hepinizin malumu olduğu üzere dünyada hızlı bir küreselleşme gerçekleşmektedir. Özellikle iletişimin ve teknolojinin hayal edemeyeceğimiz şekilde ilerlemesi dünyayı küçük bir köy haline getirmektedir diye konuşmasını sürdüren İhtiyar, “ İnsanlar bir tuşa dokunarak dünyanın öbür ucu hakkında doğru veya yanlış bir bilgi sahibi olmaktadırlar. Bu iletişim şekli ve sonuçları, yeni birçok olumlu veya olumsuz hadiseye vücut vermektedir.Bu hadiselerin çözümünde ülkeler hukuk sistemlerinde yeni müesseseler kurmak mecburiyetinde kalmaktadırlar.Haliyle ülkemizde gelişen ve değişen özellikle sosyal, ekonomik ve ticari şartlar, teknolojik yenilikler karşısındaalternatif hukuki yöntemler araştırmakta ve kurmaktadır. Öncelikle bu konular hakkında kısada olsa bir bilgi verme gereği duyduk.
Bahsettiğimiz teknolojik gelişmeninülkemiz ve insanımız üzerindeki etkileri ve sonuçları nedir? Sanal âlemin insan zihnini uyuşturduğu, birçok suça sebep olduğu bir gerçektir.Meşhur Fransız Jean-Jacques Rousseau derki; “Teknoloji hiçbir zaman insana mutluluk getirmemiştir.” Bu sözü o günden alıp günümüzde ülkemize uyarladığımızda insanlarımızın kalabalıklar içinde yalnızlaştığını, sanal arkadaşlıklardan, sanal paylaşımlardan ibaret gerçekle sahteliğin karıştırıldığı bir hayata hapsedildiğini görmekteyiz. Bir müddet sonra sanal aleme dalan insanımızın akla hayale gelmeyecek suç konularına karıştığına şahit olmaktayız. Haliyle adli aşamaya suç olarak gelen veya hukuki ihtilaf olarak tezahür eden birçok konuda sanal alemin etkisi büyüktür. Dolayısıyla insanlar arasındaki ihtilafların adli mercilere bir dava olarak yansımadan çözümü noktasında neler yapılmalıdır? Bu konular sebebiyle bilgi vermemiz gerekiyordu” diye konuştu.
Bir diğer husus arabuluculuk tanımının anlaşılması açısından alternatif çözüm olarak uyuşmazlık yaşayan taraflara ne gibi kolaylıklar getirdiğidir diye konuşmasını sürdüren Seda Bölükbaşı İhtiyar, “ Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları bağımsız tarafsız ve objektif bir 3.kişinin aralarında uyuşmazlık olan tarafları bir araya getirerek çözüm bulma konusunda iletişim sağlamak,uyuşmazlıklarını kendilerinin çözmelerini sağlamak,uyuşmazlığın çözümü noktasında onlara fikir vermek seçimlik yol sunmaktır.En karakteristik ve ikna edici özelliği ise süreç sonunda uzlaşılamaması halinde yargıya başvuru hakkının korunuyor olmasıdır.Arabuluculuk uygulamasında dava yolundan farklı olarak herhangi bir başvuru ücreti veya harç alınmamaktadır.Mesela iş mahkemeleri örneğine baktığımızda taraflardan biri dava açtığında talep ettiği alacak miktarına göre harç ve gider avansı hesaplanarak ilgili taraftan tahsil edilmektedir. Arabuluculuk uygulamasında başvuru esnasında herhangi bir başvuru ücreti, harç veya gider avansı alınmadığından maddi durumu yetersiz olduğundan dolayı dava açmaktan vazgeçen binlerce işçi haklarını almak için arabulucuya başvurabilecektir. Ayrıca taraflar arabulucuya başvurduktan sonra anlaşma sağlanamaması durumunda taraflardan herhangi bir ücret istenmemekte, 2 saatlik ücret Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır.Tarafların anlaşması durumunda ise arabuluculuk hizmetinin karşılığında anlaşılan miktarın yüzde 3’ü bir taraf, yüzde 3’ü de karşı tarafça arabuluculuk ücreti olarak ödenmektedir. Anlaşma kapsamında bu ücreti taraflardan biri de tek başına ödeyebilir. Bunun haricinde arabuluculuk hizmeti karşılığında herhangi bir ücret arabulucu tarafından istenmeyecektir. Arabuluculuk sürecinin sonunda yapılan anlaşma maddi hukuk ilişkisibakımından taraflar arasındaki uyuşmazlığı tamamen sona erdiren bir anlaşmadır. Böyle bir anlaşmaya rağmen anlaşılan hususlar ile ilgili dava açıldığında, açılan dava hukuki yarar yokluğundan usulden reddedilecektir.Uygulama kapsamında hem yıllar süren dava süreçleri çok daha kısa sürede çözüme kavuşacak, hem de dava giderleriyle karşılaştırıldığında çok daha ekonomik bir şekilde sorunlar çözümlenecektir. Arabuluculuk ve uyuşmazlıkların çözümünde diğer alternatif yöntemler konusunda yaşanan gelişmelerin temelinde, esas mesele adalete erişimde yaşanan sorunlardır. Özellikle hukuki ihtilaflardaki yargı harçları birçok insan için ağır yük oluşturmaktadır.Yine ihtilafların dostane bir metotla çözülmesi ile ulaşılmak istenilen bir toplumsal barış hedefi vardır.Çünkü yaşadığımız zaman dilimi içerisinde insanlarımız arasında adeta ceviz kabuğunu doldurmayacak mesele diyebileceğimiz konulardan dahi problemler doğabilmektedir. Yine diğer bir açıdan ise Avrupa Birliği müktesebatı bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu konulara birçok atıfların olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu metotlardan bir dönüş olması, vazgeçilmesi artık imkânsızdır. Böyle olunca bu alternatif çözüm metotlarının dahada kurumsallaştırılması ve daha etkili hale getirilmesizaruri hale gelmiştir.Alternatif çözüm yolları arabuluculukta dahil yargı sistemi ile rekabet etmez yargı sistemini ortadan kaldırmaz.Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri ve kamu düzeninden sayılmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar bakımından uygulama alanı bulur” dedi.
Av.Seda Bölükbaşı İhtiyar konuşmasının devamında da şunları söyledi, “Arabuluculuk;hızla değişen dünyada hızla değişen algı ve yaşantıları bilerek bu değişime göre geçmişe takılı kalmadan, sabit fikirli olmadan, dürüstlük ve iyiniyeti esas kabul edip tarafların dostane bir sonuca ulaşması için yapılan çalışmadır. Arabuluculuğun tarihçesine baktığımızdaesasında geçmişi çok eski çağlarda olan ve o zamanlardan itibaren kullanılan bir ihtilaf çözüm yöntemi olduğunu görmekteyiz. Değişik pek çok kültürde arabuluculuk, uyuşmazlık çözümünde temel yöntem olarak uygulanmıştır. Haliyle arabuluculuk, esasında yeni bulunmuş bir dostane çözüm yöntemi değildir. Yeni olan sadece arabuluculuk müessesesinin ayrı bir kurum ve meslek olarak düzenlenmesidir. Günümüz manasında arabuluculuk, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1960’lı yılların sonunda özellikle kullanılmaya başlamıştır. Burada ticari, etnik ve dinî grupların kendi aralarında problemlerin çözümünde kullanılmıştır. 1976 yılında yapılan Roscoe Pound Konferansı isemodern manada başlangıç kabul edilmektedir. Bu konferans sonunda mahkemelerin, sadece yargılama yapan bir yer değil, aynı zamanda ihtilaflarda en uygun çözüm yolunu yönetecek bir uyuşmazlık çözüm merkezi hâline getirilmesine karar verilmiştir.
1990’lardaise İngiltere ve Fransa başta olmak üzere birçok ülke, arabuluculuk müessesesini ve 2002 yılında UNCITRAL Milletlerarası Ticari Arabuluculuğa ilişkin Model Kanunu’nu kabul etmiştir. Bunun devamında Avrupa Birliği 2002 yılında Medeni Hukukta ve Ticaret Hukukunda Uyuşmazlık Çözümüne ilişkin Alternatif Usuller Üzerine Yeşil Kitabı hazırlamıştır. 2008 tarihinde adalete daha iyi erişimi kolaylaştırmak gayesiyle Hukuki ve Ticari Uyuşmazlıklarda Arabuluculuğun Belirli Yönlerine İlişkin 21 Mayıs 2008 Tarihli Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi (2008/52/EC) kabul edilmiştir. 2000 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kadın, Sulh ve Güvenlik hakkındaki 1325 Sayılı Kararınıalmıştır.Yine 2003 yılında Avrupa Konseyi’nin 1639 sayılı Aile Arabuluculuğu ve Cinsiyetler Arası Eşitlik konusundaki Tavsiye Kararı(7/5 ve 8/2. maddeler) taraflar arasında güç dengesinin gerekliliğini ve bunu gerçekleştirmenin arabulucunun temel meselesi olduğunu açıkça ifade etmektedir. Aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarnitelik bakımından farklı özellikler göstermesi nedeniyle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Aile Arabuluculuğu Hakkındaki R (98) 1 Sayılı Tavsiye Kararı’nı düzenlemiştir.
Ülkemizde 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başı itibarıyla, özellikle de başta akademik çevreler olmak üzere konuyla ilgisi olan kişi ve kuruluşlarca üzerinde yoğun bir şekilde durulup, tartışmalar yapılan ve bilimsel makaleler, raporlar yazılan arabuluculukla ilgili olarak,Adalet Bakanlığınca ilk bilimsel çalışmanın; 2006 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ve Adalet Bakanlığı’nın işbirliği ve Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE)’ninmoderatörlüğü ile düzenlenen “Türkiye Hukuk Kamu Araştırma Programı Ortak Akıl Platformu” nun 04-06 Ocak 2006 tarihlerinde TÜSSİDE’nin Gebze-Kocaeli tesislerinde gerçekleştirdiği ortak akıl toplantılarında yapılmıştır.Yani mevcut arabuluculuk mevzuat ve sistemimizin ilk fikri temellerinin, tohumlarının söz konusu tarih ve yerde atıldığını söyleyebiliriz. Hâlihazırda pek çok alternatif uyuşmazlık çözümüne ilişkin hükümlere (örneğin; Av. K. madde 35/A; CMK madde 250,253, 256, TKHK madde 22 gibi) sahip olan ülkemizde de yukarıda açıklanan gelişmelere kayıtsız kalınmamıştır. 2012 yılında 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ve Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak 2013 yılında Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği kabul edilmiştir.Sonrasında İş Kanunu ve Türk Ticaret Kanununada bu konularda hükümler eklenmiştir.
Dünyada ve ülkemizde sosyal, ekonomik ve ticari şartlar, teknolojik yenilikler karşısında alternatif hukuki yöntemlerbulunması adeta bir zorunluluk haline gelmiştir.Özellikle ülkemiz açısından yargı kurumuna baktığımızda neredeyse herkesin birbiriyle ihtilaflı olduğuna şahit oluyoruz.Her işin mahkemeye yansıması yargı görevini ifa eden mahkemeler açısından çok fazla yük olarak ortaya çıktığı gibi toplumsal barış ve huzur açısındanda insanlar arasındaçok büyük yaraların açılmasına sebebiyle verdiğini birçok defa özelliklede avukat olmamız hasebiyle müşahede etmiş bulunmaktayız. Dolayısıyla bizim toplumsal bir barışa ve huzura ihtiyacımız vardır. Bu noktada biz derneğimiz ve şirketimiz vasıtasıyla en azami şekilde bu faydayı nasıl sağlarızınonun gayretinde olacağız.
Bir diğer husus adalete erişimde yaşanan sorunlardır.Bunlar hem kişilerden hem çevreden hem diğer şartlardan dolayı vuku bulan sorunlardır. Örneğin hukuki ihtilaflardaki yargı harçları birçok insan için ağır yüktür. Adalet duygusunun mutlaka tatmin edilmesi gerekmektedir. Çünkü bir kere devletin temelide, dinide adalettir.Vatandaş, adalet tecelli etmeyince kendi adaletini tecelli ettirebiliyor. Yine sosyal çevre kimi durumlarda ayrı bir engeldir.Özellikle kırsal bölgelerde veya aşiret düşüncesinin devam ettiği bölgelerde, normal şehirlerimizde de bunlar yaşanabilmektedir.İşte bu ve benzeri engellerde ihtilafların dostane metotla çözülmesi ile ulaşılmak istenilen bir toplumsal barış hedefini gerçekleştirme düşüncesi vardır.Bu gibi konularda bizlerde aktif rol oynamalıyız.
Alternatif çözüm metotlarıylahedeflerin elde edilebilmesi açısından engellerde en başta kurumsal altyapı eksikliklerinin tamamlanması konusu vardır. Belirttiğimiz gibi küçüklükten başlayan eğitim mutlaka değerlendirilmelidir. Yine bulunduğumuz zaman dilimi itibariyle tabiri caizse herkesin her attığı adımın hukukta bir karşılığı vardır. Bu sebeple nasıl ki aile hekimimiz varsa aile avukatımızda bir zaruret haline gelmiştir.Bunun yanında gerek yargı mekanizmasındaki eksikliklerin giderilmesi ve biraz önce bahsettiğimiz konuların sağlıklı bir çözümü ve yerleşmesi için mutlaka ve zorunlu olarak sadece avukatlarımızın görevli olması elzemdir.Arabuluculuk ve tüm alternatif çözümler noktasında görev sadece avukatlarımıza hasredilmelidir.Çünkü yapılacak her iş söylenecek her söz mutlaka hukuki bilgiyi gerektirmektedir.
Biz bir özet olarak bahsettiğimiz hem bu konularda hem zaman içerisinde açıklayacağımız tüm konularda, hem insanımız hem Kastamonu için üzerimize düşen yükümlülükleri yerine getirme noktasında bir adım atmış olduk.Bu manada tüm meslektaşlarımızıda derneğimize üye olmaya davet ediyorum.Buna göre hem derneğimizle hem şirketimizle Kastamonu için güzel neticeler ortaya koyacağımıza inancımız tamdır.Bu vesileyle hem siz kıymetli basın mensuplarımıza hemde görevli arkadaşlarımıza toplantımıza katıldığınız için çok teşekkür ediyorum.”
Cengiz MUHZİROĞLU