“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”, ne sadece “gençlik” ve “spor” bayramı ne de iktidar taliplilerinin güncel “siyaset” malzemesi, çok az millete nasip olan “ulusal kurtuluş” var ardında yatan tarihte…
Karınca ordusunun filleri devirmesinin eşsiz destanı.
19 Mayıs’ı anlayamadıktan, hakkını veremedikten, gelecek nesillere layığı ile teslim edemedikten sonra…
Bir gün ne “ulus” kalır ne de “kurtuluş”.
Birinci Paylaşım Savaşı ardından envai devlet, zaten boyunduruk altına aldıkları işbirlikçileri Osmanlı Devleti’nden artakalan “anavatan” üzerine saldırdı, Anadolu lime lime parçalanmaya niyet edildi…
“19 Mayıs”, planlarını bozdu.
Umulmayan oldu…
Senelerce Osmanlı idaresinde “yoksul” düşmüş ve birbiri ardına savaşlarda “yorgun” kalan bir halk, kadını erkeği ile, “karınca ordusu” misali yol boyu cephelere yürüdü.
“Karınca ordusu” benzetmesini Turgut Özakman’dan aldım…
İnebolu’dan Ankara’ya silah sevkiyatındaki “karınca ordusu”, dünya savaş tarihine geçti.
“Varamasam da yolunda ölmüş olurum” diyen karınca misali…
Şereflerin en yücesi.
“Karınca ordusu”…
Filleri devirdi.
“Karınca ordusu” ana karargahı Kastamonu idi, İnebolu’dan Ankara’ya katar katar karınca ordusu yürüdü, “İstiklal Yolu”…
“İstanbul’dan kaçırılan, Rusya’dan getirilen, yurtiçindeki uzak depolarda bulunan silah ve cephane ile vergi kurullarınca toplanan malzemenin cepheye ulaştırılması, yüz bin kişilik bir ordunun aksamadan her gün ikmal edilmesi dev bir işti. Bu işi gerçekleştirmek için savaşan ordunun yanı sıra bir de karınca ordusuna gerek vardı. Bu ordu Milli Mücadele’nin başlamasıyla birlikte kurulmaya başlamış, aşama aşama genişlemişti. Yarısı resmi, yarısı özeldi. On binlerce asker ve subay ile kadın, kız, çocuk, sakat ya da yaşlı erkeklerin yönettiği araba, kağnı, deve ve eşek kollarından oluşuyordu.” (403)
Varını yoğunu ortaya koydu Kastamonulular…
“Kastamonulular Nasrullah Camisi önündeki büyük meydanda toplanmışlardı. Halkı coşturan konuşmalar ve duadan sonra Başkomutan’a telgraf çekilmesine karar verildi. Telgrafın 4. Maddesi şöyleydi: ‘Ordunun yiyeceğini, giyeceğini, silahını, cephanesini sonuna kadar sağlamak için hepimiz, günlük nafakamıza varıncaya kadar bütün varımızı fedaya hazırız”. (364)
(Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabının 364’üncü sayfasında yukarıdaki paragraf…
Bu telgrafın şehrimizin dört bir tarafında sergilenmesi lazım gelmez mi?)
“19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”, Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde, ardından nice isimsiz kahramanı barındıran, pek az millete nasip olan bir destandır…
Bıraktıkları emaneti “ilelebet payidar” kılmak için ne kadar çalışsak az.
Temelinde bizzat “Kastamonu” olduğu için…
Kastamonuluların omzundaki sorumluluk çok daha büyük.
Not: İnebolu’dan yapılan cephane ve malzeme sevkiyatı kapsamlı bir “lojistik” idi, nakliye için bir kısım iş de müteahhitlere verildi, “Erzurumlu Nazif Bey” ve arkadaşı “Çolak Nuri Bey” bu müteahhitlerdendi…
Millî davanın destekçisiydiler.
Erzurumlu Nafiz Bey kendi varlığı ile satın aldığı iki keşif uçağını Kuvayi Milliye’ye bağışladı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk telgraf ile memnuniyetini dile getirdi, aynı minvaldeki telgrafları ordunun diğer üst düzey komutanları da çekti…
“İnebolu’da Erzurumlu Nafiz Beyefendi’ye; Vatani hamiyetiniz şükrana değerdir. Telgrafınız yarın Meclis’te alenen okunacaktır, Efendim. 11.12.336 (1920) Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal”.
Kurtuluş Savaşı’nın temel direğidir “Kastamonu”…
Havada, karada, denizde, gönülde.
MUSTAFA AFACAN