Gün henüz ağarırken yahut güneş çoktan başını almış gitmişken, meydan zifiri gökyüzü ile beyaz yeryüzünün düellosuna kalmışken, hava buz kesmişken…
Dağları, ovaları, sokakları nefesleri ile ısıtan birileri var.
“Kardan ve buzdan adamlar”…
“İnsanlık heykelleri.”
(“Adam” diyorsam edebiyata uysun diye kuşkusuz…
“Kardan ve buzdan kadınlar” elbette hikayenin başrolünde.)
Kimi “belediye” kimi “il özel idare” işçisi, bazısı “hemşire” bazısı “jandarma”…
Yol açıyorlar hayata.
Kiminin elinde “kazma kürek”…
Kiminin kulağında “steteskop”.
Damar açıyorlar…
Gönül dinliyorlar.
İnsan üşüyor iliklerine kadar…
Fotoğraflarını dahi gördükçe.
Hava yaz oluyor…
Fotoğraflarını dahi gördükçe.
Hayat onlarla güzel…
Her biri “madalya, kupa, takdirname, ikramiye…” kamu personel yönetmeliğinde “ödül” namına ne varsa hak ediyor.
Not: Dünya gazetesinde Vahap Munyar’ın “İTO’dan 100 iş insanı kol kola girdi, ‘İstanbul Holding’ ile yola çıktı” yazısını okuyunca, aklıma “Kastamonu Holding” geldi…
Munyar’ın satırları bir kez daha Kastamonu namına hem “övünç” hem de “keder” hislerini birbiri ardına dizdi zihnime.
İstanbul Ticaret Odası üyelerini Gökhan Murat Kalsın öncülüğünde bir araya getiren “İş Geliştirme Grubu”, “birlikte şirket kurmak” fikrini ortaya çıkardı…
100 kadar iş insanı birlikte yatırım yapmak üzere kolları sıvadı, şirketin adı “İstanbul Holding” oldu, sermayenin gücünü bir araya getirmek, birlikte iş yapma kültürü üzerine inşa edilen çatı kuruluş ortaya çıkarmak, çok ortaklı yapısıyla iş dünyasına birlikte çalışma kültürünü aşılamak amaçlanıyor.
Örnek bir girişim…
Yolu açık olsun.
“İstanbul Holding A.Ş. Kastamonu’ya da örnek olsun” demek var ama Kastamonu benzer bir girişime zaten “çeyrek yüzyıl” önce imza atmıştı…
İstanbul’a “örnek bir anlamda.
Sudi Topal liderliğinde bir araya gelen 12 iş insanı 1996 yılında Kastamonu Holding’i kurdu, ortak sayısı kısa sürede 500’leri buldu, memleket heyecan ve umutla doldu…
Kastamonu “şemsiye holding” kazandı.
Gündem oldu senelerce, Kastamonu Holding “doğrudan” yatırımlara imza attığı kimi yatırımın da “dolaylı” sağlayıcısı oldu, katkısı azımsanmayacak ölçüde…
“Övünçtür”.
Giderek doğrudan işlerliğini ve dolaylı etkisini yitirdi…
“Kederdir”.
Olsun varsın…
İstanbul, bu alanda Kastamonu’nun çeyrek yüzyıl ardından geliyor ya; yeter de artar bize.
MUSTAFA AFACAN