İnsanlık tarihinden bu güne kadar dünyamız birçok hastalıklarla mücadele etti ve etmeye de devam ediyor.
1918 yılında İspanyol nezlesi veya gribi.
Kara Veba 1346-1350 yılları arasında.
1817-1823 Kolera.
1894-1903 yıllarında dünya insanları veba salgınını karşılaşıyor.
1957 yıllarında Asya gribi.
1916 Çocuk felci.
1918-1938 tarihleri arası Sıtma
1942 de belli bölgelerde sıtma devam ediyor.
1968-1969 Kolera.
AIDS ilk olarak adını 1960 yılında duyurdu.
2003 Sars
2009 Domuz gribi
2014-2018 Ebola salgını.
Domuz gribi, kuş gribi, kolera, veba vb. salgınlardaki tarihler ve hastalık isimleri çok da önemli değil önemli olan bu süreçlerde milyonlarca insanın hayatını kaybetmesi.
Son olarak da karşımıza çıkan Korona COVİD-19 denilen bir virüs ve dünya başlangıçta düştüğü çaresizlik kuyusundan bir an evvel kurtulmayı bekliyor.
Dünya varolduğundan bu güne kadar insanlar açlık, salgın hastalıklar ve savaşlar ile mücadele ediyor.
Halbuki, olması gereken savaşlar değil gelebilecek olan savaşlar kadar tehlikeli hastalıklara karşı tedbirleri alabilmek ve ona göre yatırımlar yapmak.
Dünya ülkeleri savunma, saldırı veya savaşa harcadıkları paralar ile bu dört günlük dediğimiz dünyada insanların refah içinde sağlıklı yaşayabilmeleri açısından paralarını harcasalar herhalde bütün bu hastalıklar başımıza gelmez veya kısa sürede önlemler alınır kanısındayım.
Geçmiş yıllardaki salgın hastalıkların acılarını bizler belki görmedik insanların nasıl etkilendiğine öldüklerine şahit olmadık ama okuyabiliyoruz öğrenebiliyoruz.
Şimdi başımıza gelen bu son felaketin faturasının ne olacağı ne kadar olacağı da henüz belli değil.
Hep deniliyor ki bu hastalık bitecek insanlar farklı bir dünyaya gözlerini açacaklar.
Umarım ve ümit ederim ki bu kara bela geçtikten sonra dünya insanları barış, huzur, mutluluk ve sağlıklı bir dünyaya merhaba diyebilmelidirler.
*********************************************
Özledim
Hiç düşünmeden ekmek almayı özledim.
Korkusuzca pazarlarda alışverişi özledim.
Alışveriş merkezlerindeki boğucu havayı özledim.
Sokaklarda gezmeyi özledim.
İnsanlarla karşılaşmayı özledim.
Arkadaşlarla bir çay içimi sohbeti özledim.
Doğada fotoğraf çekmeyi özledim.
Düzenlenen fotoğraf gezilerini özledim.
Gezdiğim yerlerdeki insanları özledim.
Gezilerdeki şakalarımızı özledim.
Gidip gördüğüm şehirleri özledim.
Sinirli de olsalar asık yüzlüleri de özledim.
Siyasilerin tartışmalarını özledim.
Bankalarda kuyruklara girmeyi özledim.
Parklardaki banklarda etrafı seyretmeyi özledim.
Artık unutmaya başladığım dostların yüzlerini özledim.
Kıyı da köşede oturup siyasete yön vermeyi özledim.
Futbol maçlarını özledim.
Sporcuların ekran yüzlerini özledim.
Virüs programları yerine absürt programları özledim.
Gazetemi alıp okumayı özledim.
Okurken kahvemi yudumlamayı özledim.
Lezzet duraklarımı özledim.
Bakkaldan çocuklara şekerleme almayı özledim.
Meydanlarda kuşlara yem atmayı özledim.
Telaş içinde koşuşturan insanları özledim.
Sabahın köründe geçen hurdacının hoparlör sesini özledim.
Belediyenin fırtına olacak anonsunu özledim.
Her gün uğradığım mekanları özledim.
Bu mekanlarda çalışanları özledim.
Akrabalarla bir araya gelmeyi özledim.
Çocuklarımla karşılıklı sohbeti özledim.
Torunlarımla parklarda koşmayı özledim.
Devamlı görmeye alıştığım yüzleri özledim.
Sevdiklerime gidebilmeyi özledim.
Susamsız Kastamonu simidini özledim.
Simit yanında pastırma ve çayı özledim.
Çocukluğumu ve gençliğimi özledim.
Geleceği düşünmeden yaşadığım günleri özledim.
Bülend Çadırcıoğlu