Futbol kariyerlerinin son demindeki futbolculardan “Harlemvari” bir kadro kurarak ligin ikinci yarısına başlayan Kastamonuspor 1966, maçın son dakikalarında da olsa “olmazsa olmaz” galibiyete imza atmayı başardı…
Oyuncuların kumaşı iyi, iş terzinin becerisine kalmış durumda.
Zaman zaman Avrupa futbolunun yükselen yıldızı İspanyol Getafe’yi görmüş eski Beşiktaşlı İbrahim Kaş’ı renklerine bağlayan bir kulübe, kadro kalitesi namına çıkıp da kimse kolayı kolayına gözünün üstünde kaşın var diyemez heralde…
Fazla kilolarını ve asabiyetini attığı anda, ekranlarda gördüğümüz aynı İbrahim Kaş.
Süper Lig kariyerinde gol krallığına namzet olacak kadar yükselmiş Mehmet Çakır keza…
Özellikle ilk yarıda attığı nokta paslar ve savunmaya desteği ile hem gençlere örnek olacak hem de taraftarı hop oturtup hop kaldıracak bir figür.
Yeni oyuncuların antrenman ve bir arada oynama eksiklerini gidermeleriyle koşut, Kastamonuspor 1966 ile play-off bandı arasındaki mesafe azalacak şüphesiz…
Hatayspor’u gördükten sonra Play-off arsasını parselleyen takımları yakalamanın, bizatihi Kastamonuspor 1966’nın elinde olduğu aşikar.
Oyun kalitesine bakınca…
Sabaha kadar oynansa ağları bulamayacak bir Hatayspor’un niçin üst sırada olduğunu, büyük oranda yeni ve antrenman eksiği olan bir kadro olmasına karşın oyunu rakip alana yığma becerisi gösteren Kastamonuspor 1966’nın niçin alt sıralarda olduğunu anlamak hiç mümkün değil zaten.
Terziye gelince…
Oyuncu değişikliği tercihleri, Yaşar ve Mehmet Çakır’ın kaçırdıkları bariz gol fırsatlarının hemen ardından o dakka oyundan alınmaları, kendi ceza alanı önünden çıkmamakta direnen rakip karşısında forvetimizin boyunu kısaltmak ve savunma hattımızı yerli yerinde istihdam etmeyi sürdürmek gibi pek çok detayın mantığını anlayamadım.
Kazandığına göre muhakkak ki verilen kararların alayı doğru…
Tribünden farklı görülüyor anlaşılan.