Hepimiz, tabiri yerindeyse, kötü yazılmış ve çok da kötü oynanan bir senaryonun içerisinde bulduk kendimizi.
“Malkoçoğlu” izler gibi izlerdik yabancıların yaptığı ve bir virüsün tüm dünyayı eline geçirdiğini konu alan bilim kurgu filmlerini… “Hadi canım!” falan diye içimizden geçirirdik hatta.
Şimdi benzer senaryonun artırılmış gerçeklik sahnesinde figüranlıkyapmaya başladık.
- ••
Eskiden yaşadığımız hayatın epeyi uzağında bir hayat yaşamaya çalışıyoruz günlerdir. Uzunca bir süre daha bu yaşadığımız hayatın içerisinde hapsolacak gibi görünüyoruz çünkü, koronavirüs aşısının en erken 2023 yılında devreye gireceğini işaret edenler dahi var.
Biz bu süreci atlattığımızda koronavirüsün bize aşıladığı zorunlu durumları uygular vaziyette bulacağız belki de kendimizi…
İnsanların yanına çok fazla yaklaşamayacağız, ellerimiz kanayana kadar yıkamaya devam edip, belki de bu süreçte hayatımıza aldığımız maskeleri kullanmaya devam edeceğiz.
- ••
Yazının başında bahsettiğim bu kurma, bilim kurgu filmlerinde her zaman bir kahraman çıkar ve dünyayı kurtarır biliyorsunuz.
Bizim senaryomuzda ortaya çıkacak bir kahraman da olmayacağı için hepimiz kendi kahramanlarımız olmak zorundayız.
Hayata tutunmaya devam etmek, elimizden geldiğince gerekenleri yerine getirmek durumundayız.
- ••
30 büyükşehir ve Zonguldak’ın sokağa çıkma yasağına verdiği tepkiyi vermeden önce biraz üzerinde düşünmeliyiz.
Ne bileyim, kuruyemiş için kavgaya tutuşmamalıyız mesela…
- ••
Her zaman söylediğim bir durum var, inanın biz millet olarak bazı şeylerden çok güzel dersler çıkarıyoruz. Ama başımıza gelip de yaşadıktan sonra…
Bize düşen, önceki yazımda da söylediğim gibi, gözleri kan çanağı olmuş Sağlık Bakanı’nın emeklerine cevap verelim. Bu yüzden olası bir durumda lütfen ama lütfen kuruyemiş için kavga etmeyelim…
Gözde MINIK