İlimizdeki ticaret ve sanayi odaları yahut ticaret borsası bünyesinde işletmeleri olan kadın girişimciler “Kastamonu Kadın Girişimciler Kurulu” çatısı altında bir araya geliyorlar, TOBB’da ilimizdeki kadın girişimciliğini temsil ediyorlar, kadınların ekonomide “patron” olarak daha çok yer almaları için çabalıyorlar…
Yeni dönem kurul oluşturma çalışmaları sürüyor bugünlerde.
Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası (KATSO) önderlik ediyor Kastamonu Kadın Girişimciler Kurulu oluşumuna ve sonrasındaki çalışma programına…
Vebal KATSO’da anlayacağımız.
Yeni dönem için yeni yönetim ve kurul üyeleri belirleniyor epeydir…
Kederle izliyorum KATSO’nun kadın girişimciler kurulu oluşturma yöntemini.
KATSO yönetim kurulunun kadın girişimciliği kavramından anladığı epey farklı olsa gerek…
Kurul oluşturma anlayışları da çok ama çok farklı.
Oda ve borsada işletmesi olan tüm kadınlara ulaşıldı mı?..
Kamuoyuna duyuruldu mu?
Kulis, kulis, kulis…
Demokrasiye niçin güven yok?
Kederle izliyorum…
Kadın girişimciliği mevzusunu daha ilimizin ticaret ve sanayi odası temsilcilerine anlatamamışız ki, elaleme anlatmak peşindeyiz.
Teessüfmü etmeli?…
Teessür mü duymalı?
- ••
Not 1:
Kızılay Kastamonu Şubesi olağan kongresi yapıldı hafta sonu, parti kongrelerini aratmayan kalabalıkla…
Kızılay Genel Merkezi’nin seslendirdiği “Hem okudum hem yazdım” türküsü çalındı söylendi.
Görevi devreden Muhsin başkanın soy isminin “Emeksizoğlu” olduğuna bakmayın…
Seneler senesi Kızılay’a verdiği “Emek” Kastamonu’dan Ankara’daki Kızılay Genel Merkezi’ne yol olur kadir kıymet bilene.
Kızılay, gönüllerde Kızılay olduysa, Muhsin Başkan gibi “içimizden birileri” yahut “mahallemizin ağabeyleri” sayesinde Kızılay oldu…
Kurumsal itibar kazanmak, çadır kurmaktan çok daha zordur çünkü.
1868 yılındaki kurucularından Doktor Marko Paşa’dan isim babası Mustafa Kemal Atatürk’e kadar Kızılay’ın tüm tarihi baş tacımızdır…
Dün böyleydi, ne olursa olsun bugün de yarın da öyle kalacak.
Her 3 ayda bir kan vereceğim…
Helalinden.
- ••
Not 2:
Değerli yetkilileri hafta içi sabah mesai saati başlarken, misal 8.00-8.30, Süt Fabrikası durağına bekliyorum, Özel halk otobüsüne binmeleri için…
(“Şekerci Durağı” oldu pardon, Süt Fabrikası rahmete kavuştu malum, geçtiğimiz haftalarda not düşmüştüm kimse oralı olmadı, ben de unuttum, Süt Fabrikası’nı nasıl batırmıştık hakikaten, nasıl satmıştık?)
Dar gelirli halkın şehir içi ulaşım çilesini deneyimlemiş olur bu sayede yetkililer; “Tost, sandviç, karga tulumba, balık istifi, sıma sıkış, üst üste…” kelimelerini yaşayarak kavramış olurlar…
“Şoför-yolcu” yahut “yolcu-yolcu” kavgasını izlemiş olurlar ayrıyeten, seyrine diyecek yok.
Mesai saati başlangıç yahut bitişlerinde dolmuş seferlerini sıklaştırmak zor mu?…
“Kurtarmıyor mu?”.
Serbest piyasa ekonomisi mi?…
Devlet servisçilik yapmaz mı?