41 kere maşallah demek adettir kültürümüzde ama yakında 10bin1 kere eyvah dememiz gerekecek bu gidişle.
10bin1 ulusal market zincirlerinden birinin uzun süre televizyonda çıkan reklam sloganı. Türkiye’deki market sayılarının 10001 adet olduğunu bildiriyor. Firma için büyük başarı o bakımdan tebrik edilmeyi hak ediyorlar.
Kastamonu il merkezi ve ilçelerde de bu ve bunun gibi marketler artık her mahallede mevcut. Üç bin-beş bin nüfuslu ilçelerimizde sekiz – on ulusal market şubesi var.
“Halk da tercih edip alışveriş ediyor ki hizmet geliyor” mantığı ile bakacağız. Elbette açılmasına karşı olamayız.
Peki, yerel bakkal ve marketler onlar ne olacak?
Yerel bakkal ve marketlerimizin bu ulusal market zincirleri ile rekabet etme şansı var mı?
Yok. Ne onlar gibi malı alırken; tonlarca sipariş verip nakit para bastırıp çok ucuza alabilirler nede malı satar satmaz paralarını nakit tahsil edebilirler.
Rekabet şansları yok. Maalesef
Kastamonu il ve ilçelerinde her mahalle, her sokakta binlerce esnaf bu haksız rekabete karşı mücadele etmeye çalışıyor. Üstelik sadece market, bakkal değil kasap, manav, fırın, pastane, balıkçı, kırtasiyeci, nalbur hepsi.
Maşallah! Market zincirlerinde yok yok. Kurbanlık koyun, kömür bile sattılar arkadaş.
Bizim yerel esnafa kala kala veresiye defterine borç yazdıran vatandaş kalıyor. Bir araştırma ile İstanbul’da pandemi ile beraber bakkalların yüzde 85’i satışlarının azaldığını, yüzde 81’i ekonomik sıkıntı çektiğini bildiriyor veresiye satışlarda yüzde 32, borç miktarında ise yüzde 55 artış kaydedildi. Başı çeken ürün ekmek ve yumurta. Esnaf başına düşen borç ortalaması da yaklaşık 20 bin TL.
Kastamonuda çok farklı olamaz.
Yani rahmetli Barış Manço’nun dediği gibi;
Yaz Tahtaya bir daha,
Tut defteri kitabı,
Sarı Çizmeli Mehmet Ağa,
Bir gün öder hesabı.
Üstelik yerel marketlerden alışverişin azalması yerel ürünlere ulaşımıda engelliyor. Kastamonumuzunsüt, süt ürünleri, et, et ürünleri bakliyat, hububat v.b bir sürü üründe kendini ispatlamış firmaları var. Kendi Kastamonu gazozumuz bile var arkadaş. Onlar yerel marketlerde hemşerilerini bekliyor.
Bu konuda devlet tarafından bir düzenleme yapılması kaçınılmaz bir gerçek. Yerleşim alanlarının nüfus, mevcut bakkal, market, kasap, manav, fırın sayısı ve buradaki istihdama göre belli bir sayı ve merkezlere belli mesafe şartı konması gerekiyor. Yani ulusal market zincirlerinin şehir merkezlerinde açılmaması lazım.
Halk olarak bize de düşen görev var elbette; hepimiz birer Sarı Çizmeli Mehmet Ağa olacağız. Yerel bakkal, market, fırın, kasap, manavdan Kastamonu markalarını satın alacağız. Ama imkânımız ölçüsünde peşin alışveriş ederek tabii ki. Ulusal marketlerdeki gibi kuruşuna kadar ödeyerek, pazarlık etmeden.
Yoksa 10 yıla kalmaz tüm Türkiye’de dört-beş ulusal market zincirinin tekelinde 100 001’ i şube açılışını görürüz, başkada bir tane yerel esnaf kalmaz.
Not: Bu hafta yazımızda andığımız Barış Manço’nun aramızdan ayrılışının 22’inci yılı. Hiç gitmemiş gibi değil mi? Mekânı cennet olsun.
Feza TİRYAKİ