“İYİ Parti olarak bu hukuksuzluğu tanımadığımızı duyuruyor ve kadına uygulanan her türlü şiddetin karşısında olduğumuzu kadın haklarının da sonuna kadar savunucusu olduğumuzu bildiriyoruz.”
“Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hukuken yok hükmündedir, kabul edilemez.Bu usulsüz karara dava açacak ve kadınların, çocukların yaşam hakları için davacı olacağız; imza kampanyası başlatıyoruz.”
İki partinin il teşkilatları cumartesi günü yaptıkları basın açıklamalarıyla kadına ve aile içi şiddeti önleme ana amacını taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını protesto ettiler.
İYİ Parti’de İl Başkanı Mehmet Çıvgın ile Merkez İlçe Başkanı Aydın Yaman, Kadın politikalarından Sorumlu İl başkan yardımcısı Beyhan Kelleci ve Gençlik kolları Başkanı Havva Berna Berber’in birlikte yaptımları basın açıklamasında, “Ülke olarak zor ve karanlık günlerden geçiyoruz.Her yeni güne yeni bir kadına şiddet olayıyla ya da kadın cinayetiyle uyanıyoruz.Ancak kadına tanınacak hakların artmasını beklediğimiz her gün de yeni bir hezimet yaşıyoruz.Uluslarası alanda kabul görmüş ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.TBMM ‘ce onaylanmış bir sözleşme ile teminat altına alınmış haklarımızdan tek bir imza ile vazgeçilmiş ve ülkemizin kanayan yarası kadınlar tamamen gözden çıkarılmıştır” denildi.
İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğunun maddeler halinde hatırlatıldığı basın açıklamasında daha sonra şöyle denildi:
“Bu çerçevede sözleşme aile-ev içinde uygulanan şiddetin ‘özel alan’ olması dolayısıyla devlet müdahelesine kapalı olduğu yaygın algısının önüne geçmeyi amaçlamaktadır.İmzacı devletlere kadınları özel alanlarda maruz kaldıkları şiddetten koruma yükümlülüğü yüklemektedir.
Sözleşme taraf devletlere sözleşmenin amaçları doğrultusunda önleme koruma hukuki düzenlemeleri yapma etkin soruşturma ve kovuşturma sağlama ayrımcılık ve şiddetin önlenmesi doğrultusunda politikalar üretme gibi yükümlülükler yüklemektedir.
2020 yılı kayıtlarında 300 kadın cinayeti işlenmiş 171 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur.Öldürülen 300 kadından 182’sinin neden öldürüldüğü tespit edilemedi.182 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur.
İstanbul Sözleşmesi›nin tam ve etkin uygulanmasının kadınlar için ne kadar hayati olduğunu bu rakamlar d göstermektedir.Ancak bu kadar hayati bir durumda kadın haklarının teminatı olan uluslararası alanda kabul görmüş ve TBMM kararı ile onaylanmış bir sözleşmeden hukuka aykırı bir yolla tek bir imzayla çıkmak kabul edilemez.Ülemizde kadına şiddetin ,saldırının artık yeter diyeceğimiz seviyelere geldiği ve mevcut iktidardan bu çıkmaza bir çözüm bulmasını umduğumuz bu günlerde yapılan bu hukuksuzluk hepimizi derinden yaralamıştır.
İYİ Parti olarak bu hukuksuzluğu tanımadığımızı duyuruyor ve kadına uygulanan her türlü şiddetin karşısında olduğumuzu kadın haklarının da sonuna kadar savunucusu olduğumuzu bildiriyoruz.”
DEVA’NIN AÇIKLAMASI
DEVA Partisi’nin “Kadın DEVA’da Yaşayacak” başlığıyla yaptığı basın açıklamasında, “İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hukuken yok hükmündedir, kabul edilemez.” denildi.
Sözleşmenin uygulandığı ülkelerde olumlu sonuçlarının tespit edildiğinin belirtildiği açıklamada, “Bugün Türkiye dünya çapında toplumsal cinsiyet, eşitlik, refah vb. konulu raporlarda, endekslerde son sıralarda yer almaktadır” hatırlatması yapıldı ve şöyle denildi:
“Mademki sözleşme Türk aile yapısıyla bağdaşmıyor, neden onaylanmıştır?
Neden aradan 10 yıl geçtikten sonra çekilme kararı alınmıştır?
Neden bunca yıl artarak devam eden kadın cinayetlerine rağmen İstanbul sözleşmesi gündemde tutulmamıştır?
Neden sözleşmeden çekilme nedenleri arasında şiddet mağduru kadınların korunamaması yer almamaktadır?
Oysaki, bu karar Anayasa’nın 87. 90. ve 104. Maddeleri göz önüne alındığında yok hükmündedir. Uluslararası sözleşmeler yetki ve usulde paralellik ilkesi gereğince kabul edildiği usulde feshedilmelidir. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi 2011 yılında TBMM tarafından onaylandığı için yine TBMM tarafından çıkarılacak bir kanun ile yürürlükten kaldırılmalıdır.”
Açıklamada, “Hukuk var ama uygulama kısmı yetersiz. Kanunlar kadını korumada yetersiz kalıyor.Bugün Türkiye’de kadınların öğrenilmiş çaresizlikleri var, kader diyerek katlandıkları şiddet bunların başında geliyor. Ülkemizde kadına şiddet ve cinayetler sonucu günde ortalama bir kadın ölüyor. Sayısını bilmediğimiz kadın ve çocuk da şiddete, istismara maruz kalıyor ve hayatları kararıyor. Cezaların yetersiz ve etkisiz kalması planlı kadın cinayetlerini arttırıyor.
Bugün yargı kararları potansiyel katil ve istismarcı biriktiriyor, hatta teşvik ediyor” ” ifadesi kullanıldı ve “Tek bir imza ile sözleşmenin feshedilmesi kararının vicdanlarımızı kanatmış, mevcut yasaların şiddet mağdurunu koruyacağına dair inancımızı kaybetmemize neden olmuştur.İstanbul Sözleşmesi’nden usulsüz çekilen iktidar kadar, konuyu çok farklı mecralara taşıyan toplum kesimlerinin de vebali ve sorumluluğu büyüktür.” denildi.
DEVA’nın açıklaması şöyle son buldu:
“Kadınlar ve çocuklar popülist siyasi yaklaşıma kurban verilmiştir.
İşte tam bu sebeple İstanbul Sözleşmesi çekilme kararından geri dönülmelidir!
DEVA Partisi’nin kurulduğu günden itibaren konuyla ilgili duruşu net.
DEVA Partisi samimi, gerçek ve konuyu sahiplenen duruşuyla kadınları yaşatacak çözümlere liderlik edecektir.
Bugün sizlere ‘DEVAYAŞATIR’ kampanyamızı açıklıyor ve tüm Türkiye ’deki teşkilatlarımızın katılımlarıyla başlatıyoruz.
Biz, yok hükmündeki bu usulsüz kararı toplumun kabul etmediğini, kadınların yaşatılmasının her şeyin üstünde olduğunu bir kez daha vurgulamak ve bu hatadan dönülmesi için, bu usulsüz karara dava açacak ve kadınların, çocukların yaşam hakları için davacı olacağız.
Kampanyamızın ikinci ayağı olarak imza kampanyası başlatıyoruz. Ve diyoruz ki, kadınların çocukların şiddete maruz kalmasını, cinayete kurban gitmesine vicdanı elvermeyen her vatandaşımız ister kadın olsun ister erkek gelsin ve hukuka sahip çıksın. Belki vicdan sahibi sorumlularda sesimizi duyar diye!
Ve biz iktidara geldiğimizde,
DEVA Partisi olarak kadının yaşam hakkı ve özgürlüğünü garanti altına alacak ve şiddeti kader olmaktan çıkaracağız.
Kadını, aileyi koruyan standartlar, kanun, uygulayıcılar, müeyyideler, koruyucu önleyici tedbirler kapsamında etkin uygulamalarla koruyacağız.”