Milli Mücadelenin 100. Yılında İstiklal Yolu ve Yiğit İnebolu Paneli Kastamonu Üniversitesi Bilgehan Bilgili Kütüphanesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi.
Panel öncesi mekan olarak seçilen büyük konferans salonunun yeterince dolacağı konusunda kuşkuluyduk ancak, salon tıklım tıklım doluydu ve ayakta dinleyiciler bile vardı. Bu kalabalığı görünce memnuniyetim daha da arttı. Doğrusu salonun bu kadar hınca hınç dolacağını tahmin etmezdik. Özellikle öğrencilerin çoğunlukta olması daha da sevindiriciydi. Yıllar sonra kendi memleketimde, yeni açılan üniversitemizde böyle bir toplantıyı tertip etmek, hele de milli bir konuda konuşma fırsatı elde etmek şahsen benim için büyük bir gurur kaynağıydı.
21 Ekim Pazartesi saat 14.00 ‘ te başlayacak panel için daha önceden salon fuayesinde Atakan albay, eşim ve ben hazırlık çalışmalarında bulunduk ve İnebolu ile ilgili dokümanları yerleştirdik. Bu işler sırasında Bu arada şunu da belirtmeliyim, Üniversite yeni olmasına rağmen ulusal ve uluslararası ölçekte bilimsel toplantılar bakımından çok aktif. Toplantının biri bitiyor diğeri başlıyor.
Bu arada Bilgehan Bilgili Kütüphanesini gezme fırsatım oldu, 2 katlı muhteşem bir mimariye sahip. Mimari bakımdan Avrupa’dakilerle bile boy ölçüşebilir. Öğrenciler panoramik bir manzara karşısında zevkle ders çalışabiliyorlar. Şöyle bir rafları gezdiğimde kendi alanımda ( botanik ) oldukça iyi kitaplar olduğunu gördüm.
Panelimize dönersek, konuşmacılar ve konuşma başlıkları sırasıyla :
Prof. Dr. M.Serhat Yılmaz ( Fen-Edebiyat Fakültesi dekanı- Milli Mücadelede Kastamonu;
Atakan Köksal ( emekli albay- İstiklal Savaşında İnebolu’ nun Yiğitliği ;
Mustafa Eski ( Dr. Öğretim üyesi- Milli Mücadele ve İstiklal Yolu ;
Hüseyin Özbek ( Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı- Kastamonulu’ lardaİstiklal Mücadelesi ve İstiklal Yolu Algısı şeklindeydi.
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları için saygı duruşu ve arkasından hep birlikte okunan İstiklal Marşımızdan sonra panel oturumuna geçmeden önce dekan Prof. Dr. M. Serhat Yılmaz açılış konuşmasını yaptı ve arkasından sırasıyla konuşmalara geçildi.
Konuşma süreleri 20 dakika ile sınırlıydı. Panelden sonra tartışma bölümüne geçildi. Tekrar yeniden atanan kültür müdürü Ziver Kaplan ilk olarak söz aldı, geçmiş yıllarda düzenledikleri İstiklal Yolu yürüyüşlerini ve bu sayede yolun Mili Park olarak tescil edildiğini dile getirdi. Panele katılan İnebolu belediye başkanı ise Mili Park olan İstiklal Yolu’nun yönetim merkezinin, gösterdiği kahramanlıklar ve sahip olduğu istiklal madalyası nedeniyle İnebolu olması gerektiğini belirtti. İnebolu’ lu araştırmacı, yazar, diş hekimi Mustafa Fakazlı, milli mücadele sürecinde İnebolu da yaşananlar ve yapılması gerekenleri açıkladı. İstiklal Yolu üzerindeki diğer ilçe olan Küre’ nin belediye başkanı da kendilerine düşen ne varsa yapabileceklerini söyledi. Son olarak söz alan Kastamonu eski milletvekili Fethi Acar, ildeki karayolları yapım sürecinden bahsetti ve kendine has olan şiirlerini okudu, önceki yıllarda yazdığı yazılardan- ( Batının Doğusu Kastamonu ) bahsetti.
Başka birkaç küçük sorulardan sonra belge takdim törenine geçildi. Kastamonu Üniversitesi rektörü sayın Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal imzalı teşekkür belgeleri panelde hazır bulunan garnizon komutanı sayın Gamze Aydoğdu tarafından panelistlere dağıtıldı.
Paneldeki ve tartışmalardaki tüm konuşmalar kayda alındı, bunun için rektörlüğe ve Fen-Edebiyat Fakültesi dekanlığına, teknik heyete çok teşekkür ediyoruz. Gelecekte bu kayıttan yola çıkarak panelin, bir kitapçık olarak ta yqyınlanması hedeflerimiz arasında.
Panel yöneticisi olarak ben de panelin başlangıcında, ortasında ve sonunda bölümler halinde araya girerek aşağıdaki konuşmamı yaptım, önce İnebolu hakkında şiirimsi bir giriş yaparak :
İNEBOLU
Eyyy…Güneşin denizden doğup, denizden battığı Yiğit İnebolu,
Aşı boyalı evlerine,
Hamamcı Kadı Salih Reislerine, Kahraman Mavnacılarına,
Beyaz Şeritli İstiklal Madalyana,
Fahri hemşerinTurgut Özakman’a,
Şerife Bacılara, Halime Çavuşlara,
Mermi taşıyan nice analarına, bacılarına,
Yüreği vatan sevgisiyleçarpan İnebolu halkına
Selam.. selamlar olsun.
2019 yılı Kastamonu için önemli bir yıl.
. Milli Mücadelenin başlangıcının ve Açıksöz gazetesinin kuruluşunun 100. Yılı . . Kayıkla başlayıp Kağnıyla devam eden kahramanlık sürecinin 100. Yılı.
Allah hepsine gani gani rahmet etsin , hepsinin önünde saygıyla eğiliyoruz.
Gönül isterdi ki nasıl geçen yıl ‘’ 2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti ‘’ kutlamaları belirli bir program dahilinde yapıldıysa, aynı şekilde Milli Mücadelenin 100. Yıl anma programları da belirli bir disiplin ve program içinde kutlanmalıydı.
Yüz yıl önceki Milli kurtuluş hareketinin başlangıcının sürekli olarak kutlanması , çeşitli toplantılarla anılması, milli şuurun, vatan ve bayrak sevgisinin, yoktan var oluş bilincinin bu etkinliklerle yeni nesillere aktarılması, özellikle günümüz koşullarında bir zarurettir.
Kutlamalar ve anmalar için Kastamonu özelinde çok sayıda önemli günlerimiz vardır, örneğin :
. 18 Mart Çanakkale Destanı,
. 9 Haziran İnebolu Kahramanlık Günü,
. 12-14 Haziran İstiklal Yolu Yürüyüşü,
. 25Ağustos Atatürk’ün Kastamonu’ ya gelişi ve Şapka Bayramı,
. 10 Aralık ilk Kadın Mitingi, gibi.
Ø Altıyüzyıllık Osmanlı İmparatorluğuyıllar boyunca süren acılarla, hüzünle ve büyük kayıplarla topraklarını kaybede kaybede Anadolu’ya sıkıştırılmış, ancak emperyalist ülkeler bunu bile Osmanlı’ya, Türklere çok görmüş, Mondoros Mütarekesiyle Osmanlı’nın ölüm fermanını imzalatmışlardı, yıl 1918.
Ø İngiltere savaş bakanı LordKitchener şöyle diyor : Türkiye’yi yok edinceyekadar savaşacağız ‘’. Bu sözünün arkasında müstemlekesi olan 300 milyon müslümanın ayaklanma korkusu vardır.
Ø Damat Ferit İngiliz amiraline şöyle der : Benim ümidim Allahtan sonra İngilizlerdedir. Nasıl bir gaflet se bu, kendini yok etmeye niyetli bir ülkeden umut aramak.
Ø İngiliz başbakanı LoydGeoge : Osmanlı’nınmirascısıYunanistandır ‘’.
Ø Dönemin şeyhülislamı Dürrizade Abdullah, ‘’ milliyetçileri öldürenler gazi veya şehit sayılır ‘’.
Ø Harp Divanı Atatürk ve kadrosunu idama mahkum eder, padişah Vahdettin de onaylar
Ø Medrese çıkışlı Adliye nazırı Ali Rüştü : ‘’ Yunan ordusu için dua edin ‘’.
İşgal ettikleri topraklarda vatandaşın malına canına namusuna tecavüz eden, katliamlar yapan, yakıp yıkan Yunan ordusuna dua etmek nasıl bir gaflet ve hıyanettir ?
Ø Siyasi hava bu şartlardayken şehzade Ömer Faruk İtalyan Romeo gemisiyle İnebolu’ ya gelir, Ankara hükümetini direnmekten vaz geçirmek için. Fakat Atatürk’ün sert telgrafını alır almaz tekrar gemiyle geriye dönmek zorunda kalır.
Ø Bu şartlarda köle olup bağımsızlığı kaybetmektense ölümü göze alıp savaşmaktan başka yol kalmamıştır, Padişaha rağmen.
Ø İşte bu savaşta İnebolu çok önemli ve kutsal bir görev üstlenmiştir. İstanbul’daki cephanelerden türlü oyunlarla ele geçirilen savaş malzemelerinin, Kafkas cephesinden ve Rusya’ dan gelen malzemelerin Anadolu’ ya giriş kapısıdır.
Ø Ayrıca İstanbul’ dan ümidini keserek kurtuluş mücadelesine katılmakiçin Anadolu’ ya geçenlerin ( aydınlar, yazarlar, gazeteciler ve Malta sürgünleri ) de giriş kapısıdır.
Zira Anadolu’nundört bir tarafı işgal atındadır, ayrıca asi çeteler çevrede kol gezmektedir. Bu ahvalde en güvenilir rota İstanbul’dan İnebolu’ya deniz yolu ve İnebolu-Ankara karayolu rotasıdır.
Ø İstanbul’daki İngiliz cephanelerinden, Osmanlı depolarından çalınan malzemeleri taşıyan Odesa gemisi Liman açıklarındadır, bu arada istihbaratı alan yunan Kılkış ve Panzer gemileri Batum’dan hareket eder, amacı cephanenin kıyıya çıkarılmasını engellemektir. Bunu haber alan İnebolu halkı olağanüstü bir gayretle cephanenin denk kayıklarıyla kıyıya çıkarılmasına koyulurlar.
Ø Ertesi gün bayram olmasına rağmen vatanın kurtarılması her şeyin üstündedir düşüncesiyle büyük çabayla malzemelerin bir kısmını kıyıya ulaştırırlar. Bombardıman başlar, çoğu kayık parçalanır, parçalar toplanıp tekrar onarılarak taşıma işlemi sürdürülür. Kimseden yardım görmezler , kendi yaralarını kendileri sararlar. Beklemeye tahammül yoktur zira gemilerle yeni yeni malzemeler gelmektedir, biliyorlardı ki Atatürk’ün kulağı buradadır.
Ø 9 Haziran 1921. İşte bu tarih sonraki yıllarda Kahramanlık ve şeref günü olarak kutlanacaktır.
Bu arada düşmanın bile akıl edemeyeceği kurnazlıklar yapılır : Birinci dünya savaşından kalan tek bir top vardır, bunun yanına sayıyı fazla göstermek ve yunan gemilerini korkutmak amacıyla soba boruları siyaha boyanarak top namlusu görüntüsü verdirilir. Aynı şekilde yuvarlak düzgün ağaç tomruklarından da yararlanılır.
Bu olağanüstü gayret karşılığında biraz olsun destek olmak amacıyla Ankara ‘dan 1.680 Tl gönderilir.
Ø İlyas kaptan kendisine uzatılan parayı geri çevirerek’’ biz bu vatanı para için kurtarmıyoruz, eğer paşa bizi sevindirmek istiyorsa, şu düşmanı tepelesin yeter ‘’ dedi.
Ø Kışlada cephane bekleyen askerler için , kağnıların gıcırtısı, onlara kuş cıvıltısı gibi geliyordu, bir topçu binbaşısı , çetin kış koşullarında, 8 günlük yolda yüzü kertenkele dersi gibi olmuş bir kol başı kadının ellerine sarılıp o mübarek eli öper.
Ø Kayıkla başlayıp Kağnıyla devam eden bir destandır bu, irade, azim ve vatan aşkıyla dolu bu irade karşısında kimse duramazdı.
Ø İhsan Ozanoğlu bir gözlemini şöyle anlatır : dalgalar o kadar şiddetli ki, denk kayığı vapurun güvertesine kadar yükselir, dalgalar kudurmuştur, bu şartlarda tahliye yapılır, ve şöyle söyler :
‘’ Bahri- Siyahın dalgalarıyla danseden kayıkçılar.’’
Ø Yakup Kadri de bu durumu şöyle anlatır : ‘’ dalga ile yükselen kayık vapurun güverte hizasına gelince atlayabildiysen ne ala, yoksa başka bir dalganın gelmesini bekleyeceksin vapura binmek için ‘’.
Ø İnebolu mevzii komutanıYarbay Nidai, Yakup Kadri’ ye şöyle dert yanar : ‘’ kendi malımıza hırsız olduk,tüm askeri malzemeler hep İstanbul da toplanmış, bunun tehlikesi hiç düşünülmemiş, eğer bunlar Anadolu ‘ya dağıtılmış olsaydı bu eziyeti çekmezdik’’.
Ø Osmanlı , Anadolu ‘nun anavatan olduğunu hiç düşünmemişki
Ø MustafaNecati’nin bir anısı :
‘’ Kafileye yaklaştık, bir bebek ağlaması ortalığı yırtıyor,biz soğuktan titriyoruz, çıplak ayaklarıyla bir nine karları çiğniyor, ama yorgan bebeğin üzerinde değil, top mermisinin üzerinde, , takdirle karışık bir merhametle seslendim, ‘’ sen üşümezmisin nine ? bak çocuğun üstünde de yorgan yok üstelik ? Mukaddes bir edayla cevapladı : ‘’ Bak kar serpiyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım, ‘’, o an demin ki merhametimden utandım,
Bu alicenaplık karşısında secde etmeyen birruh ve aşk olabilir mi ?
Ø Muhittin Paşa ‘nın bir anısı : Kastamonu bölge komutanı, bir elinde baston bir elinde top mermisi taşıyan bir dede gözüne ilişir, acır, yanına yaklaşarak ‘’ ver dede ben taşıyım, dede başını bile çevirmeden yanıtlar ‘’bana yardımı bırak, bak düşman gemileri geliyor, bir sandık ta sen omuzla, bu cevap üzerine paşa şöyle düşünür : ‘’Bu millet ölmez, esir olamaz ’’ diyerek arkasından yoluna devam eder.,
Ø Bu kişi mavnacılar loncasının lideri, kadı ve hamamcılık yapan Salih Reistir. Denk kayıklarını organize eder. Tümkahramanları , denizcileri ve İnebolu halkını da temsil etmek üzere heykeli Sait Rüstem tarafından yapılarak Türk ocağı binasının önüne dikilir. Heykelin kaidesine de İnebolu’lu vatan şairi Orhan Şaik Gökyay’ınBu vatan Kimin şiirinin ilk kıtası yazılıdır.
Ø Dönemin valisi merhum Mustafa Kara, bir fotoğrafından esinlenerek bu projeye önderlik etmiştir.
Ø Son söz olarak İnebolu’nun fahri hemşerisi Turgut Özakman gençler şu öneride bulunur :
Ø ‘’ Sevgili gençler, dünyadaki enmeşru, en haklı en kutsal savaşlardan biridir kurtuluş savaşı. Emperyalizmin uşaklarını dize getiren, bir enkazdan yeni ve çağdaş devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazilerin onurunu yalancılara çiğnetmeyin ‘’.
Ø Kayık ve kağnı bir kurtuluşun, bir destanın simgesidir. Günümüzde kağnıları, turistik mekanlarda, bir süs olarak, bir dekorasyonmalzemesi olarak görüyoruz. Ama çoğu zaman hiç düşünmüyoruz acaba bu kağnı geçmişte ne işler başardı diye,
Ø Denk kayıklarından ise ne yazık ki günümüze kadar gelen tek bir orijinal örnek kalmamıştır. Bu durum tarihimize karşı sorumluluğumuzu yeterince yerine getiremediğimizin acı bir kanıtıdır.
Ø Tarihimizden ibret alınacak çok malzeme varken bunların çoğunu yok etmişiz kıymetini bilememişiz.
Ø Rahmetli Turgut Özakman bir panelde şöyle demişti : ‘’ ne yazık kitarihimize karşı çok vefasızız ‘’.
Ø Geçmişte ‘’ İnebolu ‘dan Ankara’ ya, Atatürk ve İstiklal Yolunun ‘’ bazı bölümleri bakımsız kalmış, ihmal edilmiş, ancak son yıllarda tarihi sit olarak tescil edilmiştir. ( 2012 de Tarihi Sit alanı, 2018 de ise Milli park olarak tescil edilmiştir.)Yolun yapımına 1860 yılında başlanmış tamamlanması 20 yıl sürmüştür. kağnılarla, Şerife Bacılarla, Kadı Salih Reislerle, nice kahramanlarla, ezalar cefalar çekilerek bin bir güçlükle aşılan bu tarihi yoldan acaba günümüze orijinal bir parça kalmış mıdır ?
Ø Evet, günümüzde artık kullanılmayan, eski haliyle şose olarak kalan oriijinal yolları parçalar halinde kalmıştır. Ancak bu yollar yeterli tanıtım ve bakımdan nasibini almış mıdır ? Bu bölümler insanlarımız, özellikle yeni nesiller ibret alınsın diye korunmuş mudur ?
Ø Bu umursamazlık böyle sürerse, nasıl günümüze kadar gelebilen bir tek orijinal DenkKayığı kalmamışsa, bir gün gelecek yeni nesillere gösterecek tarihi yollar yanında , bir tek kağnı bile bulamayacağız.
Ø Bir köşe yazarımız şöyle diyor : Mustafa Kemal, kağnıyı Kurtuluş Savaşının simgesi olarak görmekteydi. O tekerlekleri gıcırdayan kağnılar, aslında Türk Milletinin çektiği acıların, sıktığı dişin gıcırtılarıydı. Dünya Askeri tarihinde sadece bize özgü, yokluğun ve çaresizliğin icadı olan Kağnı kollarına büyük vefa borcu hissetmekteydi. Emperyalizmin çelik gücüne karşı kazanılan destansı zaferin sembolüydü. Kağnı bir anlamda ulusal semboldü.
Ø O nedenle eğer bir yerde kaderine terk edilmiş bir kağnı görürseniz, geçmişte ne işler başardığını düşünerek huşu ile okşayınız, koruma altına alınız.
Ø Kent merkezine yakın, orijinal olarak kalan önemli bir bölüm Gölköy yakınındaki bölge olan Şeker Köprü- Toprak Köprü ve Boyundurcakmevkiine kadar olan kısımdır. O da bu kesim artık kullanılmadığı içindir. Bu bir şanstır. Bu bölümün bir pilot bölge olarak ele alınıp gerekli bakım ve onarımdan geçirilmesi bizler için bir vefa borcudur. Aksi takdirde bu yoldan zamanında geçmiş olan kahraman insanların kemiklerini sızlatmış oluruz.
Ø Yolun 2018 yılında Milli Park olarak ilan edilmesi, yolun bakımının yapılması ve tanıtılması için önemli bir fırsattır
Ø Bu doğrultuda bir araştırma ekibi oluşturarak temmuz ayındaki ayrıntılı incelemelerimize dayanan rapor , ilgili kurum ve kuruluşlara iletilmiştir.
Ø Son olarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, milli mücadele ve diğer savaşlarda vatan toprağı için şehit olanları, gazileri tekrar saygı ve minnetle anıyoruz.
Dekan Prof.Dr. M.Serhat Yılmaz’ın açılış konuşması
Panelistler : Hüseyin ÖzbekDr. Mustafa Eski, Prof.Dr. Sadık Erik, Prof. Dr. M. Serhat Yılmaz
Son olarak Kastamonu basını ile ilgili birkaç söz söylemek isterim. Ertesi gün yani 22. Ekim Salı 2019 günü Kastamonu yerel gazetelerine baktığımda, tüm gazetelerde aynı yazı formunu gördüm. Bir iki foto ve altında sadece dekanın konuşması yer alıyor, daha sonra panelistlerin adları yazılıydı. Yöneticinin ve diğer konuşmacıların verdiği mesajlara hiç değinilmemişti. Herhalde tüm gazeteler ayrı ayrı kendi muhabirlerini gönderip haber aktarmak yerine işin kolayına kaçarak bir kaynaktan aldıkları haberi, kes-kopyala yapıştır usulüyle gazetelerine yansıtmışlardı. Benim anladığın anlamda gazetecilik bu olmamalıydı.
Diğer bir gözlemim de üniversitede yapılan etkinliklere Kastamonu halkının yeterli ilgi göstermeyişiydi. Protokol sırasında oturanların dışında halk kesiminden fazla ilgi yoktu. Tosya’ dan ve Abdurrahmanpaşa lisesinden gelen öğrencilerle salon dolabilmişti. Özellikle belediyeden araba tutarak çok sayıda öğrencisini gönderen Abdurrahmanpaşa Lisesi müdürü sayın Birol Yılmaz’a teşekkürlerimizi sunarız, keza Tosya’dan gelen öğrenciler için de ilgilerinden dolayı okul müdürlerine gösterdikleri duyarlılık içinteşekkür ederiz. Yer ve zaman seçimi konusunda zaten benim öncelikli hedefimiz öğrenci kesimi idi. Bu panel aslında yaz ayında yapılacaktı fakat gerek üniversite ve gerekse lise öğrencilerin de katılabilmeleri için Ekim ayına alındı.
Yer seçimi için özellikle Üniversite yerleşkesi uygun bulundu. Panelin neden şehir merkezinde yapılmadığı konusunda görüşler de vardı. Nedenine gelince, bilindiği gibi, Kastamonu Üniversitesi yerleşkesi, İstiklal Yolunun tam da Kastamonu’ ya giriş noktası üzerinde yer alıyordu. Yani istiklal Yolunun son bölümü yerleşke içindeydi. Ancak öğrenciler ve kimi personel acaba bunun farkında mıydı. Bu nedenle İstiklal Yolu bilincinin üniversite içinde de yerleşmesi ve geliştirilmesi amaçlanmıştır.
Panel öncesi, Temmuz ayında bir heyet olarak ( Prof. Dr. Sadık Erik, Kazım Ergün, ve Atakan Köksal ) rektör sayın Ahmet Hamdi Topal makamında ziyaret edildi, hem göreve atanması tebrik edildi hem de panel için izin ve destek talebinde bulunuldu. Aldığımız olumlu yanıt üzerine , Fen-Edebiyat Fakültesi öncülüğünde panel gerçekleştirildi.
Panel sırasında yapılan video kayıtlarından yola çıkarak , gelecekte bir kitapçık halinde bilgiler toplanabilirse, daha geniş bir kesimin sunulan konuşmalardan yararlanabilmesi mümkün olacaktır.
Sağladıkları bu olanak nedeniyle rektörlüğe ve dekanlığa sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
Prof. Dr. Sadık Erik
29.10.2019, Ankara