İsraf kelimesinin sözlükteki karşılığı, herhangi bir şeyi gereksiz yere harcamak demek. İsraf dendiğinde aklımıza ekmek geliyor. Son yıllarda suyu da ekmeğin yanına koyduk adeta katık ettik.İsraf listesini uzatmak mümkün; zaman, para, enerji, ilaç, gençlik gibi.
Klasik anlayışa uyarak ekmekle söze başlayalım. Ekmek, buğdayın öğütülmesiyle meydana gelen undan yapılıyor. İnancımıza göre ekmek, Allah’ın bize verdiği en değerli nimettir. Yerde küçük bir ekmek parçası görünce alır, kuşların yiyebileceği bir yere koyarız.Hele üzerine basmak, çiğnemek günahtır. Ekmeğin değerini biliyor muyuz acaba? Geçen gün televizyonda izledim; günlük 123 milyon ekmek üretiliyormuş. Buna karşılık 6 milyon ekmek çöpe gidiyormuş. Yine başka bir programda ekmek israfının yıllık 3 milyar lira olduğunu söylediler. İsraf bir yana, nimete büyük saygısızlık ediyoruz.
Her yıl dünya nüfusu artıyor. İki milyar insan açlık sınırının altında yaşıyor.Gıda en büyük sorun. Diğer yanda iklim değişiyor. Sıcaklık bütün ürünleri etkiliyor, hızla açlığa doğru gidiyoruz. Buğday üretimi ihtiyacımızı karşılamıyor, dışardan alıyoruz. O nedenle ekmeğimize sahip çıkalım, israf etmeyelim.
Su kaynakları dünyada azalıyor. İçilecek nitelikte su bulmakta zorlanıyor insanlar. Çevre kirliliği, iklim değişikliği gibi faktörler sularıetkiliyor. Barajlardaki sular yetmediği için tüketim konusunda uyarılar yapılıyor. Geçen gün televizyonda izledim, suyun %70’i sulamada, %20- 25’i sanayide, %10’u evlerde tüketiliyormuş. Görülüyor ki, asıl su tüketimi tarımda. Biz hâlâ salma düzenine devam ediyoruz, yağmurlama ve damlama su tekniğini çok az kullanıyoruz. Tarım ürünlerini suya göre yeniden planlamalıyız. Söz gelimi, yeraltı sularının bile çok azaldığı Konya ovasına pancar ekmemeliyiz.
Ülkemizde zaman israfının ölçüsü yok. Oysa zaman çok kıymetli. Ortaokulda iken Almanca dersinde bir parça okumuştuk: Zaman Paradır( ZeitistGeld).Çok güzel bir tanımlama değil mi? Bizim insanımızın işi olmadığı için zamanı boldur, işi olanlar da zamana pek dikkat etmez. Nezaket ziyaretine gidersiniz, oturmalar uzun sürer.İnsanlar randevularına zamanında gitmez, muhatabını bekletir. Âmir durumundakileraçılış törenlerine belirtilen saatte gelmez, protokol konuşmaları uzadıkça uzar.
Konferanslarda konuşmacı hızını alamaz; şu da önemli, bu da önemli diyerek uzatır. Hiç unutmam, yıllar önce meşhur bir yazar-şair Halkevi’nde üç buçuk saat konuşmuştu. Psikoloji bilimi, insan beyninin en fazla 20-25 dakika dinlemeye müsait olduğunu söylüyor.
Makam ziyaretleri, günlerce sürer; buna eski dilde hoş-âmedî ( hoş geldin) diyorlar. Bu arada çay, kahve sohbetleri yapılır, ikramlar olur, zaman da su gibi akıp gider. Bu ziyaretlerde dikkat çeken bir husus vardır. Vatandaşın işi en çok hangi kuruma düşüyorsa oraya daha yoğun ziyaret yapılır, çiçekler gönderilir.
Parayı da çok israf ediyoruz. Milyonlarca insan asgarî ücretle çalışıyor, para mı var da israf olsun diyebilirsiniz. Ben de diyorum ki, kaç milyon insan sigara içiyor? Bir paket sigaranın fiyatı ne kadar? Sigaranın yanına her türlü keyif verici maddeleri de koyalım, verilen paralar israftır.
Çocukları küçük yaşta tasarrufa alıştırmıyoruz. Eskiden kumbaralar vardı; çocuklar harçlıklarını veya büyüklerin verdiği paraları biriktirirdi. Şimdi hemen markete koşup yiyecek, içecek şeyler alıyorlar, tutum yok.
Enerji israfı ayrı bir dert. Evler doğalgazla ısınıyor;yüksek miktarda dövizlealıyoruz. Görüyorsunuz, fiyatı gittikçe artıyor.2000 yılında yayınlanan bir genelgede, binalarda ısı yalıtımı yapılması isteniyor. Yirmi yıl geçti, şehirde birçok apartmanda hâlâ yalıtım yok. O zamandan beri yapılsaydı şimdiye kadar masraf çıktığı gibi kâra da geçilirdi. Genelge yayınlamak yetmiyor; takip edilecek, gerekiyorsa yaptırım uygulanacak.
Birçok apartmanda kullanılmayan odalar gereksiz yere ısıtılıyor, enerji harcanıyor. Merkezî sistemle ısınan apartmanlarda, peteklere ‘payölçer’niçin takılmıyor? Binalara Enerji Kimlik Belgesi nasıl veriliyor? Bu görev Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın değil mi? Bütün bunlar yapılırsaen az %30 dolayında enerji tasarrufu sağlanacak.Diyelim ki, yılda 3 bin lira yakıt parası ödediniz. Bunun bin lirası israf değil mi?Yeni binalarda iskân ruhsatı verilirken bazı kurallara uyuluyor. Ya eskiler? Sanki Milattan önce veya sonra der gibi.
En önemli israflardan biri ilaçta yaşanıyor. Dünyada silah ve ilaç üreticileri çok para kazanıyor. Silahı da, ilacı da alıp kullanmak zorundasınız. Biri savunmamızı, güvenliğimizi sağlıyor, diğeri sağlığımızı koruyor. Reçete edilen ilaçların çoğu kullanılmıyor, evlerde bekletiliyor, sonra çöpe atılıyor. İlaçların neredeyse tamamı dışarıdan geliyor. Bugünlerde de yine ilaç sıkıntısı başladı. Türkiye sosyal güvenlik açısından önemli bir ülke. Sağlık konusunda memur, sigortalı, yeşilkartlı herkesin güvencesi var. Böyle de olması lazım. Aksi halde bizim gibi ülkelerde güvencesiz insanlar ölüme mahkûm olur. Bunun değerini bilelim, ilaç konusunda çok özenli davranalım.
Gelelim en önemli israf konusuna. Gençlerin israfına ne diyeceksiniz? Bizim ülkemizde yıllardır en büyük israf gençlerde oluyor. Bugün 18 milyon dolayında ilk ve orta öğrenimde öğrenci var. Üniversitelerle birlikte rakam 25 milyona yaklaşıyor. Yıllardan beri gençlerimizi çağdaş ölçülere göre yetiştiremedik.Birkaç üniversite hariç, yurt dışında tanınan üniversitemiz yok. Yabancı dil bilgisi tüm kurumlarda yetersiz. Bu şekilde eğitim alanlar, yurt dışına nasıl gidecek, iş bulacak? Üniversite bitirenler işsiz. Emeklerine, harcadıkları zamana yazık değil mi? Bunlar neden israf olarak görülmüyor? Verilen eğitim işe yaramadıktan sonra, harcanan para, zaman, emek israf değil mi?
Gençlik konusunda çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız. İyi eğitim almış, yabancı dil bilen gençler ülkemizden ayrılıyor; ABD veya Avrupa’ya gidiyor. Türkiye’de istikbal görmeyen bu insanlar, bizim için büyük kayıp demek. Gidenler geri gelmez. Bu parlak beyinlerin gidişi, bence en büyük israftır, ülkemize yazık oluyor.
İsraf genelgeleri sık sık yayınlanıyor. Elektriklerin, muslukların kapatılması, bürokraside kâğıdın az tüketilmesi, lüks makam araçlarının kullanılmaması gibi yüzeysel olanlar hatırlatılıyor. Yaptırımı olmayan, uygulanmayan ikazlar ne işe yarar ki? Biz her zaman israf günahtır deyip duruyoruz. Bundan bir şey anlayan var mı? Örnek olması gereken devlet kurumları israf içinde yüzüyor.
Makam araçları konusundaki uyarı ise tam bir komedi. Hazine ve Maliye Bakanlığı, devlet envanterinde kayıtlı araçları markalarına göre yayınlasın da görelim saltanatı. Devlet veya vatandaş hiç fark etmez; iğneyi önce kendimize batıralım.
MUSTAFA ESKİ