Eski Maliye Bakanı, CHP İzmir Milletvekili Zekeriya Temizel, Anayasa referandumuna yönelik çalışmaların seçim kampanyası gibi sürdürülmesinin yanlışlığına dikkat çekti, bu durumun Anayasa’nın meşruiyetini zedelediğini vurguladı ve “Anayasalar toplumsal katılımla yapılması gereken hukuk metinleridir, herkes katılacak, herkes bir şeyler katacak buna. Dolayısıyla da bu tartışmalarla beraber bu olgu ortaya çıkacak. Hâlbuki hiçbir kimse oturup da Anayasa maddeleri ile ne getirdiğini söylemiyor, onun yerine herkese birbirini suçluyor. İnsanlar ciddi olarak korkutuluyor. Yoksulluğun yönetimi, borçluluklarıyla korkutuluyor.” dedi.
Partisinin 16 Nisan’a yönelik çalışmaları kapsamında ilimize gelen ve ilk olarak üç sahil ilçemize uğrayan Temizel, önceki akşam bir basın toplantısı düzenledi.
Kastamonu’yla yakınlığı bulunduğunun ve çocukluğunun Çatalzeytin’de geçtiğini belirten Temizel, “Anayasa referandumlarının seçim mitingleri gibi yürütülmesi dünyanın hiçbir yerinde yaşanan bir olay değil’ diyerek başladığı konuşmasını,
“Kavranamayan olay, Anayasa değişikliklerinin halka aydınlatılmak amacıyla anlatılması yerine sürekli olaraktan birilerinin birilerini suçlaması. Kişilere yönelik suçlamalarla yürütülecek olan seçim kampanyalarını bir Anayasa referandum kampanyası olarak algılayamıyoruz” diye sürdürdü.
Anayasaların aleniyet yani açıklık ilkesine uygun olarak yapılması, her maddenin ayrı ayrı oylanması gerektiğine işaret eden Temizel, şöyle konuştu:
“Bu Anayasa değişikliğinde ilk birkaç maddede bu Anayasa hükümlerine uyulmuş olsa da daha sonraki maddelerde birden bire iş çığırından çıkıyor. 16. maddede Anayasanın 54 maddesi birden değiştiriliyor. 11 madde yürürlükten kaldırılıyor. Bu rejim değişikliği nedeniyle ortaya çıkacak Anayasadaki ibare değişikliklerinden ibaret değil. Oralara konulan tek bir kelime onun işlevini olduğu gibi değiştiriyor. Danıştay’ın işlevini değiştiriyor. Tüzük hiç kimsenin dikkatini çekmez bu, tüzük bizim Anayasamızdan çıkartıldı. Hâlbuki kanunlar hiyerarşisinde kanunlar tüzükler kararnameler diye gider, bunların her birisi kendi içerisinde ortaya çıkmış açıkları ortadan kaldırır. Tek kelime ile tüzük ibaresi çıkartılmıştır diyor çiziyorsun, anayasa maddesi değişiyor. Hiç kimse bile farkına varmıyor. Dolayısıyla bu katılımcılığı kesin olarak engelliyor. Buradan şu sonuç çıkıyor, herkes kendisine göre bir Anayasa değişikliği tarif etmeye başlıyor. Yani körlerin fili tarif ettiği gibi. Neresini yakalarsa ha burasıymış deyip ortaya çıkıyor. Buradaki değişikliklerle çok net hatalarla karşı karşıya kalıyoruz.
Hiçbir gerekçe göstermeden meclisin seçimlerinin yenilenmesi yani fesh edilmesi…
O meclis gidiyor yerine yenisi geliyor. Meclisin fesih edilmesi ortadan kaldırılmasını en tehlikeli olaydır. Kimsenin aklının ucundan bile geçmiyor tamamen meclisin fesih edilmesi, o Cumhuriyetin sonu zaten. Demokrasi bitmiş oluyor. Böyle bir yetkiyi kim verebilir, verilmesi teklif bile edilemez. Anayasa’nın ilk 4 maddesi değişmesi teklif bile edilemez. Anayasa tartışmaların hepsi gerçek anlamıyla bir kaos içerisinde yürüyor. Polemikler günlük olarak yapılıyor.” dedi.
Zekeriya Temizel, sözlerini borçlar konularına değinerek şöyle noktaladı:
“Kastamonu’daki çalışmalarımız sırasında gördük ki, bilgisizlik insanları ciddi anlamda eziyor. Bu bir seçim değil, kimse oy istemiyor. Torunlarımızın geleceğini belirleyen yeni bir rejim olayıyla karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanı’na aşırı şekilde bir yetki verilmek isteniyor. Sanki genel seçimmiş gibi çalışmalar yürütülüyor.
İnsanlarımızın temel sorunu borçlulukları. Herkes borçlu ve borçlulukta tavan yapmış durumundayız. Bundan 14 yıl önce Türkiye’nin borçluluğu 366 milyar TL’ydi. Şimdiki borçluluğu 2. 9 trilyon TL. Sadece kredi kartı borçluluğu 102 milyar TL. Tüketim, tüketici kredileri 377 milyar TL.
İnsanlarımız borçlarını nasıl ödeyeceklerini bilmiyorlar. Gelirleri yok ve Allah’ın günü sıkıntıya giriyorlar. İnsanlarımız borçların nasıl ödeneceğiyle ilgili talepleri var. Fakat anayasa taslağımız borçların nasıl ödeneceğini göstermiyor. İşsizliğe nasıl çare olacağı göstermiyor. Ama bu anayasa ile beraber sorunların çözümleneceği zannediliyor.
Dış borçlarımız 416 milyar dolar, bu yıl içerisinde de 160 milyar dolara yakın ödememiz var. 416 milyar dolar borcu olan bir ülke 32 milyar dolarda cari açık verdi. Sermaye girişleri durdu, turizm çöktü. Bu koşullar altında dış borçlar nasıl ödenecek? Türkiye’nin yeniden işlevini kazanıp yabancı sermayeyi çekmeye başlamasının koşulu Türkiye’nin demokrasiyi yeniden seçmesidir.
Ülkemizde evrensel hukuk kurallarına göre kararlarını veren bağımsız yargı sistemi benimsendi denildiği zaman Türkiye’nin önü açılır.
Anayasa değişikliği anayasaya aykırı olarak sürdürülüyor. İnsanlarımız bu olguyu gördükçe rejime daha çok sahip çıkıyorlar. Anayasa değiştiği zaman gidiyor, bu olayın tekrarı yok. Diğer seçimlerin tekrarı var.
Ben inanıyorum, Türk halkı demokratik cumhuriyeti benimsemiş insanlardır. Bu konuyu tartışmaya bile açmazlar. Ama seçim yarışması gibi algılanıyor. Halk istikrarı sağlamak için elinden geleni yapıyor. İstikrar milletin etkisiyle olur. Eğer tek parti ile istikrarın sağlanacağı düşünüyorsa o zaman anayasayı değiştirmeye gerek yok seçim kanunu değiştirirsiniz.
İnsanlar ciddi olarak korkutuluyor. Yoksulluğun yönetimi, borçluluklarıyla korkutuluyor.”