• Millet İttifakı’nın CHP’li Cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İnce, yağışlı havada gerçekleşen mitingte, “Türkiye’nin kurtuluşunda İnebolu’nun, Kastamonu’nun tarihini bilmeyenler ülke tarihini bilemez” derken, iktidarı da eleştiri yağmuruna tuttu.
• Bu seçimin bir beka seçimi olmadığını, “Beka sorunu var” demenin memlekete kötülük yapmak olacağını belirten İnce, “Bu beka, memleketin bekası değildir. Bu beka dedikleri şeyin baş harflerine bakalım: ‘Bahçeli, Erdoğan Koltuk Aşkı’; beka budur. Bu seçimin sloganını ben belirleseydim, ‘Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / Nasıl oy vereceksin seni soyana?’ derdim” diye konuştu.
Cumhuriyet Meydanı, MHP lideri Bahçeli’nin ardından Cumartesi günü de Millet İttifakı’nın CHP’li Cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İnce’yi konuk etti.
İnce, yağışlı havaya karşın kendisini dinlemeye gelenlere seslenirken iktidarı söylemleri ve ekonomi politikaları başta olmak üzere icraatı noktasında eleştiri yağmuruna tuttu.
“BELEDİYELERİ İSTİYORUZ”
Cumhuriyet Meydanı’ndaki programının ardından Abana ve Çatalzeytin’de vatandaşlara hitap ederek ziyaretlerde bulunan İnce’den önce mikrofona gelen CHP Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı, “Değerli Kastamonulu hemşehrilerim ve tüm katılımcılar hepiniz hoş geldiniz, bu yağmura bu kar yağışına ve bu soğuğa rağmen bu meydanı doldurduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum. Biz bu meydanda bayramlarda toplanırız, biz bu meydanda sözleşiriz, buluşuruz, biz bu meydanlarda bu meydanda Cumhuriyet meydanında hak ararız, demokrasi ararız, adalet isteriz. Ama hiç kimseyi düşmanlaştırmayız, hiç kimseyi ötekileştirici bilgiyi asla ve asla kullanmayız. Şimdi sizlerden belediyeleri istiyoruz. Şimdi adaletle vicdanla, mülakatla yürüteceğimiz Kastamonu’nun ve ilçelerinin belediyelerini istiyoruz” dedi.
Baltacı’nın ardından konuşmasına başlayan Muharrem İnce, şunları söyledi:
VATANSEVERLİK
“31 Martta sandık başına gideceğiz. Bu seçim Kastamonu için, Türkiye için önemli bir seçim. Türkiye’de belediyeler, Cumhuriyet’le beraber kurulmadı. 1850’lerden bu yana Belediyeler var. 1930’da ilk kez seçim yapıldı. 1930’dan bu yana da belediye başkanlarımızı, muhtarlarımızı seçiyoruz. Bu 19’ncu yerel seçim. Bu seçimlerde, rahmetli İsmet İnönü yarıştı, rahmetli Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit yarıştı. Rahmetli Erbakan, Turgut Özal yarıştı. Mesut Yılmaz, Tansu Çiller yarıştı. Ama hiç kimse meydanlara gelip, bir belediye seçimini, ‘beka seçimidir’ diye anlatmadı. Hiç kimse ‘Ben kaybedersem, Türkiye kaybeder’ demedi. Herhangi bir siyasi partiye oy vermek, vatanseverliğin ölçüsü olamaz. CHP’ye oy verenler vatansever de, MHP’ye oy verenler vatansever değil mi? Bunu söylemek ahlaksızlık olur. AK Parti’ye oy veren de, CHP’ye oy veren de, MHP’ye oy veren de, İYİ Parti’ye oy veren de, Saadet Partisi’ne oy veren de, DSP’ye oy veren de bu memleketin evladıdır. Hepsi bizim kadar vatanseverdir.
“YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA”
Bu seçimin neden ‘beka seçimi’ olmadığını anlatayım; Diyelim ki, bu seçimlerin beka seçimi olduğunu düşünelim. Bir İngiliz, bir Fransız yatırımcı, Kastamonu’ya fabrika kurmak istese, televizyonu açacak, ülkenin Cumhurbaşkanı, ‘Türkiye’de bir beka problemi var’ diyor. O yatırımcı ‘Aman, Türkiye’ye gitmeyeyim’ der. Yani, ‘ Türkiye’de beka sorunu var’ demek memlekete kötülük yapmaktır, hainlik yapmaktır.
Dünyanın en güçlü ülkesi Amerika Birleşik Devletleri , Amerika’nın Türkiye’yi işgal planı var da, bizim haberimiz mi yok? Beka problemi varsa, ordumuz bununla baş edemiyor mu? Bizim askerimiz, polisimiz güçsüz mü? Yapamıyorlar mı? Eğer ordu güçsüzse, yediden yetmişe hepimiz askere gidelim. İçişleri Bakanı açıklıyor, ‘Teröristleri öldürdük, 750 tane kaldı diyor. Bu kadar terörist kalmışsa, beka sorununun olmaması lazım. Nedir bu beka sorunu? Kastamonu’da CHP’li bir belediye olduğunda ezanları mı susturacağız? Bayrağı mı indireceğiz? Bu beka, memleketin bekası değildir. Bu beka dedikleri şeyin baş harflerini, ‘Bahçeli, Erdoğan Koltuk Aşkı’ beka budur. Biz buraya gelip ekonomiyi, orman köylüsünü, mazotu, soğanı konuşacağız. Bu seçimin sloganını ben belirleseydim, ‘Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / Nasıl oy vereceksin seni soyana?’ derdim. Bu ülkede; et, süt, yumurta, ot, patates, soğan bitti. Domatesi devletleştirdi, tank fabrikasını özelleştirdi. Devleştirilen bir domates var artık.
“MEMLEKETİN DÜŞTÜĞÜ DURUMA BAK”
“Birisi 20 sene önce ‘Bu millet kuru soğana muhtaç olacak’ deseydi, vallahi inanmazdım. Milletin girdiği kuyruğa, utanmadan ‘Bu kuyruk, varlık kuyruğudur’ diyorlar. Kuyruklar ikiye ayrılırmış; varlık ve yokluk kuyruğu ayrıymış. Siz hiç varlık kuyruğunda zengin bir iş damını, Tayyip’in arkadaşlarını gördünüz mü? Hep fakir fukara…
Ben de yalanları ikiye ayırayım: Bir normal yalanlar, bir de kuyruklu yalanlar var. Memleketin düştüğü duruma bak. Ben bu meydanlarda vatandaşa söz vermiş, ‘Cumhurbaşkanı seçilirsem, öğretmenlere; polislere, ebelere, din görevlilerine 3600’ü vereceğim’ demiştim. Erdoğan, ‘ben de vereceğim’ dedi. Buradan sesleniyorum: Bana bak Recep, verdiğin sözü tut. Polislerin, öğretmenlerin 3600’ünü ver. Git şimdi bu çocukların 3600’ünü ver. Söz vermek kolay iş değildir.
“SEÇİMDEN SONRA BUNLARI DA SATACAKLAR”
“Seçimden önce ben size ‘döviz fırlayacak, kuyruklar olacak’ dedim. Hepsi oldu. Tekel’i sattılar, TÜPRAŞ’ı sattılar, limanları sattılar, değerli arazileri sattılar, Telekom’u sattılar. Kasanın başındaki sosyete damada para lazım. Bir varlık fonu oluşturdular. Bu fonun içerisinde PTT var, Erdoğan kurmadı bunu; Ziraat Bankası’nı koydular. Fonun içine Halk Bankasını koydular, Türk Hava Yolları’nı koydular, Çaykur’u koydular, Borsa İstanbul’u koydular. Türkiye’nin 90 yılda oluşturduğu, milletin dişinden tırnağından biriktirdiği o bütün değerli kurumları varlık fonunun içine koydular. Seçimden sonra bunları satacaklar. Çünkü saraya para lazım.
TANK PALET FABRİKASI
“Erdoğan’ın 29 tane uçağı var. Seçimden önce, ‘Bu uçakları satacağım’ demiştim. Ama Allah nasip etmedi, satamadım uçakları. Sonra bir de Katarlıdan 500 milyon dolarlık uçak aldı. Katarlı’dan uçak alırsan, Tank Palet Fabrikasını da Katarlıya verirsin. Bir devlet nasıl olur da silah fabrikasını yabancılara verebilir? Bunlar mı yerli? Bunlar mı milliyetçi? Rahmetli Genel Başkanımız Bülent Ecevit, ‘Bazıları milliyetçiliği duvarlara yazar, biz milliyetçiliği Ege’nin karanlık sularına, Afyon’un haşhaş tarlalarına, Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına yazarız’ demişti. Silah fabrikasını Katarlılara veriyorsun. Katar, Güney Kıbrıs’ta Rum kesimiyle beraber, Akdeniz’de doğalgaz araması yapan şirketler kurdu. Bizim bizden başka dostumuz yok. Bir devlet en stratejik kurumlarını böyle devredemez.
“BAHÇELİ BENİ GÜLDÜRÜYOR”
“31 Mart Mahalli İdareler seçimlerinin heyecanlı, gülünç yanları da var. Hep kötü şeylerden bahsetmeyelim. Beni en fazla Bahçeli güldürüyor. ‘Bu zillet ittifakında Kemal var, Meral var, Temel var, hepsi beş harfli’ diyor; ben de dedim ki, Recep de beş harfli. Sende Recep’le berabersin, ama RTE diyorsan, o da 3 harfli; o daha tehlikeli.
“YALAN FURYASI BAŞLADI”
“Bugünlerde bir yalan furyası başladı. Dini duyguları istismar etmek için, en uygun yerler seçim ortamlarıdır. Meydanlara geliyor, ‘Ezanı ıslıkladılar’ diyor. İstanbul’da 8 Mart’ta kadınlar bir gösteri yapıyor, orada polis önlerini kesiyor ve polislerle arbede içerisine giriyorlar. Kadınlar da, protesto etmek için ıslık çalıyorlar. Kadınlar, ezanın okunduğunun farkında bile değil. Bunu ezanı yuhaladılar diye anlatıyorlar. Ben bu ülkenin bütün insanlarına kefilim, hiç kimse ezanı ıslıklamaz, hiç kimse ezanı yuhalamaz. Bizim bağımsızlığımızın iki sembolü vardır, biri bayraktır; diğer ezandır. İkisi bağımsızlığımızın simgesidir. Ezan, Müslümanlar için namaza bir çağrı olduğu gibi, bağımsızlığımızı da temsil eder. Günde 5 vakit ezan, ‘Biz Müslümanız, bu topraklar bizim’ demektir. Hiç kimse bu topraklarda ezanı ıslıklamaz. Islıklayacak, yuhalayacak bir babayiğit çıkarsa da, onun alnını karışlarız. Olmamış şeyleri, meydanlarda anlatarak, insanların duygularıyla oynamamak lazım’’
“KASTAMONU’NUN TARİHİNİ BİLMEYEN ÜLKE TARİHİNİ BİLEMEZ”
Türkiye’nin kurtuluşunda İnebolu’nun, Kastamonu’nun tarihini bilmeyenler ülke tarihini bilemez. Bugün İnebolu’ya gidemeyeceğim, ama en kısa sürede orayı ziyaret edeceğim. Alman orduları, Avrupa’yı kasıp kavuruyordu. Yunanistan’ın alıp, Türk sınırına dayanmışlardı. Rahmetli İsmet Paşa durumun farkında. Camilerin içine saman koydular, içine de silahları yerleştirdiler. Düşman, memlekete göz koyarsa, savunmak için. Ama bu yalancılar, silah kısmını anlatmıyor. ‘Camiye saman doldurdu’ diyor. Hep aynı numara. Aziz milletim sen de bu numarayı yeme, bir dur de bu gidişata. Bir tane fabrika açmadılar. Tarımı bitirdiler. Ben, ‘çocuklarımızı iyi yetiştireceğiz’ dedim, kuantumdan bahsettim. Uzay teknolojisi dedim, nano teknoloji dedim. Arkadaş da bedava çay kek var dedi. Eğer bir ülkede, üretim diyen, uzay ve nano teknoloji diyen, istihdam diyen, matematik diyen birisi, bedava kek var diyen birisine yeniliyorsa, o memlekette beka sorunu olacaktır demektir. Bu ülkenin çocuklarını iyi yetiştirmek lazım. 17 yılda en kötü yaptıkları iki şey, birisi dış politika, diğeri eğitimdir. Eğitimi rezil ettiler. Bu çocuklar okullarda o kadar kötü eğitim alıyorlar ki, artık okullar bitti. Çocuklarınızı Milli Eğitim Bakanlığı’ndan koruyunuz derken, tam da bunu kastediyordum.
“ÜRETEN BİR TÜRKİYE OLUŞTURMALIYIZ”
Türkiye’nin yeniden ayağa kaldırılması gerekiyor. Üreten bir Türkiye oluşturmamız lazım. Gelecekte bizi zenginleştirecek dediğimiz bor madenini de satacaklar. Çay bizim elimizde, fındık bizim elimizde. Fındığın borsası Almanya’da, Çaykur’u da satacaklar. Bu mirasyedilerden kurtulmamız lazım. Beş tane yaveri vardı, dördü FETÖ’cü çıktı. Sen yaverlerini doğru düzgün seçememişsin, bize çamur atıyorsun. Bu sıla hasreti bitsin. Biz Millet İttifakı diyoruz, onlar ‘zillet’ diyor. O zaman ben de Cumhur İttifakı’na ‘Çamur İttifakı’ mı diyeyim? Söylenecek laf çok, gerginlik olmasın diye söylemiyoruz. Biz onun neyinden korkalım?
“ERDOĞAN’IN LÜTFU DEĞİL”
Yoksullara da bir şey söyleyeceğim. Size belediye veya devlet yardım ediyor. Bu yardım, sizin en doğal hakkınızdır. Sizi zorla okula gönderiyor, askere gönderiyor. Savaş çıksa sizi alacak mı? Alacak. O zaman, yoksul olduğunda da devlet sana yardım edecek. Bu senin vatandaşlık hakkındır. Erdoğan’ın lütfu değildir. Ama sen Sakarya’daki tank palet fabrikası satılırken sesini çıkarmazsan, sen yardıma muhtaçsın ya, çocuğun da yardıma muhtaç olur. Sen yardımı buluyorsun , ama çocuğunun bulup bulamayacağı şüpheli. Seyirci değil, oyuncu olacaksın.”
Cengiz MUHZİROĞLU