Hafta ortasından selamlar. Okulların açılması için geri sayım sürüyor. Son beş günümüz. Gerçi ana sınıfları ve ilkokul birinci sınıf yavrucaklarımız bu pazartesi günü uyum eğitimine başladılar ama top yekûn eğitim için hazırlıklar sürüyor.
Bir önceki sohbetimizde öğretmenlerimize dair kendimce bir şeyler paylaşmıştım. Şimdi de sevgili velilerimizle naçizane düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle en klişe ama en gerçek halinden söylemek istiyorum ki; “Allah kolaylık versin. Bu devirde çocuk okutmak sahiden çok zor.” Gerçi hiçbir devirde çocuk okutmak kolay olmadı ama bu teknoloji ve tüketim çağında iyice zorlaştı. Alım gücü konusuna hiç girmiyorum. Sonuçta şu anda hayat her koşulda hepimize zor.
Velilerimize söylemek istediğim ikinci şeyse unutmayın bir zamanlar bizler de öğrenciydik ve muhtemelen çok küçük bir azınlığımız severek okula gitmiştir. Okullar sevilmeyecek yerler değil aslında ancak hiçbirimiz başlangıçta kendi özgür irademizle okula gitmeyi seçmediğimiz için okula gitmek zorumuza gitmiştir.
Ben kendi adıma diyebilirim ki üniversiteye gelinceye kadar öğrencilik mesleğinden hiç keyif alamadım. Bu keyif almayışım da zaten direkt olarak notlarıma yansıyordu. Benim gibi eskilerin onluk sistemde yaşam felsefesi olan “Beşten şaşma altıyı aşma” konsepti ile tüm orta ve lise hayatımı geçirdim. Ancak üstünden yıllar geçse de özellikle lise yıllarımda o kötü notlarıma rağmen dünyaları öğrendiğimi söyleyebilirim. Yani bir şekilde orta şeker notlarıma rağmen o yıllarım çok da boşa gitmemiş 😊…
Elbette akademik başarı çok önemli. Özellikle bizim ülkemizdeki eğitim öğretim modelinde öğrencinin başarısı, zekâsı hatta kişiliği bile aldığı nota göre değerlendirilirken akademik başarıyı görmezden gelin diyemem kimseye. Ama akademik başarının yaşamın esası olmadığını da unutmayın diyebilirim sadece. Öncelikle evlatlarımızın gerçekten bir şeyler öğrendiğinden emin olmalıyız. Yoksa üç gün sonra unutacağı tüm o bilgilerle mevcut sınavdan yüz alsa ne olur ki? Tamam sınıfı geçer belki. Hatta sizlere büyük bir gururla(!) sosyal medyada başarı belgesi yayınlama fırsatı bile verir ama ertesi sene, ondan sonraki sene ve hatta hayatı boyunca öğrenmeyi öğrenmedikten sonra evlatlarımızın o akademik başarıları sahte zaferler olarak kalır.
Liseye geçiş sınavları, üniversiteye giriş sınavları sıraya girmiş Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor çocukların üstünde. Herkes çocuğunun en iyi okula girmesini elbette ister. En doğal anne baba reaksiyonu bu. Kim benim çocuğum başarısız olsun der ki? Kimse… Tamam başarısız olmalarını istemiyoruz elbette ama unutmayın ki sağlık ve sıhhatleri ile daha uzun bir ömür var önlerinde. Ben pedagog, psikolog ya da konunun uzmanı biri değilim ancak şunu çok iyi biliyorum; eğer zorlarsanız kesin geri teper. Zorlamayın derken kastım gamsızlık değil. Kastım bunu akla yatkın bir düzeyde yapmak. Teşvik etmek. İkna etmek. Ödüle ya da cezaya dair konuları hiç bilmiyorum, fakat eğer sabırla ve tüm açıklığı ile çocuklarımızla iletişim kurarsak okula ve sınavlara dair motive edebileceğimizi düşünüyorum.
Kendimden örnek verecek olursam. Oldum olası kırtasiye ürünlerine zaafım olmuştur. Kalemler, defterler vs… Eğer elimde kendime göre sevdiğim kalemim ve defterim varsa bir şekilde onları kullanabilmek için ödev de yapardım, not da tutardım. Bu sınavlarda dağıtılan kalemleri hiç sevemedim. Çok sevimsiz ve ruhsuz gelirler bana. Günlük hayatta bile kullanmadım. Hala da öyleyim. Ya da eşantiyon kalemleri sevemedim. Ama saçma bir şekilde eşantiyon ajandalarda orta okul yıllarımdan beri bayılırım. Muhakkak sizlerin evlatlarının da kendilerine göre huyları ve adetleri vardır. Eğer bu yönlerini keşfederseniz emin olun okula dair sempatileri de motivasyonları da güçlenir. Sonuçta okul eşyası alışverişine gittiğinizde o eşyaları çocuklarınızın kullanacağı gerçeğini unutmayın. Sizin değil onların zevki esas olsun. Tabi ki ekonomik koşulların çerçevesi içinde.
Benden büyükler, yaşıtlarım ve yaşı bana yakın olan dostlarım. Bizler ankesörlü telefonların olduğu dönemleri çok iyi biliyoruz. Ancak çağ gerçekten değişti. Örneğin artık çocuklarımızın bilgisayar oyunu oynamaması diye bir kavram yok. O yüzden komple oyun oynamalarına engel olmaya kalkarsanız emin olun bir yolunu bulur ve illaki o oyunu oynarlar. Komple engellemeye çalışmak imkânsız ama bunun yerine sizler de telefonları bilgisayarları kontrol edecek teknolojileri kullanmayı öğrenin. Artık telefonlarda tek tek istediğiniz programa ya da oyuna ekran süresi koyabiliyorsunuz. Veya tüm yaş grupları için oyunlaştırılmış muazzam eğitim öğretim programları var. Maksadımız üzüm yemek olduktan sonra her koşulda çocuklarımızla oyun ve türevi teknolojilerin kullanımı konusunda da orta yolu bulabileceğimize eminim…
Bence Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Cumhuriyet sizlerden fikri hür vicdanı hür nesiller ister” sözündeki hitap ettiği kişiler bence sadece öğretmenlerimiz değil. Yeni nesillere hayatın her yerinde kılavuzluk edecek bizlere yani hepimize söylüyor gibime geliyor…
Bugünlük de bu kadar… Sevgi ve sağlıcakla kalın dostlar…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU