15 Temmuz 2016’da yaşanan hain darbe girişiminde şehit düşenler tüm yurtta düzenlenen törenlerle anıldı.
Şehrimizde Cumhuriyet Meydanı’nda gerçekleştirilen Şehitleri Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü töreninden önce Kışla Parkı’ndan meydana kadar büyük katılımlı yürüyüş yapıldı.
Türk bayraklarıyla ve sloganlar eşliğinde süren yürüyüşün ardından Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan Kastamonulular, FETÖ’yü ve elebaşı Fetullah Gülen’i lanetledi.
Programda Nasrullah Cami Baş İmam Hatibi Kahraman Şekerci tarafından Kur’an-ı Kerim okundu, İl Müftüsü Osman Aydın tarafından da dua edildi.
Meydana kurulan dev ekrandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde gerçekleşen anma töreni izlendi.
Meydanı dolduranlar demokrasi nöbetini sabaha kadar sürdürdü, sabah namazını ise Nasrullah Camii’nde kıldı.
Vali Yaşar Karadeniz, Cumhuriyet Meydanı’ndaki programda yaptığı konuşmada, şehitleri hiçbir zaman unutmayacaklarını belirterek, Türk milletinin topyekun karşı çıktığı, kısa sürede bastırılan girişimde şehitler verildiğine işaret etti.
Karadeniz, “Gazilerimiz bu saldırılara büyük bir dirençle göğüs gerdi. Bugün onların hatırasını yaşatmak için bir yıl öncesinde olduğu gibi dimdik ayakta, bir aradayız” dedi.
EMPERYALİZM VURGUSU
Başka hiçbir ülkede buna benzer bir durumun yaşanmayacağını anlatan Karadeniz
“Dünyanın hiçbir yerinde kendi ülkesine ihanet edip emperyalist güçlere peşkeş çeken FETÖ gibi bir örgüt yoktur. Bu ihaneti nesilden nesile anlatacağız. 15 Temmuz rastgele bir zamanda olmadı. Ülkemize karşı üst üste oynadığı oyunlarda sonuç alamayan emperyalistler, Ortadoğu’da kendine bağımlı ülkeler yapmaya çalıştığı bir dönemde oldu. Türkiye ve Türk milleti güçlü oldukça bölgedeki siyasi etkisi devam edecekti. Sömürüye dayalı şekilde kurmak istedikleri düzen karşısında tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bugün de Türkiye duracaktı. 15 Temmuz böyle bir dönemde oldu.” diye konuştu.
Karadeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:
” Bu ülkeler biliyorlar ki, Türkiye ve Türk Milleti güçlü oldukça, bölgedeki siyasi etkisi devam edecektir. Başka değişle kurmak istedikleri sömürgeye dayalı, bölge insanını dilinden, dininden, kültüründen uzaklaştıracak yeni dünya düzeninin karşısına tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi bugün de Türk Milleti dikilecek ve hedeflerine ulaşamayacaklardı. Bu konuda yüzyıl öncesine dayanan tecrübeleri vardı. O zaman da toprak egemenliğe dayanan ve dünyanın dört bir tarafını paylaşan bu ülkenin karşısına milletimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde çıkmış ve yokluklara rağmen bağımsızlığımızı geri almıştık. Dünyanın bütün mazlum ülkeleri, bizden cesaret alarak aynı mücadeleyi başlatmışlar ve bir bir bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Üzerinde güneş batmayan emperyalist imparatorluk, çok yaşayamadan darmadağın olmuştur. Onun için Türk Milletinin bölgedeki etkisini ve gücünü yok etmek gerekiyordu. Yoksa Suriye ve Irak’ta istedikleri dizaynı yapamayacaklardı. İşte onun için ellerindeki yerli maşaları FETÖcüleri kullanarak ülkemizi 2016 yılından kasa sürüklemek istediler. Hepimizin bildiği gibi FETÖ yabancı ülkelerin ihanet şebekesi, olduğu 15 Temmuz tarihinden önce anlaşılmıştı. 17 Aralık ve 25 Aralık 2013 yılındaki yargı yoluyla darbe girişimleri nedeniyle birçok kurumdan ayıklama sürecinin içine girilmişti. 2016 yılındaki askeri şurada da Genelkurmay içindeki terör örgütü mensuplarının ayıklanması gündeme alınmıştı. Bu durumda güçlerini kaybedeceklerin düşündüğü Askeri Şura’dan önce harekete geçmeyi planladılar ve 15 Temmuz 2016 tarihini seçtiler. Ama hem bu emperyalistlerin hem de içerideki maşaların hain planları geldi ve Türk Milletinin güçlü bir direncine çarptı. Kısaca bu hain plan çökertilerek, 15 Temmuz 2016 tarihimizde yeni bir altın sayfa olarak yerini aldı. Kısaca tarih yine tekerrür etti. Biz millet olarak kazançlı çıktık. Üstelik bu ülkeler bu hain planı başka ihanetlerle de desteklemişlerdir. Doğuda ve Güneydoğu’da PKK terör örgütü şehirleri savaş alanına çevirmişti. Ama orada da hevesleri kursaklarında kaldı. Yine DAEŞ terör örgütü ile kentlerimizi kan gölüne çevirmeye çalıştılar. Yetmedi uluslararası arenada bizi yalnız bırakmaya çalıştılar. Yetmedi ekonomimizi çökertmeye çalıştılar. Tabiri caizse yine yedi koldan saldırıya geçmişler ve saldırılarına içerideki hainleri de dahil ettiler. Fakat yaptıkları bütün bu oluşuma direnecek dünyada tek bir millet vardı, o da Türk Milleti. Bu millet tüm oyunları etkisiz bıraktı. Atılan bunca darbeden dimdik ayağa kalktı. Suriye’de El Bab operasyonu yaptı. Siz ne yaparsanız yapın, biz Ortadoğu’da millet olarak varız dedik. Gelinen bu noktada almamız gereken önemli bir ders vardır. Devletin, halkın seçtiği yöneticilerle, bu yöneticilerin emrinde çalışan bürokrasiden oluşur. Bunun dışında bir yapının devlete hükmetmesine asla ve asla izin verilmemektedir. Bu yönde çaba sarf edenlerin potansiyel birer tehdit olduğunu aklımızdan hiç çıkarmamalıyız. Elbette demokrasilerde sivil toplum örgütleri vardır ve bunlar devletin karar mekanizmalarına etki etmek isterler. Fakat taleplerin hangilerinin yerine getirileceğini, hangisinin geri çevrileceğinin tasarrufu hükümetin inisiyatifinde olmalıdır. Sivil toplum örgütleri, devletin organının içine girerek hükümete rağmen karar alma hakkına sahip değildirler ve böyle bir amacın gerçekleştirilmesi için çalışan örgütler çıkarsa bunlar anti demokratik olarak nitelendirilmelidir.
Yeniden 15 Temmuz 2016 tarihine dönersek ‘darbeyi yapmaya çalışanlar kimlerdir? Sorusunu da irdelememiz gerekiyor. Öncelikle belirteyim ki, bunu yapmaya çalışan Türk ordusu, Türk askeri değildi. Çünkü bizim ordumuz Fatih’in, Kanuni’nin, Atatürk’ün ordusudur. Haçlı’nın yedi koldan yaptığı saldırılara direnen ordudur. Türk ordusu bundan böyle ülkemizi koruyacak, mazlum milletlere umut olacak ve bunun için de hep dimdik ayakta ve güçlü olacaktır. Bizim ordumuz asla kendi milletine namlu uzatmaz. 15 Temmuz’u yapanlar, Türk askeri kılığına girmiş emperyalizmin uşaklarıdır. Bu uşaklar bazen asker kılığında, bazen polis kılığında görünür. Bazen cübbe giyip hakim gibi, bazen savcı gibi görünür. Bazen mülki idare amiri rolü oynamaya çalıştılar. Bazen vergi memuru gibi himmet topladılar. Bazıları işadamı olarak karşımızdaydı. Bazıları hoca kılığında. Ama aslında onların ortak özelliği hain olmalarıydı. Bu hainlerin karşısında duran kahramanlar kimlerdi. Onlara karşı duran Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan vardı. Darbeye karşı mecliste toplanan milletvekillerimiz vardı. Bu uşakları kışlalardan söküp atmaya çalışan ve Ömer Halisdemir’le simgeleşen kahraman Türk askerlerimiz vardı. Elindeki kısa namlulu silahlarla topa, tanka, uçaklara karşı adeta bir savaş veren şanlı Türk polisi vardı. Darbecilere boyun eğmeyen ve halkın direncini artırmaya çalışan medyamız vardı. Hepsinden önemlisi elinde silah almayan, göğsünü siper edercesine, darbecilerin karşısına çıkan halkımız vardı. Doğulusu, batılısı, kürdü, Türkü’ü zengini, fakiriyle, demokrasiye bağlılığını ispatlayan bizim halkımız. Halkı, siyasetçisi, askeri, polisi, memuruyla, basınıyla, büyük Türk Milleti yine sahnedeydi. Son sözü milletimiz söyleyerek 15 Temmuz destanını yazdı. Allah bu destanın yazılmasında payı olan herkesten razı olsun. Geçen yıl ve bu yıl meydanları dolduran herkese teşekkür ediyorum. 15 Temmuz şehitlerini ve bütün şehitlerimizi ebediyete intikal etmiş gazilerimizi rahmet ve minnet ile anıyorum.”
“ASIL AMAÇ ÜLKEYİ İŞGALDİ”
TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili ve AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü de 15 Temmuz’un asıl amacının rejimi yıkmak değil, ülkeyi işgal etmek olduğunu belirtti.
Türk insanını ayakta tutan gücün vatan ve millet sevgisi olduğunu vurgulayan Köylü, “İnsanımız vatan millet deyince sokaklara akın etti. Bizi ayakta tutan şuur bu. Bin senedir bu şuurla bu topraklarda ayaktayız. Bütün dünya şunu öğrendi, Türkler öyle birilerini kandırarak, içindeki hainleri kullanarak baş edilecek bir millet değil.” ifadelerini kullandı.
Hakkı Köylü, konuşmasında şunları söyledi:
“Bir yıl önce yine bu meydanda toplanıp sizlere hitap etmiştik. O günlerde kafamız daha bulanıktı, daha endişeliydik, daha tedirgindik, ner olduğunu tam kavrayamamıştık.Bir darbe girşimi olmuş darbede aynı zamanda bastırılmış fakat bu darbenin manası nedir, arkasında ne var, önünde ne var, kim var, kim yok o anda bunu henüz kestirememiştik.
Ancak zaman geçtikçe anlaşıldı ki bu sadece rejimi yıkmak içi hükümeti yıkmak ya da meclis berteraf etmek için yapılmış bir darbe değildi. Bu tam mamasıyla işgal hareketi idi.
Eğer bu bir işgal hareketi olmasaydı Türkiye’de defalarca karşılaştığımız darbelerden birisi gibi olurdu. Elbetteki ihtillaleri darbeleri kesinlikle kabul etmek de mümkün değil. Ancak bu türlüsü çok daha vahim oldu. Fakat Allah’ın takdiri milletin yanında tecelli edince darbeyi yapanlar halkın darbesi ile karşılaştı.
Sayın Cumhurbaşkanımızın bir sözü ile sokaklara doldu, havaalanları, meydanları ve diğer kamu kurumlarının bulunduğu yerlere gitti. Herkes bu yerlere doldu, çıkanların hepsi de şehit olurum düşüncesiyle, şehit olmak düşüncesiyle hareket etti. Tüm herkes sokaklarda mücadelesini sürdürdü.
Herkes elinde bir malzeme ile birşeyler yapmaya çalıştı, işte çılgın Türkler diyorlar ya, işte çılgın Türkler bunlar, bu insanlar bu milettin birer bir parçası, hiç kimseye ihtiyacı olmayan, hiç bir kimseden birşey ve himmet beklemeyen, ne makam ve mevki peşinde olan ne de para peşinde olan insanlar değil. Bu sokakta gördüğünüz zaman bazılarının hiç önemsemediği ama vatan millet deyince bir canavar kesilen gençlerimiz yaşlılarımız, ihtiyarlarımız işte bizi ayakta tutan da bu. Bizi ayakta tutan vatan sevgisi, millet sevgisi, bin senedir biz bu memlekete ancak bu ruhla bu şuurla hareket ederek duruyoruz. Bu şuuru bu ruhu kaybettiğimiz zaman inanızki başımıza daha çok bela gelir. Ama bütün dünyada şunu öğrendiki Türkler öyle rastgele birilerini kandırarak, içinde hainler bulunarak, o hainleri kullanarak alt edilecek bir millte değil. Hiç akla gelmeyen, elinde hiç bir şeyi olmayan insanlar bu saldırıyı göğsü ile eğer karşılıyorsa bu milletin onlaran bilemedği kadar büyük bir millet olduğu ortaya çıkmaktadır. Milletimiz o gece de bu darbeyi bertaraf etmiştir, genciyle, yaşlısıyla ihtiyarıyla, ama içimizdeki hainler bitmedi, bitmez, herzaman olmuştur.
Bu türlü hainlikleri düşünenlere bu tür karanlık yapılara devlet olarak müsaade etmemeliyiz. Bu bize de bir ders oldu. Bundan sonra bu devlet ve bu devleti yönetenler, devletin elemeanları artık bu tür yapıların başımza neler getireceğini hesap ederek ona göre tedbir almak zorundadır. İnşallah bundan bizde bir ders çıkardık ve bundan sonra karanlık yapılar üzerine daha ciddi gidilecektir. Her şey daha şeffaf olması gerekir. Yeraltından yürüyen karanlık yapılarla, şefaflıktan tamamen uzak yapılarla devletin mücadele etmesi gerekir. Bu mücadelenin de bundan sonra yapılacağını düşünüyorum”
“İHANETLERİN EN BÜYÜĞÜ”
“Demokrasi nöbeti”nde AK Parti Kastamonu Milletvekilleri Metin Çelik ve Murat Demir ile Belediye Başkanı Tahsin Babaş da bir konuşma yaptı. Demir ve Babaş, Cumartesi günü basın yoluyla yayınladıkları mesajları meydana toplananlarla da paylaşırken Metin Çelik ise şöyle dedi:
” O gece bu hain kalkışma başladıktan hemen sonra, aziz milletimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabet etmiş, kendisine yönelen silahlara, tanklara, tüfeklere, uçaklara, helikopterlere kısacası ateşe karşı yürümüştür. Canı pahasına bu aziz vatanı kurtarma mücadelesine, direnişe başlamıştır. Tabi ki, aziz milletimiz, darbeye karşı harekete geçen Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarımız ve Emniyet mensuplarımızla birlikte el ele vererek bu hain girişimi boşa çıkardı.
Biz ilk defa bu kadar büyük bir ihanetle karşı karşıya kaldık, tarihimiz boyunca. Buna benzer şeylerle elbette karşılaştık ama en büyüğü herhâlde buydu. Biz ne zaman ülke olarak ekonomik veya siyasi bir hamle yapsak, ne zaman büyümeye gelişmeye, dünyada yada bölgesinde söz sahibi olmaya başlasak, tuzaklarla, oyunlarla, bir şekilde terörle, darbelerle ülkenin önü kesilmeye başladı. Cumhuriyet tarihimizde de benzer hadiselerle, çok kısa müddet demokrasimiz kesintiye uğratıldı. Elbette büyüyen ve gelişen Türkiye’yi, 15 yıldır artan yatırımları ile milletinin refah seviyesini artıran Türkiye’yi, Türkiye düşmanları istemiyor. Elbette şu anda FETÖ, PKK, DAEŞ ve tüm terör örgütlerini üstümüze salıyorlar. Ama ben inanıyorum ki, bu büyük millet, bu büyük devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ilkeleri etrafında birlik, beraberlik içerisinde, dayanışma içerisinde, Ülkemiz üzerinde oynanan tüm oyunlara ve bize yönelen tüm tehditlere gereken cevabı verecek ve hedeflerimize, 2023, ortaya koyduğumuz 2053 ve 2071 hedeflerimize emin adımlarla yürüyecektir. Bundan hiçbir kuşkum yoktur. Sözlerimi çok fazla uzatmadan 1 yıl gösterdiğiniz cesaret için bütün milletimize, sizlere teşekkür ediyorum. 15 Temmuz şehitlerimize ve bu ülkenin bekası için şehit olan tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
Düzenlenen programa Vali Yaşar Karadeniz, AK Parti Kastamonu Milletvekilleri Hakkı Köylü, Metin Çelik, Murat Demir, Garnizon Komutanı ve Askeralma Bölge Komutanı Per. Alb. Sadettin Yıldız, Belediye Başkanı Tahsin Babaş, Cumhuriyet Başsavcısı Bülent Kantarcı başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluş müdür ve çalışanları, sivil toplum kuruluşu başkan ve yöneticileri, şehit aileleri ve gaziler ile çok sayıda vatandaş katıldı.