Türk Dil Kurumu’na göre, “Genel olana alışılmışa ve kurala aykırı olan, normal olmayan.”
Osmanlıca da ise “İfrat veya tefrit hali” diye geçiyormuş.
Yani kısacası, yeni normal diye hayatımızı idame ettirmeye çalıştığımız durum tamamen anormal bir durum.
Bu anormal durum hayatımızdaki yerini alıncaya kadar maskeli bir kişiyi gördüğümüzde hasta olduğunu düşünür, en azından içimizden “Allah iyiliğini versin” diye geçirirdik.
Bu anormal durumda ise, kurallara uyanlar maskesiz birini gördüğünde Allah bilir içlerinden neler geçiriyorlardır?
Hâlâ kurallara uymayanlar var, sosyal mesafeye uymayıp maskesini takmadan veya gerektiği gibi, olması gereken gibi takmayan kişiler var! Bunlar için üçüncü kural olanhijyen kuralını yazmanın hiçbir anlamı yok. Zira anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar…
Test yapılıyor pozitif çıkıyor ve bile bile aramızda dolaşıyorlar. Geç de olsa karantinaya uymayanlar tespit edildiğinde farklı uygulamalar getirildi.
Pozitif olup tespit edilemeyenler ve hatta hiç belirti göstermeden bu lanet virüsü taşıyanlar hâlâ aramızda.
Turizmi yazamıyoruz, turizmi konuşamıyoruz; zira pandemi pik yaparken turizm dip yapıyor.
Kamuda çalışanlar dışında özel işyerlerinde çalışanların aklı hep “bu gidişle işyeri kapanırsa kira, su, elektrik, yeme içme vb. masrafları nasıl karşılayacağım?” düşüncesinde.
Özellikle kentimizde Üniversite’nin açılmaması ile Kuzeykent esnafı yavaş yavaş kepenk kapatmaya başladı.
Çarşı esnafı da farklı değil. Onlarda günü kurtarma çabası içindeler.Zorunlu gıda alışverişi dışında restoranlar, oteller daha önceki kriz dönemlerini bile arar hale geldiler.
İşverenin yüzü düşük, iş görenin benzi soluk, sırf mevcut işini kaybetmemek adına işyerinde ne iş verilirse yapmaya çalışıyor, hatta hiç bilmediği anlamadığı işler dahi yaptırılıyor. Çaresi yok, yapacak. Özellikle bir ailesi varsa, bakmakla yükümlü olduğu kişiler varsa…
İşin en iç acıtan tarafı ise bazı işyerlerinde aylardır alamadıkları maaşlar yüzünden borçlarını ödeyemeyenler var. Ayrılırsa hiç alamayacağını biliyor ve işine devam ediyor, kahredici bir kısır döngü.
Çalışanının hakettiği parayı ödeyemeyip sonra da tatil yörelerinde selfie çekip adamın gözüne sokanlar var.
Tersi yok mu?Tabii ki var. Açtığı günden beri yanında değişmeden aynı işçileri çalıştıran işletmeler var. Soruyorsun kaç yıl oldu açalı diye. “Yirmibeş yıl” diyor ve çalışanların bir çoğu değişmemiş başarılı mı başarılı hatta işveren “bu işletme benim değil onların, onlar olmasa burası olmaz, burası olmaz ise bende olamam” diyerek çalışanını daha çok mutlu ve motive ediyor.
Ne diyelim. işveren veya işgörenler arasında az da olsa suistimal edenler mutlaka oluyor ve olacak.
Hele şu virüs olayı bir bitsin, biz gerçek anlamda turizm yazmaya konuşmaya başlayalımdiğer yörelere bakarak turizm açısından ak mıyız kara mıyız belli olur.
Umarım ve dilerim ki bu virüs daha fazla can kaybına neden olmadan bir an önce çaresi bulunur.
Bülend Çadırcıoğlu