İstiklâl Harbi’nde, bu büyük ve ulu savaşta ufak bir payım benim de bulunsun diye Anadolu’ya koşanların ilk hür hava kokladıkları yer İnebolu’dur. Kitabımızın başında anlattığımız gibi, İstanbul’dan Ankara’ya geçenlerin pek çoğu bu yolla geçmiştir. Hele İnebolu gençleri, İnebolu kayıkçıları her Anadolu’ya adım atan için bir kalp kuvveti olmuştur. İmanları noksan olanlar, şüpheli ve tereddütlü bulunanlar bu azimli gençleri, yiğit kayıkçıları, fedakâr halkı görünce gönülleri genişlemiş, gözleri parlamıştır.
İşte bu güzel yurt bucağı, İstiklâl Harbi’nin bin bir kahramanlık kaydeden gün- lerinden bir gün, 1337 (1921) Haziranın dokuzuncu Perşembe günü, düşman zırhlılarının güllelerine sinesini açmıştı. O gün sabahleyin Yunan’ın Kılkış zırhlısıyla bir torpido İnebolu önüne gelmişti. Bu günlerde bu iskelemiz askerlikçe de mühimleşmişti. Cephane, top, tüfek bütün asker eşyasının çoğu İnebolu’ya çıkıyordu. Vapurdan çıkmasıyla İkiçay’daki cephaneliğe taşınması bir olan bu eşyanın çabucak çıkarılıp götürülüvermesi Yunanlıları çok kızdırıyordu. İşte bunun için Kılkışİnebolu’yu yıldırmak vazifesini almıştı. İnebolu kaymakamına iki saat mühlet veren bir ültimatom verildi. Kaymakam düşmanın istediklerini hemen reddetti.
Kılkış iki saat bitince, toplarını kasabaya çevirdi ve bombardımana başladı. Halkın hemen hepsi İkiçay kıvrıntılarına saklanmış, bazıları da birer ikişer tepelere tırmanmıştı. Kılkış İnebolu’da hiçbir şey yok zannediyordu. Bunun için Kılkış hiç çekinmeden Moloz önüne kadar gelmişti. Bu sırada bizim toplar da ateşe başladılar ve Kılkış hemen demir alarak İstanbul’a doğru yola düzeldi. Halk bir saat, iki saat bekledi, artık tehlike kalmadı diye evlerine dönmeye başladılar, işte bu sıralarda Kılkış geri dönerek İnebolu önüne geldi ve çok hızlı bir bombardımana daha başladı. Bu bombardıman birinciden daha hızlı, daha gürültülü idi. Bu bombardımanda bir dükkânın üst kısmı uçmuş, Osmanlı Bankası’nın duvarları delinmiş, hükümet dairesinde büyükçe bir yara açılmış, karşıki mahallelerde iki evde de büyük yıkıntılar olmuştu, kıyıdaki kayıklardan bir ikisi de batmıştı. Kılkış’ın bütün bir günlük işi işte bundan ibaretti. Halkın gözünü yıldırmak düşüncesiyle yapılan bu bombardıman yalnız halkın iman ve azim kaynağına daha ziyade sıcaklık vermeye yaramıştı.