CHP İl Başkanı Hikmet Erbilgin, ülke gündeminin başındaki İstanbul seçiminin yenilenmesiyle ilgili olarak 6 Mayıs tarihinin Türk demokrasi tarihine kara bir gün ve utanç sayfası olarak geçtiğini söyledi.
Erbilgin, “İlimiz adına ne hazindir ki, utanç sayfasının yazıldığı, millet iradesinin gasp edildiği gün, Sayın Hakkı Köylü Adalet Komisyonu Başkanı, Sayın Metin Çelik Anayasa Komisyonu üyesiydi… Bir Anayasa Komisyonu üyesinin, bir hukukçunun, yani Sayın Çelik’in seçimin yenilenmesi ile ilgili açıklaması, gelecekte utanarak okuyacağı satırlardır” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Hikmet Erbilgin, İstanbul’da büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararı sonrasında dün bir basın toplantısı düzenledi. 6 Mayıs tarihinin Türk demokrasi tarihine kara bir gün ve utanç sayfası olarak geçtiğini ifade eden Hikmet Erbilgin, “31 Mart’ta sandıktan çıkan halk iradesi masa başında gasp edildi. Ülkemizde bir hukuk cinayeti işlendi. Kaybeden millet iradesinin tecelli ettiği sandıktır, Türk demokrasisidir, ülkemizdir” dedi.
Ünlü şair Attila İlhan’ın “Haliç’te bir vapuru vurdular dört kişi / Demirlemişti, eli kolu bağlıydı ağlıyordu / Cinayeti kör bir kayıkçı gördü, ben gördüm, kulaklarım gördü” dizeleriyle konuşmasına devam eden Hikmet Erbilgin, “Utanç sayfasının yazıldığı gün, millet iradesinin gasp edildiği gün, ilimiz adına ne hazindir ki, Sayın Hakkı Köylü Adalet Komisyonu Başkanı, Sayın Metin Çelik Anayasa Komisyonu üyesiydi. Bir Anayasa Komisyonu üyesinin, bir hukukçunun, Sayın Çelik’in seçimin yenilenmesi ile ilgili açıklaması, gelecekte utanarak okuyacağı satırlardır. Sayın Hakkı Köylü için ise mesele değildir. Sayın vekilin gözünün Saray’da olduğunu bakanların aklanma sürecinden biliyoruz” diye konuştu.
Yüksek Seçim Kurulu’nun kanunlara ve kendi içtihatlarına uymayarak bu kararla kendini inkar ettiğini de söyleyen Hikmet Erbilgin, şöyle devam etti:
“16 Nisan referandumunda mühürsüz oy kararında seçmen iradesinin üstünlüğüne vurgu yapan Yüksek Seçim Kurulu, bugünkü kararıyla bu içtihadını görmezden gelmiş ve seçmen iradesini hiçe saymıştır. Alınan karar ne milletin aklına yatmış, ne de içine sinmiştir. Bu kararla daha önce yapılan seçimlerin sonuçları da artık şaibeli hale gelmiştir. Seçimle gelenlerin seçimle gitmemek için oynadıkları kirli oyun, Yüksek Seçim Kurulu tarafından onaylanmıştır. Demokrasinin son meşruiyet kalesi olan sandığa bu kararla darbe yapılmıştır. Yüksek Seçim Kurulu iktidarın baskı ve tehditlerine karşı duramamış, hukuku ve önceki içtihatlarını çöpe atmıştır. Demokrasinin temelini oluşturan hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, yönetimde denge ve denetim, alınan kararla açıkça ortadan kaldırılmıştır. Siyaset, ekonomi ve ülke güvenliği çok daha derin bir belirsizliğe sürüklenmiştir. Türkiye bu kararla rotasını, çağdaş medeniyetlerden Ortadoğu’nun başarısız devletler ligine çevirmiştir. Yüksek Seçim Kurulu, iktidarın hiçbir maddi temele dayanmayan itirazlarını kabul edip seçimi iptal ederek kendi varlık sebebini inkar etmiştir. Kurul, iktidarın talimatıyla aldığı hukuk dışı kararla demokrasimizi bulunduğu kritik kavşakta şarampole yuvarlamıştır. Anlaşılan iktidara gelirken demokrasiyi “vakti geldiğinde inilecek bir tramvay” olarak gören zihniyet artık tramvaydan inmeye karar vermiştir. Bu utancı Türkiye’ye yaşatanlar, bu hukuk cinayetinin failleri ve azmettiricileri şüphesiz tarih, millet ve günü geldiğinde hukuk önünde bunun hesabını vereceklerdir. Bu karara imza atan Yüksek Seçim Kurulu üyeleri ve onlara bu talimatı verenler, Ramazanın ilk iftarını kul hakkı yiyerek yapmış olmanın utancını ömür boyu taşıyacaklardır.”
Erbilgin, Cumhuriyet Halk Partisi olarak önlerindeki süreçte atmaları gereken adımları ise şöyle sıraladı:
“Eğer sandık kurullarında şaibe varsa, 16 Nisan Anayasa Referandumu, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili Seçimleri ve 31 Mart’ta Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle aynı sandıkta ve aynı zarflarla yapılan ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği seçimleri de aynı kıstasla yenilenmelidir. Seçim kurullarında bir hata varsa sorumlusu sadece ve sadece YSK’dır. YSK’nın kusuru seçmene yüklenemez, seçmen cezalandırılamaz. YSK üyeleri seçmene karşı işledikleri suç sebebiyle topluca istifa etmelidir. İçişleri ve Adalet Bakanlarının seçim dönemlerinde tarafsızlığını sağlayacak düzenlemeler mutlaka yapılmalıdır. Biz Cumhuriyet Halk Partililer olarak demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, seçme ve seçilme hakkının tam güvence altında olmasından yana olduğumuzu, milletimiz ve tarih huzurunda ilan ediyoruz. Gücümüzü milletten alarak demokratik mücadelemizi artan bir azim ve güçlü bir kararlıkla sürdüreceğimizi açıkça taahhüt ediyoruz. Türkiye’nin karşılaştığı bu yol ayrımında demokrasiye inanan, hak, hukuk ve adalet duygusunu içinde taşıyan, siyasi düşüncesi ve parti aidiyeti ne olursa olsun, tüm yurttaşlarımıza elimizi uzatıyoruz. Bu uzatılan elin 23 Haziran’da kuvvetli bir şekilde tutulacağına, demokratik mücadelemize güç katacağına ve 31 Mart’tan çok daha büyük bir zafere ulaşacağımıza yürekten inanıyoruz.”