Birinci nesil fabrika işçisinin oğlu Bahri Bulut, 4 yaşında geldiği Hollanda’da eğitim hayatında yaşadığı zorluklara ve engellere rağmen doktor olmayı başardı.
İstanbul’da 1970’de doğan Kastamonu asıllı evli ve 2 çocuk babası Bahri Bulut, doktor olmak için eğitim sürecinde verdiği mücadeleyi ve sonrasında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Kendisi dahil sadece iki Türk ailenin yaşadığı Hollanda’nın Hekelingen köyünde 6 yıl önce devraldıkları sağlık ocağında doktor olan eşiyle birlikte çalışan 49 yaşındaki Bulut, babasından bir buçuk yıl sonra 4 yaşında Hollanda’ya geldiğini söyledi.
Bulut, eğitimini Hollanda’da gördüğünü belirterek, “İlk geldiğimizde Katolik bir bölge olan Brabant bölgesinde yetiştim. Anaokulu öğretmenimiz de bir rahibe hanımdı ve okula rahibe giysisiyle geliyordu, bunu hiç unutmuyorum.” ifadelerini kullandı.
O dönemde ebeveynlerin Hollandaca bilmedikleri için veli toplantılarına ve karne görüşmelerine gidemediklerine aktaran Bulut, bu nedenle Türk ailelerin çocukların okuldaki durumlarıyla ilgilenemediklerini belirtti.
Bulut, ortaokulda da durumun farklı olmadığına değinerek, “Ortaokulda tek Türk çocuğu bendim ve daha sonra üniversite okumak nasip oldu, orada da bir avuçtuk.” dedi.
Üçüncü neslin durumunun farklı olduğuna işaret eden Bulut, ikinci neslin çoğunluğunun Hollandaca bildiği ve burada eğitim gördüğü için ilginin daha farklı olduğunu kaydetti.
Bulut, önceleri polis ya da pilot olmak istediğini ifade ederek, “Doktor olmaya ortaokulda karar verdim. Annemin durumu da biraz etkiledi beni, Allah rahmet eylesin birkaç rahatsızlığı vardı. Doktorların ona yardım etmesi beni etkiledi çünkü insanlara yardım edecek bir meslek seçmek istiyordum.” diye konuştu.
Öğretmenlerin yanlış tavsiyeleri ve engellerine rağmen doktor oldu
İlkokul son sınıfta yaşadığı bir durumu asla unutamadığını söyleyen Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İlkokul son sınıfta seviye tespit sınavında neredeyse bütün soruları bilmeme ve Üniversite Öncesi Hazırlık Eğitimine (VWO) gitmeye hak kazanmama rağmen öğretmenimin bana ‘en düşük seviyede olan okula gitmem gerektiğini’ söyledi. Oraya kesinlikle gitmek istemediğimi söyledim, VWO’ya gidemesem de en düşük seviyede olan okula da gitmedim.”
Bulut, öğretmeninin kendisine güvenmesinin daha güzel olacağını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu durum beni birkaç yıl kayba uğrattı. Biraz dolaylı yollardan hedefime ulaşmış oldum. Yüksek eğitim alırken de buna benzer durumlar yaşadım ve öğretmenlerimin bazı engellerine takıldım. Tıp fakültesine başladığımda ise sınıf arkadaşlarımın yaşlarıyla benim yaşım arasında epey bir fark vardı. Benim fakülteye başladığım yaşta, fakülteyi bitirip doktor olmuş olabilirdim. Fakat çok arzuluyordum doktor olmayı. Rahmetli annem de ‘oğlum inşallah seni doktor önlüğüyle görsek’ derdi ama nasip olmadı.”
“Bizi kabullenmeleri zaman aldı”
Hekelingen köyüne taşınarak sağlık ocağını devraldıktan sonra zorluklar çektiklerini anlatan Bulut, “Bu köyde doktor olan eşimle 6 yıl önce bir sağlık ocağını devraldık. Bu köyde bizimle beraber iki Türk ailesi var. Köye ilk geldiğimizde kolay olmadı. Bizi kabullenmeleri zaman aldı fakat şu anda herkes bizden çok memnun.” ifadelerini kullandı.
Bulut, köye ilk geldiklerinde yaşadıklarını ise şu sözlerle anlattı:
“İlk günlerde bir hastamız fenalaşmıştı ve acilen evine gidilmesi gerekiyordu. Hanım da hastanın yanına gittiğinde ailesi kapıyı açıp başörtülü bir kadın, yani eşimi görünce, şaşırıyor ve kapıyı tekrar kapatıyor. Eşim de kulak misafiri olmuş ve içerden ilk önce ‘yanlış mı acaba’ diyerek’ doktorun hanımı da doktor herhalde odur’ diye eşimi içeriye alıyorlar ve böyle bir tanışma gerçekleşiyor. Şu anda bu kişinin eşimle araları çok iyi hatta bize geldiklerinde özellikle eşime muayene olmak istiyor.
Başka bir hastamız ise sağlık ocağını, Türk doktorların devraldığını öğrenince moralinin bozulduğunu ‘olamaz böyle bir şey buraya da mı geldiler, bir de benim doktorum mu olacak dedim fakat sen ve eşini tanıdıktan sonra bu düşüncem değişti’ diyerek bana anlattı. Buna benzer çok sayıda örnekler yaşadık.”
Eğitim sürecinde hem kendisinin hem de eşinin göçmen olmasından dolayı bazı sıkıntılar yaşadıklarını vurgulayan Bulut, “Eşim başörtülü olduğundan dolayı biraz daha fazla sıkıntı çekti aslında. Fakat samimi olduğunuzu ve uğraştığınız şeyi sevdiğinizi gördükleri zaman fikirlerin değiştiğini görebiliyorsunuz. Bu da bizim kültürümüze yakışan bir şey zaten. Kim olursa olsun fark etmiyor, kapımızı çalan kim varsa ona gereken yardımı vermeye çalışıyoruz.” diye konuştu.
Abdullah Aşıran (AA)