İstanbul’da yaşayan Tosyalı yazar Hidayet Yünsel’in 2014 yılında yayımlanan Ilgaz Kurdu romanını, eksik olmasın Metin Boyacıoğlu dostumuz gönderdi de haberimiz oldu. Yünsel’in 4-5 yıl önce köşemizde İstanbul’daki Kastamonu (İstanbul 2011) kitabını tanıttığımızı hatırlıyoruz. İstanbul’daki Kastamonu’yla ilgili STK’lerde yaşadıklarını anlatıyordu. Ardından Derman Bey romanını yayımlamış (İstanbul 2012, Babıâli Kitaplığı). Tosya’nın Evren köyünde Oğuzların Kargın boyundan gelen güzel ahlaklı, çalışkan Derman Bey’in ailesiye Ilgaz’ın öte yüzündeki Çankırı’nın Akpars köylüleri arasında kavgalı döğüşlübir mücadele yaşanır. Akparslılar, Derman Bey ailesinden ölüm ve yaralanmalara sebep olurlar. Torun Cemil’e yirmi kişi saldırır, öldüresiye döverler. Suçlu Akparslılar (8-9kişi) yakalanıp, mahkeme yoluya hapse atılırlar ama 1950 affı sonucu kısa sürede dışarı çıkarlar. Köylerinde kahraman gibi dolaşıp Evrenlileri tehdit ederler. Derman Bey’in torunu Şamil, askerde komando olmuş, Eğridir Komando Okulunda Çankırı’nın Sarıkaya köyünden Abdurrahman/Volkan ile eğitim almıştır. Komutanları Yzb. Doğan, onlara aldıkları eğitim sonucu kazandıkları dövüş becerisini şahsi çıkarları için kullanmayacaklarına dair yemin ettirmiştir. Askerde Şamil’in lakabı Ilgaz Kurdu’dur.
İşte roman, Evrenli Şamil’in terhis olup ailesinin intikamını alma amacıyla İstanbul’a gelmesiyle başlıyor:
Hidayet Yünsel; Ilgaz Kurdu, İstanbul 2014, 275 s. Ozan Yayıncılık, Babıâli Kitaplığı.
Şamil, askerliğinin son günlerinde Volkan lakaplı Sarıkayalı Abdurrahman ile bir plan yapmıştır. Abdurrahman, köyüne dönüp çerçiliğe başlayacak, böylece Akparslı suçlularla ilgili bilgi toplayacak, İstanbul’da Şamil’e bildirecektir. Şamil’in İstanbul’da çalışmaya başladığını, artık köyüne dönmeyeceğini yayacaktır. Hapisten çıkan suçlular da rahat rahat dolaşacaklardır. Şamil’in gizli planından sadece Derman Bey’in kızı annesi Alime Ağa haberdardır. Babası Kâmil Usta, iki kardeşi Cemil ve Celil, İstanbul’a gittiği için ona kızgındırlar. Köye gelip işlere yardım etmesini beklemektedirler.
Şamil, İstanbul’da Kastamonulu hemşehrilerinin yardımıyla Rum Andon ve Heleni’nin çalıştırdığı bir pastacı, unlu mamuller fırınında iş bulur. Boş zamanlarında da bir dövüş sporları merkezine devam edip öğrendiklerini hevesli gençlere öğretir. Andon ve Heleni’nin çocukları yoktur. Çalışkan, yetenekli Şamil’i oğul yerine koyarlar. Şamil, İstanbul’a ilk geldiği günlerde Maçka Parkı’nda Anika adlı (babası Ermeni Bahram annesi Rum Melika) bir kızla tanışır. Ancak, bir daha görüşmezler. Kızdan çok etkilenmiştir. Her yerde gözleri onu aramaktadır.
Kıbrıs’ta Rumların Türklere baskı yapıp adayı Yunanistan’a bağlama amacıyla Papaz Makarios önderliğinde taarruzları başlamıştır. Bu olay İstanbul’daki azınlıkları can ve mal güvenliği endişesine sevk eder. Ermeniler, mallarını satıp Fransa’ya yerleşirken bazı Rumlar da Yunanistan’a göçe başlamıştır. Ayrıca, İstanbul’da Vatan Cephesine kaydolan bazı kişiler azınlıkları ve kendilerine karşı çıkan Türkleri (Şamil, Spor Hocası Cemil gibi) rahatsız etmektedir. Şamil’in Eğridir’deki Komutanı Yzb. Doğan İstanbul’a tayin olmuştur. Büyük olayları önlemek için Şamil’den yardım ister. Bir grup asker ve polisi Şamil eğitir.
Şamil bir gün Heybeliada Vapuru’nda babasıyla Fransa’ya gitmemek için intihara karar veren bir kızı denize atlarken yakalar. Bu kız, aylardır aradığı Anika’dır. Annesi Melika ile Heleni yakın arkadaştır. Anika, Heleni’ye teyze demektedir. İki genç arasında duygusal yakınlaşma başlar. Ermeni baba, çok kızar. Karısı ve kızı evdeyken evi yakmaları için bazı Ermeni gençlere para verir. Şamil, olayı öğrenir, evi yakmaya gelenleri yakalayıp polise teslim eder.
Şamil, arkadaşı çerçi Volkan’dan gelen bilgiler doğrultusunda bazı hafta sonlarında gizlice İstanbul’dan Ilgaz Dağı’na gider. Önce Çoban Âdem ve Satılmış kardeşleri, sonra da Aza Memiş ve Değirmenci Hasan’ı hiçbir iz bırakmayarak öldürür. Bunun üzerine afla dışarı çıkanlardan biri korkudan ölür, üçü Ankara’ya kaçar. Alime Ağa, “Biz affettik, o da affetsin!” diye haber göndererek Şamil’i durdurmak ister. Volkan çerçiliği bırakır. O da aftan yanadır.
Şamil, İstanbul’da komutanı Yzb. Doğan’ın isteği doğrultusunda MİT ve güvenlik güçleriyle işbirliği yaparak 6-7 Eylül 1955 olayları sırasında Rum ve Ermeni azınlığın daha fazla zarar görmemesi için mücadele eder. Anika ile nişanlanmış, baba Bahram Fransa’ya gitmiş, kendisi de Andon, Heleni ve Volkan’la ortak Ilgaz Unlu Mamülleri Şirketini kurmuştur. Anika, kendi isteğiyle Müslüman olup Alime Melek adını alır. Artık, İstanbul’da azınlıklar daha huzurludur. İşi, evi, otomobili olan (Annesi Alime ve Rum ailenin yardımıyla) Şamil, artık evlenmeye karar verir. Hem Tosya’da hem de İstanbul’da yapılacaktır düğün. İstanbul’da Şamil’in arkadaşları ve Anika’nın ailesi, destekçisi Ermeni ve Rumlarla Boğaz’da bir yemek yenir. Öncesinde camide dinî nikâh kıyılmıştır. Yzb. Doğan evlilik yüzüklerini takar.
Tosya’ya haber gönderilir. İstanbul’dan kalabalık bir grup Tosya’ya gider. İlçe merkezinde ve Evren köyünde üç gün üç gece düğün yapılır. Anika, Türk geleneklerini tepeden tırnağa öğrenmiştir. Derman Bey ailesinin ve Tosyalıların sevgi ve saygısını kazanır. Roman, Heleni ve Melika’nın İstanbul’a davetiyle sona erer.
Bizim bir sayfada özetlediğimiz romanda birçok önemli olay, ayrıntı mevcut. Zevkle okunabiliyor. Akıcı bir üslubu var. Tarihî gerçeklerle bire bir örtüşüyor. Roman tekniği, yazım hataları yönünden söylenecek sözler var ama yazar iddialı bir romancı kimliğiyle karşımıza çıkmadığından bunlardan söz edecek değiliz. Yaşadığı yörenin sözlü tarihinden izler bırakmak istemesini şükranla karşılamamız gerekiyor…
NAİL TAN