Koronavirüs/COVID 19 salgınının Türkiye’de yarattığı deprem, enfeksiyon en çok eğitim alanını etkiledi. Ekonomiyi temelden sarstı. 2020-2021 Öğretim Yılı ve Akademik Yıl yaklaşırken gündemin odağına doğal olarak eğitim yerleşti. Millî Eğitim Bakanımız, bilgisinden, deneyiminden asla şüphe duymadığımız Prof.Dr. Ziya Selçuk 13 Ağustos 2020 akşamı televizyonlarda; 2020-2021 Öğretim Yılı’nın ilk ve orta dereceli okullarda “hibrit eğitim düzeni”nde başlayacağını ilan etti. Hibrit, Fransızca kökenli bir kelime olup Türkçe karşılığı “melez”dir. İki ayrı yapının birleşmesiyle yeni ortaya çıkan ürüne hibrit deniyor. Eğitimde uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitimin aynı zamanda kullanıldığı eğitim düzenini ifade ediyor. Teknolojide hem elektrikle hem de benzinle iki ayrı güç kaynağıyla çalışan otomobiller de hibrittir. Kabak fidanına karpuz aşıladığınızda yarı hibrit karpuz elde edilir. İsrailliler sebze ve meyve tohumlarını karıştırarak hibrit sebze, meyve üretiyorlar. 1983 yılında Millî Güvenlik Akademisinde ders görürken Ziraat Mühendisi arkadaşımız anlatmıştı hibritin ne demek olduğunu.
Daha aradan 20 gün bile geçmedi. Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulunda (13 Ağustos 2020 tarihinde) dilimizi saran İngilizce, Fransızca, İtalyanca terimlere karşı alınması gereken tedbirler görüşüldü. Bu konuda TDK’nin hazırladığı rapor müzakere edildi. İş yerlerine verilen yabancı adlarla Türkiye’nin bir sömürge devleti görünümüne (aslında değil) büründüğünün her aydın farkında. Tabii devlet büyüklerimiz de.
Bilim insanlarımızda, yüksek bürokratlarda hatta siyasetçilerimizde halka bilgili görünmenin yolunun bol bol İngilizce terim kullanmaktan geçtiği kanaati yaygın. Sağlık Bakanımız, ilk aylarda bol bol entübe, izolasyon, filyasyon, hijyen, enfeksiyon, dezenfektan terimlerini kullanırken görüyorum ki son aylarda halkın anlayacağı bir dil kullanmaya çalışıyor. Millî Eğitim Bakanlığı, yerli ve millî bir eğitim yapıyor. Yabancı dille eğitim yapan okulların durumu farklı. Onlar, herşeyi öğrendikleri dilde söylüyorlar. “Melez Eğitim”, “İki Teknikli Eğitim” denseydi daha az mı anlardık hibrit eğitimi? İş dünyasında evde ve ofiste birlikte çalışma düzenine de “hibrit çalışma” diyorlar. Al sana bir hibrit daha!
İki üç gündür çarşıda pazarda, dolmuşta, parkta, markette bazı konuşmaları duyunca hibrit dil ve edebiyatı tespit çalışmalarına da başlamaya karar verdik. İşte duyduklarımızdan ilk örnekler:
İki ilkokul öğrencisi hararetli hararetli konuşuyorlardı:
- Babam söyledi, bizim okul hibrit açılacakmış.
- Ne demek o?
- Oyunmuş galiba. Haftanın yarısında evde, yarısında da okulda bu oyunu oynayacakmışız. Bu yıl ders yokmuş yani. Yandık!
xxx
İki ortaokul öğrencisinin anneleri sohbet ediyorlar:
- Bizim kızın okulu hibritmiş. Sizinki belli oldu mu?
- Öğretmenlerden biri yan apartmanda oturuyor. Sorduk. Bizim kızın okulu da hibritmiş. Yalnız eltim kafamı karıştırdı. Onun da oğlu altıncı sınıfta. Dedi ki, bizim oğlanın okulu üç yıldızlı hibritmiş. Dört, beş yıldızlısı var mıymış, araştırıyorlar.
- Aman kardeş, bize de haber ver. Çocuklar eksik yıldızlı diploma almasınlar.
xxx
Evin babası işe giderken eşine soruyor:
- Hanım, alınacak bir şey var mı?
- Komşular konuşuyorlardı. Şehre hibrit gelmiş. Bir kilo al da tadına bakalım. Nasıl bir şeymiş? On liradan fazlaysa sakın alma. Nasıl olsa ucuzlar.
xxx
İki liseli delikanlı parkta konuşuyorlar:
- Organik aşk, organik sevgili, organik mesaj derken şimdi de başımıza hibritik, hibritlik işler çıktı.
Hibrit aşk, hibrit sevgili bence daha iyi.
- Nerden biliyorsun? Sosyal medyada örnekleri var mı?
- Örneği karşında duruyor. Babam Trabzonlu, annem siyahi, Tanzanyalı. Hibrit aşkın, hibrit çocuğu da benim…
Hibritli günlerde hibritik olaylarla mutlu olun e mi?
NAİL TAN