İnebolu Cünürye Mahallesi Muhtarı Binnaz Atılkan Söyleşisi
Başta kadınların destekleriyle beş erkek rakibini eleyerek muhtarlık görevine gelen Binnaz Atılkan, ortaya koyduğu cesaretli işlerle de kadınlara öncü rol oluyor
- Binnaz Hanım kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
1975 İnebolu doğumluyum. 1998 yılında evlenip eşimin işi nedeniyle 19 yıl Ankara’da yaşadım. 1 oğlum oldu. 7,5 yaşında koroner arter anamoli ameliyatında tek çocuğumu kaybettim. Hayatı masada yediğimiz yemeğe benzetirim, acısı tatlısıyla. Bu acıyı yaşayan ilk biz değiliz, çevreme bakınca bizler gibi nice aileler var… Allah kimseye bu acıyı yasatmasın. Hayat devam ediyor. 2016 yılında eşim TRT’de çalışırken bir anda emekli olmak istedi. Aktif bir hayatın içinden isteğine saygı duyarak bir anda kendimi doğup büyüdüğüm mahallemde buldum. Geldğim ilk zamanlarda cok ağladım. Küçük yerden büyük şehire gidince kolay adapte olunuyor da büyük şehire alışıp daha küçük bir yere geldiğinizde insan sudan çıkmış balığa dönüyor. Zaman geçtikçe hele ki muhtar olunca da iyi ki gelmişim dedim.
- Sanatla yakından ilişkiniz olduğunu biliyoruz. Bu çalışmalardan da bahsedebilir misiniz?
Resime ilgim çocukluğumdan beri vardı. Çocuklara hep sorulur ya büyüyünce ne olacaksın diye. Ben hep ressam ya da veteriner olacağım derdim. İlkokuldan beri katıldığım tüm resim yarışmalarında birinciliği pek kimseye bırakmadım. Başlarda resim sanatını çok sevdiğim ve geliştirmek için hobi olsun diye kurslara basladım. O dönemde yaptığım tablolarımı satmaya ve hediye etmeye kıyamadım.Taa ki evin içi tablolarla dolana kadar. Sonra karma sergilere katıldım. Ardından kişisel sergiler açtım. Koleksiyonerler beni takibe aldılar. En özellerini hep onlar seçtiler ve hatta içlerinden birisi bir gün çok iddialı bir söz söyledi çalışmam üzerine. O kolleksiyoner, bana “Binnaz Hanım size yemin ederim ki bu tabloyla kendime sıfır araç alıp sana kahve içmeye geleceğim o araçla” dedi; dediği gibi de bir süre sonra dediğini yaptı.
Niyetim para kazanmak değildi, elimden geldiğince her eve bir tabloydu hedefim ve bu süreçte 386 tablo yapmış oldum. Ancak şu anda evimde sadece 4 tablom var. Resim yapmaktan çok yoruldum galiba İnebolu’ya geleli 6 yıl oldu ve ben elime fırça almadım. Otururken karakalem birşeyler karalamadan durmamıyorum sadece. İnebolu’da kurs açmak için tüm evraklarımı hazırlayıp başvuru yaptığım gün İsmail Aziz Karahan’dan özenle yeniden yarattığı Gabak Gavur Gonağı’nın işletme müdürlüğü iş teklifi geldi. Görünce hayran kaldığım bir yapı ve neden olmasın tam benim hayalim bir iş ve kabul ettim. Resim sevdamın önüne geçti konak işletmeciliği…
- Bildiğim kadarıyla İnebolu’daki ilk kadın muhtarlardansınız? Muhtar olmaya sizi teşvik etti?
İnebolu merkez mahallede tarihte secilen ilk kadın muhtar oldum. Çok aktif bir insanım. Çevremde ki insanlar çalışkanlık ve yardımseverliğimi bildikleri için bana çok ısrar ettiler muhtarlık için. Ben son zamanlara kadar kırmamak için tamam diyerek geçiştirdim. En sonunda bana söz veririp yemin ettirdi arkadaşım. Ankara’dan yeni gelmişim mahalleye yeni binalar, siteler yapılmış çevre kısmen değişmiş ve aynı zamanda doğru düzgün kimseyi tanımıyorum. Çocukluğumda ki komşular ve bazı arkadaşlar hariç tabi ki. Broşür bastırıp arkadaşlarla kapı kapı gezdik ben kimseyi tanımıyorum sanmıştım ama herkesin beni tanıdığı çıktı ortaya. Olumlu güzel cevaplarla çoğu insan “arkandayız” sözleri ile muazzam destek aldım. Annem hariç… Annem hiç istemedi… Annem bana “Sen kıyımsızsın kızım, yapma seni çok üzerler yıpranırsın” diyerek bu işten vazgeçirmeye çalıştı. Ve annem kazanamayayım diye bana oy vermedi! Ancak şimdi en çok da annem gurur duyuyor benimle.Ve ben böylesi bir süreçte 5 erkek adaya karşı tek kadın seçime girdim ve oldukça güzel bir farkla da kazandım.
- Muhtar olmadan önceki hayat ve sonraki hayat gibi bir farklılık söz konusu mu?
Muhtar olmadan öncede her zaman yardıma koşan, ihtiyaç sahipleriyle ilgilenen biriydim. Aktif bir Ankara serüveni yasamış biri için muhtarlık biraz hareketsiz kalıyor benim için. Sosyal Yardımlaşma Vakfı Mütevelli Heyetine seçildim. 2 yıldır mahallemi aşıp köylere diğer mahallelere de ulaşmaya devam ediyorum. Farklı olarak hayatımda birşey değişmedi, sadece muhtar diye seslenen olunca “evet ben muhtardım değil mi” diyorum. Hep meydanlardaydım ve bu hep böyle de olacak ben varolduğum sürece. Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Kadınına verdiği hakların savunucusu olarak, Atam’ın izinde her zaman insanların yanında olacağım.
- Muhtar seçildiğiniz zaman ve görev süresince başta aileniz olmak üzere çevre ahalinin (özellikle de kadınların) tepkileri ne oldu?
Muhtar seçilmeden önce bazı erkeklerden “kadından muhtar mı olur ya” sözünü çok duydum. Bana bunu ilk söyleyen kişi, seçimleri kazanmamın ardından henüz 3 ayı geçmemişken o cümlesi için gelip benimle helalleşti. Kadınlardan ise büyük destek aldım. Bazı yaşlı kesim “kızım kazanman için dua edeceğim ama biz eşim ne derse ona oy veririz” demişlerdi. Açıkçası ben kimseden oy istemedim, sadece adayım dedim. Kadınlar çok sevindi bunu duyunca. Kadınlar bana “sen kazanınca muhtara işimiz düşünce işler kolaylaşacak, diğer türlü muhtarı bulmak için kahvehanelerin önüne gitmek zor oluyor” demişlerdi. Beyler içinde kahvede erkek muhtar bulmak kolay oluyor galiba ki ben kahvelere girip işi olanın yanında oturup çay içen biriyim.
Kadın bir muhtara sahip olunca mahallenin kadın sakinleri de dertlerini daha rahat anlatıyorlar. Hatta bana “Öncü ol daha çoğalalım” diye neredeyse yalvarıyorlar. İnşallah sayımız bir sonra ki seçimde artacak diye umut ediyorum.
- Kadın bir muhtar olmak farklı bir sorumluk getirdi mi?
Kadın muhtar olmanın en büyük sorumluluğu kadınlarımızı temsil etmek, onların haklarını korumak. Kadın yücedir. Bizler koca yürekli Şerife Bacının torunlarıyız yılmayız, korkmayız ve çok çalışkanız.
- Kadın muhtar olmanın kolaylıkları ya da zorlukları nelerdir?
Kadın muhtar olmanın kolay ya da zor bir yanını göremedim ki. Her zaman eşitlikten yana bir insan olduğum için ben her işin üstesinden gelebiliyorum. Zorluğu da çok seviyorum. İnatçı bir ruhum var. Yeri geliyor kadın, yeri geliyor erkek gibi oluyoruz ve bu meslek de bunu gerektiriyor. Sadece zorluğu dedikodusu. Heryerde bunlar doğal olaylar, kazanmakta var kaybetmekte. Sonuca saygı duymak erdemliktir.
- Daha önceki dönemlere göre bir kadın muhtar olarak mahalleniz ve ilçeye kazandırdığınız yenilik ya da farklılıklar nelerdir?
Ben çalışmayı mücadeleyi seven biriyim. İhtiyaç sahibi bir ailenin evini içini komple yıkarak herşeyiyle yeniledim. O aileden çok, ben daha mutlu oldum emin olun. Daha sonra seçimlerde kullanılan eski okul binamız var yarısını benden önce ki rahmetli muhtarımız imam evi yapmış. Diğer yarısı atıl durumdaydı ve seçim zamanı 3 sandık kurulmuştu. O bölümün döşemelerinin çürüyenleri yağ tenekeleriyle kapaltılmıştı. Seçim günü halini görünce kazanırsam burayı mahalleme yakışır bir yer yapacağım demiştim ve kazanınca da ilk işlerimden biri olarak içini ve dışını onarttım. Bu onarıma destek çıkan birçok insan da oldu elbet ve bu insanların çoğu da o okuldan mezun olmuş kişilerdi. Araştırma ve girişimler sonucunda bu okulun yarısının kullanımını muhtarlığa almaya karar verip gerekli başvuruları yaptım. Sonuç çıkana kadar da mahalle evi gibi olsun, aynı zamanda çocuklar ve gençler kaliteli vakit geçirebilsin diye kitaplıklar kurdum. Halkeğitim kursu için başvuru yaptık ve kurs için çizim masaları yaptırdım. Bekleme süreci bitip de, biz çürümeye kaderine terk edilmiş eski okulu onarıp güzelleştirdiğimiz bu yer için maalesef dilekçeme ret cevabı geldi. Bu süreçte birkaç kez daha alma girşimimiz oldu ancak yine aynı donuçla karşılaştık. Kimler, neden engel oluyor halen anlamış değilim.
Kıyafetleri topluyorum ihtiyacı olanlara bizzat kendim belirleyip ulaştırıyorum. Bazen o kadar çok oluyor ki sağlık ocaklarına ve vakıf aracılığı ile ulaştırıyoruz. İhtiyac sahibi genç kızlarımız için çeyiz kampanyası yaptık çok güzel destekler geldi ve gelmeye de devam ediyor. Öğrencilerimize burs destegi sağlıyoruz. Çevremdeki iş adamları ve çoğu akrabam ve arkadaşım en büyük destekçim bu konuda. Çocuklarımız aydınlık geleceğimizdir bizim. Aynı zamanda kültür gezileri organize ettim. Bursa ve Çanakale gezileri düzenledim. GAP turumuzda programdaydı ancak iki yıldır pandemi nedeniyle erteledik. 22 Martta 54 kişi inşallah bu programımızı gerçekleştireceğiz.
Bu yıl yaşadığımız sel felaketi sonrası kadınlarımızın emeğini unutamayız. Başarılı bir öncülükle pasta börek vs. sıcak sıcak koliler dolusu günlerce sel bölgesi halkı ve tüm bögede çalışanlara ulaştırdık. Unutamadığım, hiç tanımadığım insanlar ellerinde poşetler dolusu yiyecekle konağın kapısına geldiler. Özlüce’ye gittiğimiz de bir genç beden gücüyle çalışıyoruz abla tatlı çikolata yok mu dedi. Yoldan pastaneye telefon açtım ve ihtiyaçları karşılamaya çalıştım; yeter ki istenilsin. Bu süreçte her daim yanımızda olan isimlerini saymakla bitiremeyeceğim çok değerli insanlar iyi ki varlar.
- Mevcut ilçe ve mahallede muhtarlık gibi idari bir sorumluluk tecrübelerinizle birlikte bir de kadın bakış açınızı eklediğinizde çevrenizdeki kadına bakış açısını dile getirebilir misiniz?
Çevremde kadına bakış açısı genel olarak söylersem ülkemizde kadının ezilen konumda olduğudur. Kadınlarımızın tamamı emektar ve çilekeş. İlçemiz özelinden örnekler verdiğimizde salı ve cumartesi günleri kurulan pazar yerinde durup kadınlarımızı izlerim. Köylerden bahçelerinde ekip toplayıp binbir emekle yetiştirdikleri ürünleri yaz, kış, ayaz demeden saatlerce bekleyip para kazanma ve hayat mücadelesindeler. En öz örnek olan bu sahnelerden bile yola çıkınca bana hiç kimse erkek üstündür demesin. Hayatın çilesini hep kadınlarımız çekiyor.
- Size göre kadının, hem İnebolu’da hem de Kastamonu yaşantısında konumu ne olmalı, ne kadar olmalıdır?
Kastamonu’da kadınlara yapılması gerekenler, önce siyasette kadınlarımıza yer verilmeli. İkinci plana atılmamalılar. İş sahaları çoğaltılmalı. Kadın kooperatifleri her ilçeye kurulmalı, açık pazarlar oluşturulmalı. İlçe kadınlar lokalleri açmalı, gençlik merkezleri açmalılar.
Şerife Bacı ile hep gururla övünüyoruz ama kadınlarımızın her birinin bir Şerife Bacı oldukları da unutmamalıdır. Kadınlar öncüdür. Her kadının ayaklarının üzerine basması gerekiyor onun için kimseye muhtaç yaşamaması, eşim bilir, ben bilmem o ne derse odur dememesi gerekiyor. Her kadının kabuğundan çıkması gerekli diye düşünüyorum. Biz birlik içerisinde olursak her zaman varoluruz.
- Ekleyecekleriniz var mı?
Ekleyeceklerim var tabi . Muhtarlık binalarımız yok. İsteyen her muhtara muhtarlık binası yapılmasını istiyorum. Bizim gibi çalışkan insanların elinden tutsunlar. Canı gönülden, muhtarlığı kendine görev bilmiş, gecesini gündüzüne katarak çalışan, ağlayanla ağlayıp, gülenle gülen her şartta her yere yetişmeye çalışan insanlara destek olsunlar diyorum.
Teşekkür ederim.
MURAT KARASALİHOĞLU