“Şeyh Abdullah Servet Efendi”, soyadı kanununu takiben “Abdullah Servet Akdağ”, bilinen namıyla “Şeyh Servet Efendi”…
Farklı kişiliği ve hayat hikayesi ile tarihte iz bırakan hemşerimiz.
1880 Tosya doğumlu…
İlk ve ortaokulu Tosya’da, liseyi Kastamonu’da okudu, İstanbul’da medrese eğitimi aldı, bir tarikata gönül verdi, dergahın şeyhi oldu, Bursa’da memuriyete başladı, “Bursa Vaizi” oldu, Kurtuluş Savaşı başlayınca KuvayiMilliye’den yana vaazlar vermeye başladı, hoşa gitmedi haliyle, görevden alındı, Bursa milletvekili olarak ilk TBMM’ye girdi, (Meclis tutanaklarını inceledim), 13’ü açık oturumda, 3’ü kapalı oturumda olmak üzere toplam16 defa kürsüye çıktı, İstiklal Mahkemesi’nde görevlendirildi, mebusluk görevi uzun sürmedi, yurtdışı görevlerde bulundu, “Hatay Müftüsü” olarak emekli oldu, kalan yaşamını üç büyük ilimizde sürdürdü, Kurtuluş Savaşı’ndaki mücadelesi “Kırmızı-Yeşil Şeritli İstiklal Madalyası” ile onurlandırıldı, anılarını içeren kitaplar yazdı, 1962 yılında ebediyete intikal eyledi.
Günümüzde henüz tam anlamıyla “incelenmemiş” bir tarihi figür, yayımlanmış 2 kaynak üzerinden aktarayım Şeyh Servet Efendi’nin sıra dışı kimliğini…
Yaşadığı dönem itibarıyla eşi benzeri az bir rotaya sahip.
Şeyh Servet Efendi, Kurtuluş savaşı yıllarında Anadolu’da kurulan ve “İslam ile sosyalizmi aynı kulvarda birleştirme” hedefindeki “Yeşil Ordu Cemiyeti”nin kurucuları arasında yer aldı, bu nedenle İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı; beraat etti…
TBMM Hükümeti’nin milletvekili hemşerimizi daim “gözetim” altında tuttuğu anlaşılıyor.
Hemşerimiz, Kurtuluş Savaşı sürerken Bursa Milletvekili olarak Kastamonu’ya geldi, Cuma günü Nasrullah Camisi’nde vaaz vermeyi planlıyordu, Vali Cemal Bey’i makamında ziyaret ederek vaazına davet etti…
“Vali Bey ‘Emniyet müdüründen izin aldınız mı Hoca Efendi’ dedi. Hoca hiç istifini bozmadan ‘Ne münasebet, ben Büyük Millet Meclisi’nin bir üyesiyim, istediğim yerde istediğim gibi konuşurum’ deyince, Vali Bey ‘Sakın izinsiz kürsüye çıkayım demeyin, polis müdürü sizi kürsüden indirir ve izinsiz çıktığınız için sizi camiden alıp karakola götürür’ dedi. Şaşalayan milletvekili ‘Kusura bakmayın, ben de sizi şikayet ederim’ diyerek ayağa kalktı. Vali devam etti, ‘Bu vilayetin idaresinden, emniyetinden ve huzurundan ben sorumluyum, başka kimsenin emri yürümez.” [1]
Şeyh Servet Efendi Mustafa Kemal Paşa’ya Vali Cemal Bey’i şikayet eder, Gazi Mustafa Kemal Paşa Ankara’dan iki telgraf gönderir, biri Vali Bey’e, diğeri Şeyh’e, müthiş bir “diplomasi” sergiler Gazi Paşa…
Nihayetinde, Şeyh Servet Efendi Kastamonu’da vaaz veremeden Ankara’ya dönmek zorunda kalır.
(Şeyh Servet Efendi’nin “namı” Kastamonu’ya kendinden önce gelmiştir nitekim…
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Vali Cemal Bey’e gönderdiği telgrafta Şeyh Servet Efendi’nin konuşturulmamasını emreder.)
Sosyalist devrimin ardından SSCB Kurtuluş Savaşı’na destek verdi, Sovyet devletinin temsilcileri Anadolu’yu yol eyledi; Sovyet elçi Aralov ile görüşür Şeyh Servet Efendi…
“Aralov’un hatıralarında Servet Efendi kendisini komünist olarak tanımlıyor: ‘Ankara’ya gelişimden kısa bir süre sonra ziyaretime Bursa Milletvekili Şeyh Servet Efendi geldi. Beyaz yeşil sarıklı, kır kaba sakallı birisiydi. Sırtında ipek işi bir cübbe vardı. Şeyh kendisini inanmış bir komünist olarak takdim etti…’ Belli ki Şeyh Servet Efendi Marx’tan fazlasıyla etkilenmiş birisiydi. Marksizme dair görüşleri hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız Servet Efendi ile Rus elçisi Aralov Ankara’daki mütevazı elçilik konutunda bir müddet Türkiye’nin iç politikası hakkında konuşurlar. Elçi, Servet Efendi’nin konuşmalarında sık sık İngilizleri eleştirmiş olmasının altını ısrarla çizer. İngilizleri dönemin emperyalist egemen gücü olarak gören Servet Efendi emperyalistlerle savaşmak ve bunun için de Türklere yardım etme gereğinden söz eder. Türkiye’de güçlü bir komünist parti kurulması gerekliliğinden bahseder. Belli ki yeşil sarıklı, ipek işi cübbeli kır sakallı şeyh efendinin bu sözleri karşısında kısmi bir şaşkınlık duymuş olsa gerek kendisinin söylenilenleri dikkatle dinlediğini ve sustuğunu ifade eder. Aralov, Servet Efendi’yi dikkatle izledikten sonra şunları söyler: ‘Birden bire şeyh ayağa kalktı ve elini sarığına götürdü, şaşkın şaşkın ona bakıyordum, Şeyh ‘Büyük dünya lideri Marx’ı selamlıyorum. Marx’ın resmini şimdi gördüm, ona derin sayılarımı sunarım’ dedi. Çalışma odamdaki Marks’ın küçük heykeli karşısında Şeyh Servet bir süre başı önüne eğik bir şekilde durdu ”[2]
- ••
Farklı bir yaşam hikayesi…
İz sürmekte fayda var.
Not: Şeyh Servet Efendi, Türk müziğinin eşsiz sanatçısı Safiye Ayla’yı evlatlık edinerek de tarihe iz bıraktı…
Safiye Ayla anılarında “Darüleytam’da ilkokulu bitirince 1’inci dönem Bursa milletvekili Şeyh Servet Efendi beni evlatlık aldı ve Bursa Öğretmen Okulu’na verdi”sözleriyle anlatır hemşerimizle olan bağını.
—————————-
[1] Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu, Kurtuluşa, Cumhuriyete ve Sıtmaya Adanan Yürek Dr. Ferruh Niyazi Aloğlu, S 204
2 Serkan Yorgancılar, Gazi Üniversitesi-Öğretim Görevlisi, 20.09.2018, Açık Görüş-Star.