8 – 14 Mayıs tarihleri arasında Van Kız Öğretmen Okulu mezunlar buluşmasına katıldım. Erdemli Liparis Otel’deki toplantıya 98 kişi geldi. Pandemi, ekonomik sıkıntılar ve başka sebeplerden dolayı katılım biraz az oldu. İki yıldır bir araya gelememiştik. Daha önceki 7 toplantı Antalya, Kuşadası, Van, İzmir ve Hatay’da yapılmıştı.
Yaş ilerledikçe nostalji artıyor ama katılan sayısı da yavaş yavaş azalıyor. Ölenler, hasta olanlar var. Mezunların yaşları ortalama 70 civarında. Kadınlar çalışıyor, çocuk yetiştiriyor, üstelik ev idaresinden de sorumlu. Bunlar yıpranmayı, yaşlanmayı hızlandırıyor. Buna rağmen katılanları çok heyecanlı ve dinamik gördüm.
Toplantıya öğretmenlerin katılımı azdı. Birinci günkü açılışta ben vardım, ertesi gün Felsefe öğretmeni Mehmet Aşmet geldi, o kadar. Gelemeyenler telefonla aradı, güzel dileklerde bulundular.
Mezunlarımızla hasret gidermek güzel bir duygu. Rahatsızdım, ancak katılacağıma dair daha önce söz vermiştim. 7 Mayıs sabahı Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan komite başkanı Nesrin Katlı, Havva Ayaz, Gülten Ödemiş, Kadriye Örnek birlikte hareket ettik. Sağ olsunlar, beni yalnız bırakmadılar, kendilerine çok müteşekkirim.
Bir saatlik uçuşla Adana’ya vardık. 130 dakikalık bir yolculuktan sonra Erdemli’deki otelimize yerleştik. Bu uzun yolculuk dönüşte de bizi çok rahatsız etti. Önemli bir ticaret merkezi ve büyük bir limana sahip Mersin gibi şehirde havaalanı yok, anlamak mümkün değil. Erdemli’den daha batıda Silifke, Anamur ve Aydıncık var. Oralarda yaşayanlar, yolların güzelliğine rağmen iki saatte ancak havaalanına ulaşırlar, yazık değil mi insanlara? Bu durum elbette turizmi de etkiler. Sohbet ettiğim insanlar, Mersin’in sahibi yok diye yakındılar.
Beş yıldızlı Liparis otel ana yol üzerinde, güzel bir koya yerleşmiş. Bahçesi, kumsalı, açık ve kapalı alanlarıyla bugüne kadar gördüğüm en mükemmel otel. Çalışanları çok beğendim, iyi eğitilmiş.
8 Mayıs günü mezunlar geldi, otele yerleştiler. Akşam mütevazı bir açılış yapıldı. Saygı duruşundan sonra İstiklal Marşı ve Öğretmen Marşı büyük bir coşkuyla söylendi. Öğretmen Okulu mezunları için bu marşlar çok önemlidir. Bayrak törenlerinde her ikisi de birlikte söylenirdi. Kısa bir açış konuşması yaptım. Gelenlerin tamamı kadın olduğu için Anneler Günü’nü kutladım. Konuşmamda; ‘görev yaptığım illerden Van’daki hava diğer okullarda yok, Van’ın ekmeğinden mi, suyundan mı bilmiyorum, bu durum öğrencilere de yansımıştır. Van’ın yeri ayrı, unutamam’ dedim. Bu sözlerim anında sosyal medyaya ve Van basınına yansıdı. Ayrıca öğretmenlik ruhundan söz ettim, bugün öğretmen yetiştiren kurumlarda bu ruhun olmadığını söyledim. Mezunlar arasındaki dayanışma ruhu, saygı- sevgi, üst sınıflarla kurulan ablalık ilişkileri hâlâ çok canlı.
Gündüzleri çevre gezileri, akşamları eğlence yapıldı; şiirler okundu, şarkılar söylendi, halaylar çekildi. Yemek masalarında, bahçede uzun uzun sohbet edildi, hasret giderildi. Yatılı okul arkadaşlığı farklıdır. İlkokul sonrası gelenlerden bazıları 7 yılda mezun oldu. Herkes kendi yaşadığı anılardan söz etti. İlginçtir; elli yıl önce, çok sevdiğim bir öğrenciyi yemekhanede azarlamışım. O, bunu, kendince başka bir nedene bağlamış. Çok üzülmüş, hatta ağlamış, o günden beri bana kırgınmış. Oturduk, sohbet ettik; geç de olsa gönlünü aldım. Çok samimi bir hatıra fotoğrafı çektirdik, barıştık.
İlk gezi tekne ile yapıldı. Dana ve Boğsak adaları ile Barbaros koyu görüldü. İkinci gün Anamur tarafları ile Cennet, Cehennem gezildi. Cennetin, tasavvurumuzdaki cennetle bir ilgisi yok. Cehennem denilen yer ise derin bir obruk ama insanlar merak ediyor. Kim bilir, belki de kendilerini alıştırmak istiyorlar!
Üçüncü gün Tarsus’u gezdik. Önce Ashâb-ı Keyf mağarasını gördük. İlgimi çekti, iki otobüs dolusu Suriyeli çocuk rehberleriyle geldi. Sonra şelaleyi gördük, çokça fotoğraf çektirdik. Şelalede gömgök dediğimiz türden muhteşem bir su akıyor, hayran oldum. Sonra suyun kenarında yemek yedik.
Tarsus çarşısı, Saint Paul Kuyusu, Kırık Kaşık Bedesteni, Ulu Cami gibi önemli yerleri gördük. Tarsus Evleri denilen semt güzel korunmuş. Bedesten her yönüyle hoşuma gitti, hareketli bir yer.
Nusret mayın gemisi, Çanakkale boğazında İngiliz donanmasını perişan etmişti. Gemi için güzel bir park yapılmış, suyun üzerinde duruyor. Bizde âdettir; insan dâhil, işi biten her değerli şey bir kenara atılır, unutulur. Nusret mayın gemisiyle önce çakıl taşınmış, sonra batmış. Tarsus belediyesi sahiplenmiş gemiyi. Çok ilgi çeken özel bir park yapmışlar, canlı tarih yaşatılıyor. Gururlandım, emeği geçenleri kutlarım.
Dördüncü gün Silifke gezimiz oldu. Önce tepelere tırmandık, Hüseyinli köyünde minibüsümüz arızalandı, bir saat kadar yeni araç bekledik. Bu arada köy kahvesinde oturduk, dut topladık. Bu çevre kalkerli taşlarla kaplı. Aralarda küçük ekim alanları meydana getirilmiş, fide dikmişler. Sulama için yapay havuzlar yapılmış. Bereketli topraklar, zeytin dâhil her türlü ağaç yetişiyor.
Tepe dediğimiz yerlerde Cambazlı kilisesini gezdik. Harabe halinde ama kalıntısı bile muhteşem. Buralarda şehirler kurulmuş vaktiyle. Olba Antik Kenti’ni inceledik. Uzunca Burç Antik Kenti tek kelimeyle muhteşem. Kazı çalışmaları yeni başlamış, bitince yeni bir Efes’in ortaya çıkacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Kısaca ifade etmek gerekirse, Silifke yaylasında büyük tarihî hazineler yatıyor. Arkeolojik çalışmalar Ege’de yoğunlaştığı için buralar çok bâkir kalmış, hatta unutulmuş.
O günkü gezimizin sonunda Silifke çarşısında mola verdik. Genişçe bir meydanın ortasına keklik ve yavruları temsili olarak konmuş, çok hoş. Bir dükkâna girdik, yoğurt yedik. Silifke deyince akla keklik ve yoğurt geliyor. Keklikler yapaydı ama yoğurdun hakikisini yedik. İkramlar da oldu, Silifke esnafının gözü tok.
Son gün Mersin şehir turu vardı. Rahatsızlığım nedeniyle katılamadım. Gidenler Arkeoloji ve Deniz müzelerini, marina ve çarşıyı gezmişler.
Son gece piyango çekilişi yapıldı. Ardından oyunlar oynandı, doyasıya eğlenildi. Ertesi gün saat 12’den itibaren otelden ayrılmalar başladı. Biz saat 13’de ayrılacaktık, ancak ulaşımda bir sıkıntı oldu, bir saat geciktik. Bir buçuk saatlik yolculuktan sonra havaalanına gelebildik. Burada bazı aksilikler de yaşadık ama nihayet uçağa bindik, İstanbul’a döndük. Uçaktan en son inmek zorundaydık. Bu nedenle kadın kaptan pilotumuzla biraz sohbet etme imkânı da bulduk. Kadınlarımızın başarısıyla gurur duyduk, gökler artık onların.
Her yerde organizasyon çok önemli. Bugüne kadar olan toplantıları idare eden başkan Nesrin Katlı altı aydan beri çalışıyor. Oteldeki etkinliklerde Havva Ayaz, Zekiye Yardımcı, Gülten Ödemiş, Kadriye Örnek yardımcı oldu. Bu güzel organizeden dolayı kendilerini tebrik ediyorum. Rüya gibi bir hafta yaşadık. Gelecek yıl buluşmak üzere sağlık ve mutluluklar diliyorum.
MUSTAFA ESKİ