Ocak ayının son diliminde birkaç günü Antalya’da geçirdim. Söylemeye gerek yok, Antalya bir dünya şehri. Bu mevsimde caddeleri, parkları insanlarla dolup taşıyor. Bunca kalabalığa rağmen fazla gürültüsü, patırtısı yok, sakin bir şehir. Nüfus bir milyonu aşmış gidiyor ama bu artış ileride bazı sorunlar yaratacak. Kalabalıklaşan her şehir bozuluyor; göçler şehirleri değiştiriyor. Yeni gelenleri kendi kültürü içinde eritemiyor. Bunun en güzel örneği İstanbul. Taşradan gelenler İstanbul kültürü içinde eriyecek yerde tam aksine onlar İstanbul’u eritti, yok etti. Aynı akıbet Antalya’yı da bekliyor. Yerel halkla konuştuğumuz zaman bunu açıkça ifade ediyorlar. Bilim ne derse desin, şehirler kendi sosyolojisini negatif yönde oluşturuyor.
Van Kız İlköğretmen Okulu mezunlarının geleneksel dördüncü toplantısı bu yıl 21-26 Ocak tarihleri arasında Antalya’da yapıldı. Önceki toplantıların ilk ikisi yine Antalya’da, üçüncüsü geçen yıl Kuşadası’nda yapılmıştı. Katılamadığım için çok siteme maruz kaldım. Bu yılki organizasyon da çok başarılı geçti, 250 dolayında eski mezun katıldı.
19 Ocak günü öğleden sonra özel aracımızla Kastamonu’dan yola çıktık. Kış mevsimine rağmen hava açıktı; kardan, kıştan hiç eser yoktu. Yaz aylarındaki gibi rahat seyahat ettik.
Afyonkarahisar’a kadar durmadan gittik. Yol üzerindeki bir tesiste dinlenme molası verdik; yemek yedik, çay içtik. Sivrihisar’dan sonra hava karardığı için çevreyle ilgili pek fazla bir şey göremedik.
Afyonkarahisar’ın girişinde; yolun sağına, soluna dizilmiş çok sayıda mermerci var. Ülkemizin mermer başkenti desek abartmış olmayız. Ekonomi canlı, görüldüğü kadarıyla şehir hızla gelişiyor. Batıya ve güneye giden bir yol ayrımında bulunuyor. Bu durum ekonomik yönden önemli bir avantaj sağlıyor.
Mola yerimizden ayrıldıktan üç saat sonra Antalya’ya ulaştık. İlk akşam akrabalarımızda konakladık, daha sonra etkinliğin yapılacağı FAME oteline geçtik. Otel Lara semtinde, beş yıldızlı, büyük ve modern bir tesis. Turist çok, özellikle Arapların yoğunluğu dikkatimi çekti.
22 Ocak günü hava çok güzeldi. Otelden ayrılıp Antalya’yı dolaşmaya başladık. Açık hava çay bahçeleri insanlarla dolup taşmış, oturacak yer bulmakta sıkıntı çektik. Bir müddet sonra gezdiğimiz parkta da aynı kalabalıkla karşılaştık. Her milletten turist gelmiş, güneşin tadını çıkarıyor. Parklar bakımlı, temiz ama müzik yayınını beğenmedim. İnsanlar parklarda dinlenmek, sohbet etmek ister. Hoparlörden çalınan müzik ortak kitleye hitap etmediği için insanı rahatsız ediyor.
Sonraki günlerim otelde geçti. Zira hava bozuldu; rüzgâr, yağmur, şimşek, gök gürültüsü hepsi birbirine karıştı. Dışarı çıkmak istemedim, gurbette hasta olmak da var. Hava değişimi, farklı gıda ve su tüketimi bünyeyi etkiliyor. İşin ilginci bu konuda somut bir olay da yaşadık. Samsun’dan gelen bir arkadaşımızın hanımı gece yarısı rahatsızlandı; ateş ve mide bulantısı yüzünden iki hastahane dolaştı, teşhis bile koyamadılar. Alelacele Samsun’a döndüler; oradaki tetkiklerden öğrendik ki hastalığa bir virüs sebep olmuş.
Oteller beş yıldızlı, gösterişli, hizmet çok güzel, personel eğitimli, müşterilerle yakından ilgileniliyor. Bu yönü itibarıyla diyecek yok. Ancak sağlık konusunda aynı şeyleri söylemek zor. Gördüğüm kadarıyla otel odaları ve lobiler sun’i halılarla kaplı. Bir zamanlar makam odalarıyla bürolarda da çok yaygın idi. Sağlık açısından büyük tehlike yaratıyor. Ne kadar temizlerseniz temizleyin mikrop barındırıyor hatta üretiyor. Zemin çıplak bırakılmalı, aksesuar olarak yerlere küçük hakiki halılar konmalı.
Otelde 250 dolayında Van mezunu, çoğu emekli olmuş eski öğrencilerimizle karşılaştık. Herkes birbiriyle sarmaş dolaş oldu. Ben, Van’dan ayrılalı kırk beş yıl geçti; o zamandan beri öğrencileri hiç görmedim. İlk karşılaşmamız çok duyguluydu. Boynumuza sarılmalar, ellerimizin öpülmesi hepimizi duygulandırdı. Çok sık söylenen klasik bir söz duydum “hiç değişmemişsiniz”. Bazıları da “beni tanıdınız mı” diyor. Öğrencilik yıllarındaki ince, nârin yapı hiç yerinde kalır mı? Çoğunu isim veya soyadından hatırladım.
Lobide yapılan sohbetler çok hoştu. Akşamları müzikli eğlence programı düzenlendi; şarkılar, türküler söylendi. Herkes okulla ilgili anılarını anlattı. İlk gecemizde program İstiklal Marşı ile başladı, arkasından Öğretmen Marşı’nı coşkuyla söyledik.
Son gün sabah kahvaltımızı yaptık, toplu fotoğraflar çekildi. Yeni programlarda buluşmak üzere vedalaştık. Kendi payıma çok sevindim, mutlu oldum. Ektiğimizi biçtik, eserimizi gördük; öğretmenleri olmaktan hepimiz gurur duyduk.
Bizler her yerde eski öğrencilerimizi buluruz. 1975 Kastamonu Kız İlköğretmen Okulu mezunu, Erzincanlı emekli öğretmen Sevinç Polat Aral da Antalya’ya yerleşmiş. Sosyal medyadan telefonuma ulaşmış, görüşmek istedi. Son gün buluştuk, kısa da olsa sohbet ettik; Kastamonu’ya selamları var, üzerimde kalmasın. En iyi turizm elçilerimiz burada okuyan öğrenciler. Esnafımız, tüccarımız, herkes öğrencilere daima hoş davranmalı.
Yine bir öğlen saatinde Antalya’dan ayrıldık; hava pek güzeldi. Molayı Afyonkarahisar’da verdik ama Akyurt’ta kelle paça yemeği de ihmal etmedik. Akyurt’un hemen girişindeki benzinlikte mütevazı bir lokanta var, uğramanızı tavsiye ederim.
MUSTAFA ESKİ