Eskiden kalan kitap, dergi, mektup, fotoğraf gibi materyalleri karıştırmak çok yararlı oluyor. Eski dilde “evrâk-ı metrûke” denilen,yani terk edilmiş belgeler anlamına gelen bir söz vardır. Ayrıca kitapların iç kapağına veya fotoğrafın arkasına yazılan bir not da çok kıymetlidir. Hele eski bir mektup bulursanız havada uçarsınız.
Vücudumuzun ana damarları çok önemlidir ama asıl hücreleri besleyen kılcallardır. Tarihte de aynı kural geçerli. Biz alıştığımız şekilde ana yoldan hatta bulvardan gidiyoruz.Oysa kılcal damarlara inmeliyiz; yani yerel tarihten söz ediyorum.
Geçen haftalarda Bereketli köyüne gitmiş, rahmetli Mehmet Yazgan’ın evrâk-ı metrûkesini incelemiştik. Önceki yazılarımda da söz ettim; o çok farklı bir öğretmen, ender bir kişilik. Orada bir mektup gördüm, sizinle paylaşayım istedim ama asıl öğretmenlerve idareciler okusun bu mektubu.
Ağlı Bereketli köyü öğretmeni Mehmet Yazgan; oğlu İlhan’ı, kendisine daha yakın Azdavay’da okutmak varken Kastamonu’yu tercih etmiş. O zaman bizim lise ve ortaokul birlikteydi. İlhan 1956/57 ders yılında ortaokul birinci sınıfa başlamış. Baba yanında olmadığı için, veliliğinimüdür yardımcısı Hasan Demir üstlenmiş.Köy okulundan gelen bir öğrencinin uyum sorunu yaşaması ve bu yüzden derslerinin zayıf olması çok doğaldır. Üstelik öğrenci, aileden ayrı, gurbette okuyorsa durum daha zordur. Şimdiki gibi ulaşım, iletişim imkânları yok. Şehir dışından gelen öğrenci, yaakrabasının yanında sığıntı gibi yaşar veya eski evlerde birkaç arkadaş birlikte kalırdı.
Almanca öğretmeni Hasan Demir; önce müdür yardımcısı sonra da bizim lisede müdürlük yaptı. Galiba lise ikiye geçtiğimiz sene Tokat Gazi Osmanpaşa Lisesi müdürü Sabri Gökmen Alagür ile yer değiştirmişti. Allah rahmet eylesin iyi bir eğitimciydi.
O zaman yılda üç kez karne verilirdi. İrfan’ın birinci kanaat dönemi notları zayıf.Hasan Demir, öğrenciyle konuştuktan sonra babasınamektup yazmış, bilgi vermiş. Bana göre ilginç ve kıymetli bir mektup.Mânevî bir sorumluluk yanında, veliye ve öğrenciye gösterilen ilgiyi, değeri de görüyoruz. Üstelik daktilo ile yazılmış. Fazla uzatmayalım,1 Şubat 1957 tarihli mektubu okuyalım:
“Sayın Hocam,
İlhan Yazgan’ın Birinci kanaat dönemi notları pek memnuniyet verici değil. Bunu iki şeye atfetmek lazım.
Birincisi ve en mühimi, çocuk ilk olarak çok öğretmenli ve ayrı ayrı dersleri havi bir sınıfta okumuş olma bakımından birden bire derslere ve öğretmenlerine intibak edememiş bir durumdadır. Bu bir çocuk için çok mühim bir şeydir. Malum olduğu üzere, çocuklarımız köylerimizde istenilen bir şekilde girişken ve açık zihinli olarak yetişemiyorlar, bir topluluk içine girdikleri zaman içlerine kapalılıklarından, daima köşelerde kalıp kendilerini gösteremiyorlar.
İkinci olarak da, malum, çocuk ilk olarak gurbete çıkıyor, ana-baba ayrılığının vermiş olduğu tesir, kafasında daha çok iz bırakıyor, meşgul olamıyor, bu sebepten de ilk zamanlarda muvaffak olamıyorlar.
İşte sayın hocam, bu sebeplerden dolayı, evladınız bu karne biraz zayıf notlar aldı, fakat ileride, artık o perdeyi yüzünden atarak, muvaffakiyetli notlar alacaktır. Bu hususta ikazlarınızı hiçbir zaman esirgemeyin.
Birinci notlarından sonra kendisi ile konuştum ve kendisine bu notlarının hiç iyi olmadığını, bu şekilde devam edeceksen babana boş yere masraf ettirme, dedim. Bunun üzerine çok çalışacağını ve hatta ikinci kanaat döneminde bunları görmeyeceğimi söyledi. Ben de, peki öyleyse, dedim, ikinci kanaat dönemi de işte yaklaştı, o zaman görürüz. Ve bana gene söz verdi, Müzik ile lisan hariç, diğerlerini hep kurtaracağım, belki bunları da kurtarırım, dedi.
İnşaallah yüzümüzü kara çıkartmaz, temennimiz budur.
Şimdi notlarını bildiriyorum: Türkçe 3,Tarih 2, Coğrafya 3, Yurt B. 5, Matematik 3, Tabiat B. 3, İş B. 4, Lisan 2, Beden 3, Resim 7, Müzik 3, Din B.6.
İşte sayın hocam, durum bundan ibarettir. İnşaallah her şey yoluna girer, daha ileride iki kanaat dönemi var.
Sözlerime son verirken selam ve hürmetlerimi sunarım. Müdür Muavini Hasan Demir.”
Muhtemelen aynı yıllarda ortaokula başladıkİlhan’la. Derslerini mutlaka iyi duruma getirdi ki,yıl kaybetmedenliseye başlamış.Ne hazindir ki, 1960 yılının Ocak ayı başında, beyin kanaması neticesinde aramızdan ayrıldı İlhan, lise birinci sınıfta iken.
Her aile çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek ister. İleri görüşlü, çağdaş bir öğretmen olan babaMehmet Yazgan, kim bilir ne hayaller kurdu. Gurbet elde de olsa çocuğumokusun, iyi bir eğitim alsındiye çabalamış ama kader yolunu kesmiş.Allah hiç kimseye yaşatmasın; bir baba ve anne için evlat acısı, acıların en zorudur, derler. Kadere bakın ki, aradan beş yıl geçtikten sonra, baba da oğluna kavuşmuş.
Bugünkü yazım sizi biraz üzmüş olabilir ama neylersiniz ki hayat bu. Yazının özneleri olan her üçünü de rahmetle anıyorum, mekânları Cennet olsun.
MUSTAFA ESKİ