Sevgili Harun,
Ölüm haberini 26 Ekim 2019 akşamı ortak dostumuz amca oğlun Mehmet Ünlü’den aldım. O sırada evde Cihangir Akşit’in tarihi romanı Çiğiltepe’yi okuyordum. Tarihi seven bir kişi olarak kulakların çınlamıştır, umarım.
Atatürk’e, Cumhuriyete gönülden bağlıydın. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı sabahı sana bu mektubu yazıyorum.
Seninle yollarımız yaşam içinde hep kesişti. Hayati Tahsin Yılmaz’ın çıkardığı Abana Gazetesinde yazılarını okurdum.
İkimiz de Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesinde okuduk. Samsun Eğitim Enstitüsünden mezun olduk. Tanışmamıza Çatalzeytin Mektubu Gazetesi vesile oldu. Gazetemizin dizgi ve tasarımı Ankara’da Sabire Özdemir’in yeni açtığı işyerinde yapılıyordu. 1996 yılı Temmuz sonuydu. Sen de aynı yerde yayın yönetmenliğini yaptığın ABC Dergisi için gelmiştin. Çatalzeytin sevdasında buluştuk, tanıştık. Her Ankara’ya geldiğimde Kızılay’da buluşur, ne tatlı sohbetler yapardık. Sürekli plan ve projeler peşindeydin. Bir sohbetimizde “Türkay Bey, sana ağabey diyebilir miyim?” demiştin. Ben de seve seve kardeş olmayı kabul etmiştim.
Gazetemizin 29 Şubat 2000 tarihli sayısında “Anılar Canlanıyor” başlıklı yazında “Bizi bizle, bizi sizle buluşturun da çalıştırın, derim.” demiştin. Önerinle MTA Sosyal Tesislerinde 20 Mayıs 2000’de 1. Başkent Buluşmasını yapmıştık. Program sunuculuğunu da sen üstlenmiştin.
Beraber çok güzel işlere imza attık. Ciye Belgeselinin tasarım ve baskı işi için Ankara’ya 1 Temmuz 2008’de geldim. THK Misafirhanesinde kaldığım odaya yazı ve fotoğrafları yaydık. Seninle üç gün dokümanları inceleyip sayfalara döktük. Ciye Belgeselini 18 Temmuz 2008 yılında yapılan Çatalzeytin Gümüş Balık Festivaline yetiştirdik. Basılan belgeselleri son akşam kamyona yükletip Çatalzeytin’e getirdin. Ne büyük coşku yaşamıştık. Ciye konusunda mütevazi olmadık. Çünkü iyi bir eser ortaya çıktı. Sen Ciye’de yer alan notunla olayı çok güzel özetlemiştin. Ciye’nin tarih ve coğrafya bölümlerini de sen yazmıştın.
Şubat 2013’te çıkan “Emeğin Gücü” çocuk romanında da Ciye’yi işlemiştin.
Çatalzeytin Aşıkları Çevre Platformunu kurarak büyük bir çevre mücadelesine giriştik. Akçay HES’i durdurmak için yazılar yazdık, etkinlikler düzenledik. Senin önerinle 29 Mayıs 2010’da Suçatı Doğa Yürüyüşünü yaptık. Defne’deki bilgilendirme toplantısında beraberdik.
Ben gazetemizde çıkan HES ile ilgili haber ve yazıları toparladım, sen öyküleştirdin. “HES’e Hayır” kitabı ikimizin imzasıyla çıktı, Mayıs 2012’de.
59 yıllık yaşamına çok güzel işler sığdırdın, Aziz Dostum. Yazılarınla gazetemize destek oldun. Seninle ilgili yaptığım haberde “Eğitime Eylül Darbesi” kitabına yazdığın notlardan alıntı yaparak yaşam öykünü özetledim, eserlerinden söz ettim. Bir büyük kentte, başkentte tek maaşla ev geçindirdin, üç kızına yüksek öğrenim yaptırdın. Dershanelerde çalıştın, sosyal faaliyetlere katıldın. Her günün doluydu. Bu işler arasında 50’yi aşkın kitap çıkardın. Sohbetlerimizde sana sormuştum. “Bu kitaplara nasıl zaman buluyorsun?” diye.
Seni anlatmak kolay değil dostum. Şair, yazar, müzisyen Harun Ünlü, saz çalıp davudi sesiyle nefis parçalar söylerdi. Bulunduğun ortama mutluluk, huzur ve umut katardın.
Köyün Paşalı’ya sevdalıydın. Her yaz baban Bekir Ünlü’nün yaptığı ahşap evde kalır, kuş seslerini dinlerdin.
Çok önemsediğin, onarılmasını istediğin 1934’te ilkokul olarak kullanılan Taş Mektebin karşısındaki aile mezarlığına seni son yolculuğuna dostların, akrabaların, meslektaşların ve sevenlerinle uğurladık.
Yedi ay önce yazdığın bir şiirinle mektubuma son vermek istiyorum.
“gelir
Bir suskunluk, bulaşır
dudaklarına
çözemezsin
yalvarsan da
ne gök iner yardımına
ne toprak çeker
sıkışır kalırsın
erimeyi beklersin
güneşin işi bitsin de
bana da uğrasın diye
09 Mart 2019
Harun Ünlü”
Bir politik anlaşmazlık nedeniyle mektubum gecikti. Bıraktığın eserlerle, yaptığın çalışmalarla unutulmayacak, gönüllerde yaşayacaksın.
Rahat uyu, Aziz Dostum…
Çatalzeytin: 29 Ekim 2019