Bu yıl Millî Mücadele hareketinin yüzüncü yılı. Koskoca bir asır geride kaldı. 1919 yılının ortamını bizler kitaplardan okuyor, yazılanlarla yetiniyoruz. Yaşanan olaylar, özellikle iller bazında tam anlamıyla kaleme alınmış değil. Mücadele bittikten sonra belki ihmalkârlık veya yorgunluktan bilinmez, anılar gereği gibi kayda geçmemiş. Uzağa gitmeye gerek yok, bunun eksikliğini kendi ilimizde de görüyoruz.Açıksözgazetesiile Nurettin Peker ve Hüsnü Açıksöz’ün kitaplarında yazılanlardan başka ne var elimizde? Bunu söylerken birinci el kaynaklardan söz ediyoruz.Halbuki Kastamonu, o yıllarda en hareketli illerden biriydi.
Geçen yıl Türk Dünyası Kültür Başkenti olduk. Yerli, yabancı çok sayıda kişi gelip gitti, çeşitli kültür ve sanatfaaliyetleri yapıldı. İlimizin tanıtımına önemli katkılar sağlandı. Bu yıl daha fazla etkinlik için ortam uygun. Yüzüncü yıl dolayısıyla çeşitli illerde programlar açıklandı. Samsun, Amasya, Erzurum, Ankara’yı biliyorum. Mutlaka başka yerlerde de etkinlikler yapılacak. Özellikle üniversitelerimizsempozyumlar düzenliyor.
Bu yıl, Millî Mücadele ile birlikteAçıksöz gazetesinin de yüzüncü kuruluş yılı. Ayrıca ilk Kadın Mitinginin de yüzüncü yılı. Her ilde böyle güzel olayların bir araya toplanması pek mümkün olmaz. Bu açıdan bakıldığında Kastamonu şanslı bir şehir. Eğer güzel organize olabilirsek bir altın yıl yaşayabiliriz. Bu çalışmaların içinde Vilayet, Belediye, Üniversite ile bazı sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri de yer alacaktır muhakkak. Ancak gördüğüm kadarıyla şu an herkes 31 Mart seçimlerine odaklanmış durumda.
Yüzüncü yıl çalışmalara Türk Ocağı’nın geçen yıldan başladığı anlaşılıyor. Türk Ocağı şubesi geçen hafta bir basın açıklaması yaptı, somut çalışmasının bir örneğini de sundu. Yereldeki tüm gazetelerimiz açıklamaya geniş yer verdi ve basın bildirisinin tamamını yayımladı. Programın detaylarına girilmedi ama panel, konferans gibi akademik nitelikte kültürel etkinlikler düzenlenecek. Önümüzdeki günlerde daha somut ayrıntıları göreceğiz.
Türk Ocağı hayırlı bir çalışma gerçekleştirdi. Bilmeyenler için kısa bir bilgi verelim. 15 Haziran 1919’da, Kastamonu’da Açıksöz gazetesi yayımlanmaya başladı. Gazetenin tüm sorumluluğu Hüsnü Açıksöz’ün üzerinde idi. Bu görev 1931 yılında gazete kapanıncaya kadar devam etti. Zor yıllarda her yönden takdire layık güzel hizmetler yapıldı.Hüsnü Bey, o yıllarda, mücadelenin içinde bizzat bulundu. Kastamonu’da yaşananları en iyi bilen ve bunları yazan bir gazeteci. 1933 yılında İstiklal Harbinde Kastamonu adlı kıymetli bir eser yayımladı. Tanık olduğu olayları anlatıyor. İçinde ibret alınacak çok olay var. Kitap piyasada olmadığı gibi kütüphanelerde de yok, ancak fotokopilerine ulaşabiliyoruz.
Hüsnü Açıksöz’ün üç çocuğu dünyaya geldi. Kızı Latife,küçük yaştaKastamonu’da ölmüş. Oğulları İsfendiyar 2006’da, Yaşar da 2018’de vefat etti. Şu an İstanbul’da iki kız torun ve onların çocukları sülaleyi devam ettiriyor. Kitabın yeniden basımı konusunda aile ile temas kuranlardan biriyim. Eserin Türk Ocağı tarafından yeniden basımı konusunda kendilerinden yazılı izin alındı. Nurberat Kayış ve Ayşen Özbörme hanımlara çok teşekkür ediyorum.
Kastamonu Lisesi mezunu rahmetli Arslan Kaynardağ,ölüm yıldönümü vesilesiyle “Hüsnü Açıksöz ve Gazetesi Konusunda Düşünceler” başlıklı bir yazı göndermişti. Biz de Kastamonu gazetesinin 27 Ağustos 2005 tarihli nüshasında yayımlamıştık.Söz konusu yazıda,Açıksöz gazetesinin önemi ve Hüsnü Açıksöz’ün hizmetlerini anlatıyor, eserin yeniden basımı temennisinde bulunuyordu.On dört yıl geçti aradan, onun bu dileği şimdi gerçekleşiyor.Şimdi sadece onun değil hepimizin arzusu gerçekleşiyor.
Yüzüncü yıl etkinlikleri sadece merkezde değil, İstiklal Yolu üzerindeki yerlerde de yapılmalı. İnebolu, Küre, Ecevit, Seydiler mutlaka etkinlik kapsamına alınmalı. Her ilçemizin kendine özgü önemli hizmetleri, kahramanları var, bunlar tanıtılmalı.
Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durumu herkesgörüyor. Yüz yıl önceki emperyalist güçler yine etrafımızda dolanıp duruyor. Silahla yapamadıklarını terörle elde etmeye çalışıyorlar. Orta Doğu cadı kazanı gibi kaynıyor, yarınların ne olacağı hiç belli değil. Türkiye yüz yıl öncesine göre daha bilinçli bir kuşatmanın içinde. Dost kim, düşman kim belli değil diyeceğim ama dost zaten yok. Yüz yıl önceki Sevr tartışılıyor.İlginçtir, içerdekiler de rahat durmuyor. Türkiye büyük bir kaosun içine nasıl çekilebilir, onun hesabı yapılıyor.
Millî Mücadelenin yüzüncü yılı vesilesiyle eteklerimizdeki taşları dökelim, mâziyi hatırlayalım, o günlerin heyecanını yeniden yaşayalım. Böyle zamanlarda en iyi silahımız olan millî birliğimizi güçlendirelim. Her düzeydeki bireyler olarak kırıcı, itici, incitici, ayrıştırıcıbir dil kullanmayalım.
Yüzüncü yıl ülkemize hayırlı olsun; barış, huzur ve mutluluklar getirsin.
MUSTAFA ESKİ