Pazartesi günleri bu sütunda okuduğunuz yazıları, birkaç gün önce yazıp gazeteye gönderiyorum. Bu hafta durum biraz farklı. Acaba seçmen nasıl oy kullandı, kim kazandı; tek parti mi, koalisyon mu çıktı bunu önceden kestirmek mümkün değil. Herkesin beklentisi farklı. Ülkemiz için hayırlı olsun. Çekişme, kutuplaşma, terör gitsin; huzur ve barış gelsin. Seçimlerle ilgili görüşlerimizi sonraki günlerde yazarız. Bugün şiir diyelim; hem siyasî tansiyona da iyi gelir. Açıksöz gazetesinde, İzmir hakkında çok fazla haber, makale, şiir, hâtırat gibi yazılar görüyoruz. Yapılan mezalim çok yakından takip edilmiş. Ayrıca şehrin stratejik önemi de gözden uzak tutulmamış. Ne de olsa asırlar boyunca Anadolu’nun dışa açılan kapısıdır İzmir. Eski dönemlerde öğrencilerin yazdığı şiirleri, törenlerdeki konuşmalarını çok seviyorum. Hepsinde ayrı bir lezzet, güzellik mevcut. Zaman zaman siz de okuyorsunuz. Bahri Vedat; Kurtuluş Savaşı yıllarında Kastamonu Lisesi’nde öğrencidir. Açıksöz’de kahramanlık temalarını işleyen şiirleri var. O zaman öğrenciler vezinli ve kafiyeli şiirler yazıyor; hatta aruz veznini bile kullanıyorlardı. Öğrenci gözüyle o günlerin havasını teneffüs etmek bakımından ‘Güzel İzmir’e’ başlıklı şiirini okuyalım; Mart 1921’de yazmış. Yollarına gönül bağladığımız Ey esir sevgili, ey güzel İzmir! Yetişir bu kadar ağladığımız, Gel şu alevlenen matemi dindir! Ses verdin âhına tam iki yıldır Girdik günahına tam iki yıldır Sorduk: Allah’ına tam iki yıldır, Suçumuz nedir ki içirdin zehir. Seni sayıkladık, andık her gece, Tanrı’ya yalvardık açık, gizlice Nice kanlı yaşlar akıttık nice Ah, yeter, o siyah perdeyi indir. Bir gün ayrılınca vurulduk sana, Sanki can verirken geldin imana Şimdi, ayrılarak gittiğin yana Dalar gözlerimiz, yaşarır, erir. Derdinle kalbimiz bir düğüm gibi Çözdükçe bağlanır, hep ölüm gibi Senin uğradığın şu zulüm gibi. İdbara uğrayan var mı bir esir. Vurgun yetimin kısıldı sesi, Ak saçlı ananın durdu nefesi, Kırıldı gencin aşkı, hevesi Hülyamıza gir de bizi sevindir. Yosma kızlarının gül yüzü solmuş Yiğit efelerin hep unutulmuş Arslan yatağına tilkiler dolmuş, Âh ü figanlar yürek eritir. Yoluna can veren İnönlerinde Malta’da inleyen yâd ellerinde Gün, gece yalvaran Tanrı yerinde Hepsi âşıkların öz milletindir! Genç kızların saçın dağıtıp yoldu, Sana yaş dökmeyen gözler kör oldu Göklerin kulağı figanla doldu, Melekler ağladı, alarak tekbîr. Yaktı can evini hıçkırığımız Sensiz kaynayamaz hiç, kırığımız Yansın başucunda ay ışığımız, Sen de bir yıldız ol, ruhumuza gir. Açtık bağrımızda sana bir mezar, Gel gömül oraya, yaramızı sar, Bizi bu ayrılık öldürdü, kurtar, Gel kavuşalım…ah, artık yeter. ———————————————— İdbar: talihsizlik