Uzun tatil başlıyor. Kastamonu gibi yıllardır göç veren bir il için ayrı bir anlamı, ayrı bir coşkusu olan uzun tatil… Gurbetle sılayı buluşturacak bu 10 gün.
Şimdi bütün ilçelerimiz yabancı plakalarla dolacak. En çok da 34 olacak belki de… Sonuçta Türkiye’nin metropolü İstanbul’da, Sivaslılardan sonra Kastamonulular ikinci sırayı alıyor nüfusta.
***
Geçtiğimiz günlerde bir araştırma yayımladık. Türkiye nüfusu bayram tatillerini Bodrum, Marmaris gibi tatil beldelerinden ziyade ailelerinin yanında geçiriyormuş. Aileyi, tatile tercih ediyorlar anlayacağınız. Hâlâ Anadolu değerlerinin yıkılmadığını gösteriyor bu araştırma.
Ancak Kastamonu için durum biraz daha farklı. Çünkü; neredeyse bütün gençlerini büyük şehirlere göç vermiş, yaşlı nüfus bakımından zirvelerde olan şehrimizde büyük bir özlem de duyulmuyor değil hani. Yaşlılarımız yol gözlüyor ancak bir yandan da doğduğu yerleri bırakmamak adına evlatlarından ayrı kalıyor. Evlatlar ise, Türkiye ekonomisinde ayakta durmak için göçe başvurup, büyük şehirlerde yakaladıkları imkanlarla orada hayatlarını devam ettirmiye çalışıyor ve aynı zamanda köyde bıraktıkları ana babalarına da özlem duyuyorlar.
Ne kadar zor bir ikilemde kalmışız değil mi?
***
Şimdi gelelim esas konuya…
Gençlerimize verimli çalışabilecekleri fabrikalar kurmuş olsaydık, tarımda, hayvancılıkta ileri teknolojiye ayak uydurup bağlarımızı bahçelerimizi ekonomi anlamında değerlendirebiliyor olsaydık kötü mü olurdu? Devlet, ‘Köyüne dönene şu kadar hayvan, bu kadar para vereceğiz. Hadi dönün köyünüze’ diye kamu spotu yapmak zorunda kalmasaydı da biz gençlerimizi elimizden kaçırmasaydık olmaz mıydı? Elbette bu söylediklerim de devlet katkısıyla, orası ayrı. Ancak biz; bir kere başladığımız, niyetlendiğimiz projelerin ipini bırakmadan sonuna kadar gitseydik ya…
***
Bana sorarsanız, hüzün dolu bu Kurban Bayramı… Şartlar yüzünden ayrı kalmış gurbet ve sılanın hasret gidermeye çalışacağı bir 10 gün yalnızca. Bir dahaki özlem bastırma, başka bayramlara kalacak… Tersine göç, mümkün mü Kastamonu için?!
***
Yeri gelmişken, Kurban Bayramı’nda çocuklarımızı sevindirelim. İmkanlarımız dahilinde etimizi gidip yine kendi kasabımızdan alalım ancak keseceğimiz kurbanları bağışlayalım. LÖSEV’e destek olalım misal. ‘Benim başıma gelemez’ diye düşünmeyelim. Lösemili çocuklarımıza sahip çıkalım, kendi çocuğumuz belleyelim.
Darüşşafaka’ya bağış yapalım örneğin. Anne yahut babası vefat etmiş, maddi olanakları yetersiz çocuklarımıza el uzatalım. Kendi çocuklamızı düşünerek yapalım bunu. ‘Ölümlü dünya. Kime ne olacağı belli mi?’ diye soralım kendimize.
Kızılay’a yapalım desteğimizi, eğitim vakıflarına yapalım, çocuklarımızı okutalım. Kimsesiz çocuklarımıza sahip çıkalım. Onlar, Türkiye’nin geleceğidir. Geleceğimizi aydınlatalım. Onlara yaptığımız yardımlarla destek olalım ki, ilerleyen zamanlarda karanlıkta kalmayalım.
Hepinize, hepimize mutlu bayramlar.
Gözde MINIK