Bu haftaki yazımızın adı bir gönül işi hikâyesi. Ama bu yazının konusu Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun gibi büyük aşk masallarının yazıldığı dünyamızda bir kadın ile bir erkek arasındaki gönül işi, yani aşkı değil.Hangi cinsiyetten olursa olsun bir insan ile tanımadığı mağdur insanlara hizmet köprüsü kuran gönül işi hikâyesi
Yani afet bölgesindeki gönüllülerin hikâyesi.
Kastamonu’da Bozkurt’ta afeti tam anlamı ile geçen ay yaşadık. Onlarca can kaybı, yüzlerce yıkılan ev, işyeri ve yerinden yurdundan olmuş insanlar, binlerce kamyon dolusu yardım, milyarlarca lira maddi hasar yanında binlerce görevlendirilmiş personel. Tablo bu
Hava Kuvvetleri bile binden fazla insanı helikopterler ile kurtarmak zorunda kaldı.
Ve gönüllüler, yüzlercesi anında belirdi afet bölgesinde.
Afetin daha ikinci günü Türkiye’nin her yerinden haber alır almaz bir sırt çantası ile yola düşen erkek, kadın, yaşlı genç, kamu personeli özel sektör çalışanı veya öğrenci yüzlerce gönüllü anında afet bölgesine ulaştılar.
Hiçbir emir komuta zinciri olmadan sosyal medya ve basından aldıkları bilgi ile nasıl giderim? Ne yer, ne içerim? Nerede yatar kalkarım? Derdine düşünmeden yola düştüler.
Bildikleri tek şey orada yardıma ihtiyacı olan insanlar var. Gerisi teferruattır.
Onlar ki, yaz ortasında deniz kenarında güneşlenmek yerine güneşin alnında deniz kenarında can ve mal kurtarmak için çamur içinde çalışırlar. Afet bölgesinde fotoğraf çekilip sosyal medyada hava atmadıkları gibi, görevli gelen devlet erkânı ile de aynı fotoğraf karesine gireceğiz diye birbirini ezmezler.
Hatta gereksiz yere afet bölgesine ‘Bizde bir görünelim’ diye gelenlerde de hiç hazzetmezler.
Binlerce yardım kamyonuyla ulaştırılan malzemeler bu insanların eliyle önce indirildi, sonra nakledildi. Çadır, giyim malzemesi, yiyecek içecek her türlü ikmal iaşe. Aklınıza ne gelirse…
Sonrası kazma kürek elde, çizme ayakta balçık içinde can ve mal kurtarma işi. Normal hayatında kimseden emir almayan, ama afet anında ‘Gir şu bodruma çamuru boşalt’ denilince anında işe dalan insanlardır bunlar.
Bir kamyon suyu amele gibi indirip yığan, ama kendi içeceği suyu bakkaldan para ile alan insanlardır bunlar.
Bir menfaat, teşekkür, plaket, şilt beklemeyen insanlardır bunlar.
Sessizce gelirler, işleri bitince sessizce giderler. Tek kazançları mağdur afetzedelerin biraz olsun hayat kalitesinin yükselmesidir. Birde kendileri gibi yardıma koşan diğer afet gönüllüleri ile kurulan dostluklardır.
Bu afette çok yakından gördük ki bu gönüllülerden yüzlerce, binlerce var. Onların tek ihtiyacı ise iyi bir organizasyon. O konudaki eksiklerimizde gün yüzüne çıktı.
Yardıma gelen bu gönüllülerin eğitimlerine göre sınıflandırılması ve yönlendirilmesi çok önemli. Devletin tüm kurumları böyle afetlerde zaten alarma geçiyor. AFAD, UMKE başta olmak üzere tüm kamu personeli hatta asker bile hazır kıta afetzedelerin yanında yer alıyor, ama bu gönüllülerden maksimum verimi alacak organizasyon henüz tam kurulmuş değil.
Bu konuda gerekli adımı atması gereken kurumda bana göre AFAD’dır.
Bu afette emek harcayan içinde birçok Kastamonulunun da olduğu gönüllü ordusu; size minnettarız. İyi ki varsınız.
Siz bu hizmetlere gönüllüsünüz, bizimde gönlümüzdesiniz.
Feza TİRYAKİ