Selamlar;doğum tarihleri dördünün de yaklaşık olarak aynı.Üçü kardeş ve evde doğdular. Premses de onlardan birkaç hafta sonra dışarıdan eve geldi. Dördü de bebek, dördü de süt kuzusu. Bir şekilde evin içindeki onca kediden bu üçü ile yakınlaştı Premses. Belki de bu üçlü minik çeteyi de en son dünyaya gelen torunlar olarak korumamdan kaynaklanıyor. Premses benimle, bunlar da benimle evin içinde. Keza sokakta da. Birlikte oynuyorlar. Birlikte uyuyorlar. Komik bir şekilde onlar küçük ağızlarına rağmen köpek yemi yemeye çalışıyor. Premses de tüm engelleme çabama rağmen kedi yemi yemekte. İçindeki muhteviyat farkından dolayı uzun süreli kedi yemi yemek köpekler için riskli bir hadise diyerek bu küçük dip notu vermiş olayım.Premses ve Üçlü Çeteyi (ele başları Gemlik, yaveri Porthos, yancıları da Papyon) oynarken izlemek çok eğlenceli oluyor. Kedi yavruları zaten muazzam hareketli ve meraklılar. Köpek yavruları da merak konusunda onlardan geri kalmıyor. Hareket konusunda biraz yavaş kalsalar da… Bu gece ne yazacağımı düşünürken yine bizim dörtlü oynama halindeydi. İşte tam o zaman dank etti kafama yazı. “Gerçeklik hayalleri çalar!” kim demiş ya da nerede okudum hatırlamıyorum. Zihnimin bir kıyısında kalmış işte. Ve bu gece bir anda Bir kedi yavrusu olan Porthos’laPremses’in oyunu bana bunu hatırlattı. Çünkü bu şirin yavrular şirin kedicikler ve köpekçik olmak üzere büyüyorlar. Premses doğası gereği daha iri ve daha hızlı büyüyor. Kediler de kendilerine göre gelişiyorlar ama artık hep Premses’ten ekstra küçük kalacaklar. Bu gerçeklik. Peki hayaller ne? Kedilerle köpekler sonsuza kadar oyun arkadaşı kalırlar. İşte bu da hayaller. Peki o zaman gerçekliğin çaldığı hayaller ne derseniz. Premses ve Üçlü Çete birlikte büyümüş olsalar da doğanın doğal dengesi yüzünden sonsuza kadar oyun arkadaşı kalamayacaklar. Birlikte oynamaları artık kediler için risk oluşturuyor. Çünkü Premses irileşti ve hâlâ eski hali ile oynamaya çalışıyor. Ama artık kedilerin kafası ağzının içinde kalıyor. İstemeden de olsa zarar verebilir. Önceden hiç karışmadığım oyunlarına artık düzenli olarak müdahale etmek zorunda kalıyorum. Çünkü gerçekler onlarla birlikte beni de çağırıyor. Sonuçta hiçbirinin zarar görmesini göze alamam.
Sonuç: “Gerçeklik Hayalleri Çalar.”
Ata memleketim… Özellikle böyle diyorum çünkü burada doğmadım. Burada büyümedim. Burada eğitim almadım. Benim ben olmamı sağlayan şehir Ankara. Buraya bu halimle geldim. Yani memleketim değil de ata memleketim demek daha doğru geliyor bana. Belki de kendimi kandırıyorum. Bilemedim şimdi. Aklım sıra düzenimi tam oturttuktan sonra sırf burası için bir kazanç beklemeden bir şeyler yapmaya çalışacaktım. Tahmin edeceğiniz gibi hayal kısmı buymuş. Beni en derinden etkileyen romanların başında Yakup Kadri’nin “Yaban” romanı gelirdi. O romanın bu kadar doğru bu kadar gerçek, bu kadar güncel kalabileceğini öğrenmiş olmamsa gerçeğin tam olarak kendi oldu.
Sonuç: “Gerçeklik Hayalleri Çalar.”
Eskiden birileri ile bir konu hakkında iddialaşırken “bire on bahse var mısın” derdim. Hayali bir iddialaşma oyunu ile yapacağımız şey her ne ise onu yapardık. Bu cümle burada dursun.
Her ne kadar nereye bağlayacağımadair bir tahminim oluşmuş olsa da tahmin ettiğiniz yere gitmeyeceğim. Evet, tam düşündüğünüz yerden de örnek gelecek, ama her zaman dediğim gibi bir şekilde siyasetin bataklığındaki polemiklerinden ayrı kalmak benim için çok önemli. Çünkü takım tutar gibi bir siyasi parti tutmuyorum. Ha, illa ki tut derseniz “Türk Milli Takımı” derim.Bu açıklamam da burada dursun ve sözü bağlayalım.
Zaten düzenli olarak takip etmediğim haberleri artık hiç takip edemez oldum. Çünkü “bire on bahse var mısın?” oyunum bozuldu. Bire on can yakıcı bir gerçeğe döndü.
Sonuç: “Gerçekler Hayalleri Çalar.”
Çözüm?
Kediler ve köpekler apayrı türlerdir ve oyun arkadaşı olamazlar. Ama hep arkadaş kalmaları sağlanabilir. Yani hayalim; arkadaş kalıp birbirlerini incitmedikten sonra oyun oynamasalar da olur. Buradaki gerçeğe dair hayalimi sizin hayal gücünüze değil gerçeğinize emanet ediyorum…
Yeni gittiğin her yerde yabancı olacaksın. Ama yabanlar da bir gün oranın yerlisi olacak.Çünkü artık o da hayatını oraya koydu. Yani hayalim;“beni yabancıladılar, beni anlamıyorlar, zaten dünyaları bu kadarmış” deyip pes etmenin alemi yok. Ve buradaki gerçeğe dair hayalimi de sizin hayal gücünüze değil gerçeğinize emanet ediyorum…
Hayat,zor kelimesini bile tanımsız hale getirecek bir form aldı,ama ne olursa olsun akmaya devam ediyor. Yani mevcutta olan şey oldu. Bu değişmez. Nasıl olduğunun, kimin yüzünden olduğunun bir değeri de yok. Yani hayalim; en değerli değerimiz olan tek olabilmeyi yeniden başarabilmektir. Ve son olarak bu noktadaki gerçeğe dair hayalimi de sizin hayal gücünüze değil gerçeğinize emanet ediyorum…
Bugünlük de bu kadar dostlar. Gerçeklerin hayal olduğu, hayallerinse gerçeğe döndüğü günler dilerim…
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU