Tarımdan sanayiye…
Üretimden tüketime…
Toplumsal hayatın bir bütün olarak bambaşka bir noktaya evrilişine “tanık oluyoruz…”
Yapay zekânın…
“Nesnelerin interneti”nin konuşulduğu…
İnsanla yapay zekânın ortak yaşayıp yaşayamayacağının tartışıldığı günlerin “havasını soluyoruz…”
Bunları söylemiştik 6 Şubat’ta yayınlanan “El ele… Gelecekten korkmadan!” başlıklı yazımızda…
Konumuzu bugün biraz daha açalım…
•••
Dünya bu noktaya nereden ve nasıl geldi?
İnsan evlâdının kara kaşına, kara gözüne hayran olunduğundan değil!
1980’lerden itibaren büyük bir ivme kazanan “küreselleşme”yle, üretim, başta Çin olmak üzere emeğin ucuz olduğu, vergi avantajlarıyla cazip kılınan uzak doğu ülkelerine yönlendirildi…
Başlangıçta “keyifli” olan süreç, “ucuz emeği tepe tepe kullanılan ülkeler”in kendi markalarıyla yüksek katma değerli ürünler üreterek “efendiler”e kafa tutmaya başlamasıyla “tatsızlaştı!”
Doğu’nun Batı’yı sollamaya başladığını ilk fark eden Alman Hükümeti, 2011 Hannover Fuarı’nda, Endüstri 4.0 kavramını gündeme getirdi.
Yani…
Üretimde dijitalleşmenin zirveye çıkarılması…
İnsan emeğine bağımlılığın minimuma indirilmesi…
Bu yolla hata oranlarının sıfırlanması ve hız kazanılması…
Yani…
Olabildiğince insansız üretim…
Yani…
Endüstri 4.0 denilen şey niteliksiz, eğitimsiz, sıradan insanın “kâbusu!”
•••
Buna bir de…
Dünün dünyasında emeğini satarak geçimini temin edebilen ve pazarlık gücünü sendikal mücadeleyle koruyabilen emeğin günümüzde karşı karşıya kaldığı işsizliği ve iş bulabilse bile güvencesizleşmeyle gelen güç kaybını ekleyin…
İlaveten…
Dünyanın pek çok yerinde günden güne kabul edilemez noktaya doğru yol alan gelir dağılımındaki vahşi eşitsizliği…
Toplumsal sorunlara ilişkin söz hakkı eşitsizliğini katın…
Ve kendi kendinize sorun:
Böylesi bir dünya dünün bakış açılarıyla kavranabilir mi?
•••
Çare…
Önceki yazımızda da söylediğimiz gibi daha çok öğrenmek, öğrendiklerimizi daha çok paylaşmak…
•••
Çoktan geçmişte bırakmış olmamız gereken kısır tartışmalarla bir yere varamayacağımız kesin.
“O, ona onu dedi… Bu, buna bunu dedi…”
“Offf… Falanca filancaya ne lâf soktu…” teraneleriyle avunmaya çalışmanın havanda su dövmekten başka anlamı yok!
•••
Düşünmemiz gereken hayatî önemde başka sorular var:
Yarının dünyasında Türkiye’nin yeri ne olacak?
Ülkemiz bu gelişmeleri en verimli bir biçimde nasıl sindirebilecek?
Ha…
Bir de, Kastamonu olana bitene, iline düşene nasıl kafa yoracak!..