Önce köşeme aldığım gazete kupürünü okumanızı rica ediyorum. Okudunuz… Teşekkür ederim. Ne öğreniyoruz gazete haberinden? Cizre’de üsteğmen şehit oldu. Şırnak’ın Cizre ilçesinde, terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonda teröristlerin açtığı ateşte Üsteğmen Uğur Taşçı şehit düştü.
Şimdi düşünelim… Bu bir gazete haberi..
Haberde kahraman bir vatan evladı şehit düştü.
Her şehit haberi gibi bu haber de yürekleri yaktı. Analar, babalar, kardeşler, uzaklar/yakınlar üzüldü, ağladı, Rahmet diledi şehidimize… Taziyeler, Allah’tan sabır dilekleri iletildi şehidimizin Ailesine/yakınlarına…
Tüm yurtta üzüntü/yas var bu acı haber için…
Peki siz gazeteci olsanız bir şehit haberini gazetenizin neresinde kullanır, yani nasıl değerlendirirsiniz?
Evet, gazetecisiniz…
Tabii ki, gazetenizin birinci sayfasında, bu vatan için şehit olmanın önem ve kutsal anlamına göre değerlendirirsiniz.
Sevgili okurum, sunduğum kupürü “Büyük” diye geçinen bir Istanbul gazetesinden kestim/aldım. Hem de birinci sayfasından…
Şimdi sorma hakkınızı kullanabilirsiniz:
“- Bir şehit haberi gazetenin en alt köşesinde tek sütuna ‘göstermelik’ mi değerlendirilir? Böyle mi haber yapılır? Bu ne vurdum duymazlıktır.” diyebilirsiniz… Haberin devamı 21. sayfada olduğuna ilişkin işaret de var… Doğru var… Var ama, orada da yedi satırlık, birinci sayfanın tekrarı bir haber…
Şimdi beraber düşünelim…
Bir şehit haberini böyle duyarsız şekilde değerlendirmenin anlamı nedir?
Her şehit haberinde tüm yurt sathından yükselen “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” kutsal heyecanını önemsemeyip unutturmak mı? Ya da değerlendirmeyip/umursamayıp olağan olarak değerlendirip, “asayiş-i adiye”den sayıp yurttaşları duyarsızlığa sevk etmek mi?
•••
Gazetecilik mesleği giderek saygınlığını yitiriyor. Yitirdiği için de şimdilerde gazeteciler ne dikkate alınıyor, ne de görüşlerine itibar ediliyor, saygı duyuluyor. Nerede o eskiden yazdığı konuda ses getiren kalem erbabı/ustaları?
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay, Bedii Faik, Peyami Safa, Ahmet Emin Yalman, Ref’i Cevat Ulunay, Çetin Altan, Yusuf Ziya Ortaç, Necip Fazıl Kısakürek ve daha niceleri… Her biri edebiyatımızın saygın değerleri ve de öncelikli gazetecileri…
Bir konuda yazarlarsa mutlaka ilgililer önemser, konuya ilişkin açıklamayı iki gün ya da en geç bir hafta içinde yetiştirirlerdi yazarına…
Şimdi yazarlık ucuzladı. Habercilik ise ehil olmayan ellerde…
•••
Gazetecinin “haber namustur” ilkesini bilmemesi, bilip unutması onun için en büyük ayıp… Ama ne yazık ki; öyle bir döneme geldik ki, ” zülfü yâre” dokunulacağı kuşkusu bu mesleği yapan kimilerinin beyinlerine “kibrit suyu” gibi zerk edilmiş şimdilerde…
Yukarıda eleştiri konusu olan haber için meslektaşlarından yana çıkıp, “Haber geç saatte gelmiştir” savunması yapanlar; sayfanın tepelerine çıkarılan magazin haberlerinden biri çıkarılıp onun yerine Aziz şehidimizin haberinin konulması yanlış mı olurdu?
Meslekte haber algısını ve değerlendirme becerisini maalesef yitirme dönemindeyiz.
Yerel basın hala o eski duru pınar olma özelliğini ve güzelliğini koruyor.