Selamlar; senaryo geliştirme çalışmalarım, araştırma ve okumalarım, haftada üç gün buraya yazmak, kendi kişisel yazmalarım derken bakmışım akşam olmuş. Ertesi gün yine aynı döngü tekrar ediyor. Elbette diğer işlerimi de kendi zaman planları içinde yapıyorum. Her gün aşağı yukarı şablon rutinleri tekrar etmek bir yerden sıkıcı, zorlayıcı ve bezdirici hale dönüşüyor. Hele de süreç planladığı gibi gitmediyse, verimsizse…İnsanın içinde ne istek arzu kalıyor ne de motivasyon…
Motivasyon öyle değişik bir şey ki kendi kendini şarj edebildiği halde harici yerlerde araması daha kolayımıza geliyor. Başkaları tarafından onaylanmak, takdir edilmek, enerjiyi yükseltici iltifatlar almak. Bunların hepsi harika da hayat öyle kibar değil ki bize. Bu kadar basit istekçiklerimizin karşılanması için bile mücadele etmek gerekiyor. Karşımızdakilerde kolay kolay vermiyorlar bunları zaten. Kendi kendimize yapabileceğimiz en basit şeyler için bile kendimizden gayrı herkesten ve her şeyden medet umar hale geldik. Aslında tüm ihtiyaç duyduklarımız içimizde de, nedense görmezden geliyoruz. Artık kolaycılık mı, tembellik mi yoksa günümüzün tüketim toplumu mu bilemem. Bir süre sonra haricen aldığımız bu gazlar, iteklemeler yetmez oluyor. O zaman da kalıcı mutsuzluklar ve verimsizlikler de başlıyor. Harici bir motivasyon arayışı başlıyor… İnternete kendi kendini motive etmek diye yazın dünyalar kadar reçeteler gelir önünüze. Kimi fikirler sahiden harika ama bazı fikirler var ki o fikri verene “Sen hangi dünyada yaşıyorsun usta?” diyesim geliyor. Hatta zaman zaman da üşenmeyip mail atıp diyorum da… Bu reçeteler, fikirler işinize yarar elbette ama onları da kişiselleştirmedikten sonra yine işe yaramazlar.
Örneğin pek çok yerde kişisel motivasyon için hobi edinmek gerektiğinden söz ederler. Çok da haklılar, sahiden hobi edinmek işe yarıyor. Fakat hobinin ne olduğunu, ne işe yaradığını, nasıl yapılması gerektiğini paylaşmak yerine ahşap boyayın, resim yapın, marangozluğa başlayın, doğa sporları ile ilgilenin gibi kalıp şablonlar veriyorlar. İyi de birincisi tavsiye ettiklerinizi yapmaya maddi gücüm var mı? İkincisi de hadi maddi gücüm var, vaktim var mı? Yani reçete iyi de ilacı alamıyorum ki… Bu arada benim hobim değil hobilerim var yaklaşık 30 (yazıyla otuz) civarı. İlgimi çeken bir şeyler oldukça da ekliyorum bunlara. Örneğin son hobim ahşap veya doğal taşlardan satranç takımları üretmek. Neredeyse üç aydır gün içinde aklıma estikçe, vakit buldukça bu işe bakıyorum… Evet, evet sadece bakıyorum şimdilik. Henüz hiç satranç takımı imal etmedim. Ama hobim.
Çünkü benim için hobinin tanımı şöyle; günlük zorunlu rutinlerin arasına mola alabilmek için koyduğum zihinsel veya fiziksel aktiviteler. Belirli zorunlulukları olmadığı için de beklentisizce üzerlerinde çalışabilmektir. İster hobi, ister başka bir şey yaşamımda beklenti konseptini askıya aldığımdan beri her şey daha kolaylaştı. Beklemeyince gelen kendiliğinden gelmiş oluyor. Geldi gelmedi, geç geldi, az geldi gibi hallerden kurtuldum.
Hobi işime dönecek olursak satranç takımı imalatım şimdilik zihinsel. Belli bir olgunluğa eriştiğinde ve günlük zaman yönetimi planımın içine düzenli dahil olduğunda da biliyorum ki en azından bir tane takım yapacağım. Satranç takımı imalatı gibi başkaca gün içi kendimi ödüllendirici, dinlendirici aktivitelerim var. Bir örnek daha vereyim. İçim keyfi en yüksek çay demleme tekniğini bulmak da bir başka hobim. Semaverde, ocakta, elektrikte, poşette ve kendimce ilginç pek çok halde çay demliyorum. Şu kadar gram dökme çaya şu kadar litre su. Uzun lafımın yanisi şu kendinizi motive etmek için hobiniz olsun evet ama illa ki ezberden bir şeyi hobi edinmek zorunda değilsiniz. Vallahi bu son örnek deyip bir tane daha hobimi söyleyeceğim. Bunu da altı aydır yapıyorum. Gittiğim yerlerdeki eşantiyon kalemleri saklıyorum. Sonra da hangi firma daha iyi eşantiyon yaptırmış diye içlerinde yarışma yapıyorum. Kalemin kalitesi, üstüne basılan yazının kalitesi, yazım performansı gibi kriterlerle de dönem dönem birinci firma ve kalem seçiyorum. Ödül mü ne? Birinci olan kalemle bir hafta boyunca yazıyorum. Yani diğer eşantiyon üretilmiş kalemler gibi kalemler mezarlığında yatmıyor o kalem. Sahiden kullanılmış oluyor. Anlatırken bile gaza geldim. Hatta o kadar gaza geldim ki yazı uzadı. Diğer anlatacaklarıma yer kalmadı.
Aslında kendimizi gaza getirebilmek bu kadar basit. O kadar basit ki bu kadar basit olabileceğine inanmayıp hep zor yerlerde arıyoruz motivasyonu… Sadece günlük rutininizin dışında kısa bir anlığına da olsa beklentisizce sadece kendiniz için bir şey yapın. Göreceksiniz tüm gaz ihtiyacınızın deposu fullenecek. Hem de beş kuruş para vermeden. Daha da önemlisi gaz istasyonuna gitmeden…
Bugünlük de bu kadar. Hepinize güzellikler diliyorum.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU