15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali ile başlayan Küçük Asya macerasının 3 yıl sonra büyük felakete dönüşeceğini düşünememişlerdi. Kaybedilmiş kutsal topraklar, kadim Helen yurdu İyonya, yeniden fethedilecekti.
15 Mayıs’ta karaya ayak basarken, kendilerini Troya’yı ikinci kez fethedecek birer Agamemnon, birer Aşil gibi hissediyorlardı. Barbar Türkler, yaşamaya hakları olmayan bu topraklardan sürülecek, Küçük Asya, Yunanistan’ın ayrılmaz parçası haline gelecekti.
Ege’den İç Anadolu’ya, Marmara’ya yayılan işgalle birlikte gerçekleştirilen etnik temizlik, bölgeyi Türksüzleştirmeye yönelikti. İngiltere, Sevr’i Türklere silah zoruyla kabul ettirmek için tetikçi olarak Yunanistan’ı seçmişti.
Sizin anlayacağınız, antik dönem rüyalarıyla hayaller gören Yunanistan, İngiltere’nin 100 yıl önceki BOP Projesinin ayakçısından başka bir şey değildi! İleride yaşanacak büyük bozgun, Yunan ordusunu Sakarya boylarına gönderen Birleşik Krallığın umurunda bile değildi.
Yunan Kralı Konstantin ile Yunan Başbakanı Venizelos arasındaki politik rekabetin bir boyutu da 2. Troya Seferinin Başkomutanı Agamemnon rolünü hangisinin üstleneceği konusundaydı.
İzmir’den Anadolu’nun derinliklerini, Ankara’yı hedefleyen stratejik hata (Sakarya macerası) Büyük Taarruzdan bir yıl önce Yunan Ordusunun bütün enerjisini ve savaş azmini neredeyse yok edecektir.
Sakarya’nın batısına atılıp, Ankara yolu temelli kapanan Yunan Ordusu, cepheyi yüzlerce kilometre geriye, Afyon’a çekerek, saldırıdan savunma pozisyonuna geçecektir.
Sakarya ile Büyük Taarruz arasındaki 1 yıl, düşmanı Anadolu’dan süpürecek son darbenin hazırlığı ile geçecektir. Türk Milleti yoktan var ettiği, aşını ekmeğini, üstündeki başındakini bölüştüğü ordusuna güvenmektedir.
26 Ağustos ile 9 Eylül arası 2 hafta, işgalcilerin bozgun halinde kaçışı, Türk Ordusunun kovalaması şeklinde geçecektir.
Atatürk’ün; “Askerlik şerefinden yoksa katiller sürüsü” olarak nitelediği Yunan Ordusu, Anadolu’da ilerlerken sivil halka uyguladığı vahşetin çok daha fazlasını, Anadolu’dan kaçarken gerçekleştirecektir.
Yunan Genelkurmayı, sivil mekanları, köyleri, kasabaları, şehirleri yakmak için “Yangın Taburları” oluşturmuştur. Bu taburların görevi sivil halkı camilere, kapalı mekanlara doldurarak toptan ateşe vermek, işgal bölgelerini baştan ayağa yanığın yerine çevirmektir!
Fetih niyetiyle gelinip felaket gerçeğiyle terk edilen yer İzmir’dir. Katiller sürüsünün ardından 9 Eylül’de İzmir’e giren Mızraklı Süvarilerin köpük kesmiş atlarının nal sesleri Kordon’da yankılanmaktadır!
Küçük Asya’nın fethi hülyasıyla başlayan macera, “Mikrasiatiki Katastrofi”ye, yani Küçük Asya Felaketine dönüşmüştür. Son dönemde yine Postmodern Küçük Asya rüyaları görmeye başlayan komşuya bir kez daha hatırlatalım.
Aynı hatayı bir kez daha tekrarlarsanız, tarih bir kez daha tekerrür eder !
Av. Hüseyin Özbek
TBB Eski Başkan Yardımcısı