Sanatını değerlendirecek bilgi ve yeteneğe sahip değilim, ama son zamanlarda ilgiyle takip ve takdir ettiğim bir kişiden söz etmek istiyorum: Eğitimci Ressam Yasin Akbaydar…
Yasin Akbaydar, Cideli ve Cide’de görsel sanat öğretmenliği yapıyor. Sanat çalışmaları da evinde kurduğu atölyesinde sürdürüyor.
Öğretmenleri olarak ilkokulda resim yeteneğini fark etmemişiz. Şaşırdım; böyle bir durum pek mümkün değil çünkü… Çok iyi hatırlıyorum, abla Çağla Akbaydar arkadaşlarımız tarafından yeteneği fark edilmiş, takdir ve destek görmüştü.
Kendisine soruyorum: “Biz senin resim yeteneğini fark etmemişiz, sen kendini ne zaman fark ettin?” Meğer ilkokulda hiç çizmemiş. “Ortaokul 1. sınıfta resim öğretmenimiz el çizmemizi istedi. Çizebildiğimi o zaman anladım. İlkokulda hiç çizmemişim, ilgim yoktu. Annem ve ablam çok güzel çizerlerdi ama ben hiç denememişim” diye cevaplıyor.
Ortaokulda Nezir Şen öğretmenin teşvikiyle çizmeye devam etmiş ve yeteneğini geliştirmiş.
Ortaokul sonunda sağlık meslek lisesine gitmeye hak kazanacak puana sahip olduğundan bu okula yönelmiş. Kardeşini yeteneğinin farkında olan ve Bolu’da güzel sanatlar öğrenimi gören ablasının ve öğretmenlerinin isteği ile Bolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin sınavlarına girmiş ve kazanmış.
Bolu Güzel Sanatlar Lisesi’nin doğru tercih olduğunu kısa zamanda anlamış.
“Sanatı Bolu’da anladım” diyor.
Okul, Yasin 2. sınıftayken öğrenci resimlerinden bir sergi açmış ve bu sergide iki resim satılmış. “Satılan iki resimden biri benimdi. Hayatımda emeğimle kazandığım ilk para ve bu para da resimden… İnanılmaz mutlu olmuştum” diye anlatıyor bununla ilgili duygularını.
Liseden sonra Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Öğretmenliğini kazanması, 2004 yılında Cengiz Savaş Atölyesinden mezun oluşu…
Mezuniyet sonrası İstanbul’da dolaşırken ‘Resim öğretmeni alınacak’ diye bir ilan görüyor. O gün için hakkında bilgi sahibi olmadığını belirttiği İstasyon Sanat Merkezine bu ilan için başvuruda bulunuyor. İşe alınıyor, ama diğer öğretmenlerin mezuniyetleri ve kariyerlerini öğrenince kalıcı olamayacağını düşünüyor. “Çok çalışmalıydım. Mimar Sinan’a öğrenci hazırlarken çok iyi figür öğretmem gerekiyordu. Sürekli çalıştım, kendimi geliştirdim, öğrenirken öğrettim. Zorluğu gördüm, öğrencimi ona göre yönlendirdim. Öğrencilerim Mimar Sinan’ı ve Avrupa’nın birçok ülkesindeki güzel sanatlar fakültelerinin çeşitli bölümlerini kazandı, ben kendimi kanıtladım. Ayrıca çok iyi figür çizer oldum” diye sürdürüyor bu ilginç öyküsünü.
Uzun yıllar realist figür çalışmış. En iyi yaptığı şey olmasına rağmen yeni arayışlara girişmiş. “Düşündüm, altında benim imzam olmasa bu çizimin benim olduğunu bilebilirler mi? Kendime verdiğim cevap beni yeni arayışlara yöneltti” diye anlatıyor sonrasını.
Farklı denemelere yönelmiş. Bir ara kübizme ilgisi olmuş. “Picasso beni etkiledi. Bu türü yaparken mutlu olamadım. Picasso zaten vardı” dedikten sonra bir diğer ünlü ressam Marc Chagall’ın “Ruh özgürleştikçe, resim soyutlaşır” sözünün kendisine dönmeyi sağladığını söylüyor.
Zaman içinde farklı denemeler yaparak çok iyi yaptığı gerçek oranları deforme etmeye başlamış. Bu süreci şöyle özetliyor:
“Figürde soyutlamalara, deformasyona geçtim. En iyi yaptığım şey figürdü. Ben de figürle oynamaya başladım. Böyle kendimi anlatabileceğimi anladım.”
Sonuç olarak bugünkü figüratif tarz çıkmış ortaya. Eserlerindeki kişilerin hepsinin kendisi ve yakın çevresindeki kişiler olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu kişileri ben ve ailem gibi düşünebilirsiniz. Benim ve ailemin ifadeleri ve hayata bakışı.”
Eserlerinde ağırlıkla müzisyenleri konu alıyor. Bir gün senfoni orkestrasının canlı konserini izlediğinde bundan çok etkilenmiş ve bu olağanüstü atmosferi resimlerine yansıtmaya başlamış. Eserlerinde hep bir müzik tınısı duyar gibi oluyorsunuz. Enstrüman çalan figürlerde, gözlerin kısık veya kapalı oluşu dikkat çekiyor. Yasin, tablolarını “Doğadaki diğer sesleri dinliyorlar. Kendi çaldıklarını dinliyorlar, müziğin ritmine kendilerini kaptırdıkları için gözleri kapalı. Doğadaki sesleri sen duymazsan, sen sesini kimseye duyuramazsın anlayışıyla yaklaşıyorum” diye anlatıyor.
Bu çalışmaların içine sindiğini ve kendini ifade edebildiği için daha mutlu olduğunu şöyle ifade ediyor: “Bu girdiğim yol içime sinen bir yol. Çok uzun bir yola girdiğimi biliyorum. Kendime güvenim tam.”
Edgar Degas’nın, “Sanat sizin gördüğünüz değil, başkalarının görmesini sağladığınız şeydir” sözünü hatırlatıyor bunları söyledikten sonra.
Yasin öğretmenimizin katıldığı birçok karma serginin ardından Cide’de bugün açılacak sergi 2. kişisel sergisi olacak. 9-10-11 Temmuz’da Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali’nde gerçekleşecek bu sergiyi kaçırmamanızı öneriyor, sevgili öğretmenimize çıktığı yolda başarılar diliyorum.
RECAİ YILMAZ