-SONUÇ-
Selamlar; “Kişisel Gelişim” kitapları ile didişmemin sonuç kısmına başlayıverelim vaktinizi çok almadan…
Hepimiz öğrenmeyi severiz ama öğretilmesinden hoşlanmayız. Kitapların kılavuzluğunda benim gibi “didaktik bıdıbıdıcılardan” ari kendi istediğiniz şekilde öğrenebilirsiniz… İster eğitim sistemlerinin hatası deyin isterse de öğretmenlerin hatası okul hayatlarımız boyunca bir şekilde kitaplardan soğumamız için çok fazla gerekçe veriyorlar elimize. “Şunu oku, ödev! Şunu oku, sınavda zorunlusun! Şunu oku, özet yaz!On beş tatilde beş kitap oku! Yaz tatilinde verdiğim listeyi tamamla! Dönem ödevi yirmi kitap özeti çıkart!” İtiraf ediyorum kitap özeti yazmaktan nefret ederdim. Hatta o listeler zorunlu verildiği için bir şekilde benden önce yapılmışlarını bulup o kitapları okumadan özetleri yazardım. Annem öğretmen olduğu için ondan fırça yemeyi göze alıp özeti yazmazdım ki annem sırf öğretmenim “Aaa, Gürdal bir de sen öğretmen çocuğusun neden yapmadın” demesin diye son gece oturup dikte ettirdi ya da benim yerime yazardı. Halbuki şair soruyor ya Abidin’e sorduğu gibi“Mutluluğun resmini çizebilir misin?” diye bana sorsaydı eğer “Babil Kütüphanesini,İskenderiye Kütüphanesi, Milli Kütüphaneyi, kendi halinde kitaplığımı çizip verirdim. Öyle de severim kitapları okumayı, kitapları. Hem de okuma yazma bilmezken başlamışım kitaplarla hasbıhale…
Bu arada bir tek ben okuyorum siz okumuyorsunuz da ahkam kesiyorum diye de düşünmeyin lütfen. Kimin neokuduğunu, ne kadar okuduğunu elbette bilemem. Elimdeki veri, ülkemizin çok az okuduğuna dair. Ben de bu noktaya güvenerek önermelerimi oluşturuyorum. Elbette pek çok sebebi var bunun. Sadece eğitim sistemi değil alım gücümüzle de ilgili bazı şeyler. Öncelik ve zorunluluk sıralamamızın da etkisi var bunda. Düşünsenize kitaplardaki KDV oranı ancak2019’da “0” oldu. Bir şekilde arzu ettiğimiz gibi kitap almaya kalkarsak bildiğiniz lüks tüketim oluyor kitap alabilmek.
Bu konuda epeyce dertli olduğum için bağlamdan biraz uzaklaştım. Yavaş yavaş toparlayalım. “Kişisel Gelişim” kitapları kötü değildir. Bir tek o türü ve aşırı okumak toksiktir. Kişisel gelişim kitapları yaşama dair bilgiler için kısa yollar, reçeteler verdiklerini iddia etseler de bilginin böyle kestirme yolları yok maalesef. Bilgi iki artı iki dört eder kadar keskin bir formülün içine sıkıştırılamayacak kadar komplike ama basit bir süreçtir. Kişilere hastır. O yüzden de kısa yollar vaadeden “Kişisel Gelişimlerin” yanına okulda bize ödev verilen Sinekli Bakkalı, Sefilleri ve diğerlerini, yeniden ekleyin. Onlarla bir kez daha hasbıhal edin. Ödev olduğu için değil de siz istediğiniz için, sahiden tanışmak istediğiniz için yapın… “Kız Tevfik”le, “Jean Valjean”la tanıştığınıza çok memnun olursunuz. Farklı nedenlerden hayatın kıyısında kalmış, ötelenmiş ama yaşama tutunmuş bu adamların kızları için (ki kızları için (kaldı ki Cossete, Jean Valjean’ın kendi kızı bile değil) hayatta nelere göğüs gerdiklerini görün.Evlat sevgisini, sabrı, azmi, fedakarlığıherhangi bir kişisel gelişim kitabı yazarı Halide Edip ya da Victor Hugo kadar yazamaz. İçinize, ruhunuza işletemez.
Örneğin “Vicdan” olgusu ile bir şeyler merak ediyorsanız önce Raskolnikov’a danışın derim. “Suç veCeza”yı da bir de ondan dinleyin. Hiç doğru dürüst aşık olamadım, aşk ne menem bir şey diyorsanızSabahattin Ali’nin peşine takılın. O sizi çingenelerin kampına alıp götürsün. Orada Atmaca ile tanışın. Klarneti bir de Atmaca’dan dinleyin. Sonra da Atmaca’nın nasıl aşık olduğunu, sevdası için neler yaptığını izleyin “Değirmen”in bir kıyısından.
“Düşün”düğümüzde de zengin olup kredi kartı ekstreleri kendi kendine kapanmıyor. Sadece uykusuz bırakıyorlar. Yine öyle uykusuz bir gece de “Şehrazatla, Pers ŞehinşahıŞehriyar’ın odasına konuk olun. Şehrazat’ın kız kardeşinin yanına ilişiverin de “1001 Gece Masalları”ndan bir tanesine kulak kabartın. Kredi kartı ekstresi kapanmaz belki ama içinizin sıkıntısı kesin azalır. Buyurun size “Stresle Baş Etme” yollarından biri. Sonra Yaşar Kemal’e rica edin bir de Torosları o gezdirsin size yanınıza İnce Memed’i katıp. O canım Torosların yanıp küle dönüp heder olmadan önceki halini görün.
Bizler yaşam içinde tuhaf biçimde ocu-bucu olmuşuz daMehmet Akif’le Bukowski’nin satırlarının, kelimelerinin kardeş olduğunu görmeyi bırakmışız…Onların satırların arasında bizler için gelen, bizim için yazılmış olan tüm o kahramanlar emin olun “10 adımda 1000 adım” atmanın yolunu biliyorlar…
Ola ki az biraz haddimi aştıysam, sürçülisan ettiysem affola. Konu kitap olunca kendimden geçiveriyorum… Bu günlük de bu kadar. Hepinize güzellikler diliyorum.
ZEKİ GÜRDAL KARAOĞLU