Resmî binalar yapılırken, yer seçiminde bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Aşağıda eski belediye binasının yeriyle ilgili bir yazı okuyacaksınız. Yöneticilere ibret olsun. Yerim dar, yorumu gelecek haftaya bırakıyorum.
Çalışmalar 1910 yılında başlamış. Arabapazarı semtinde kamulaştırma yapılmış. Araya savaşlar girmiş. 1920 bütçesine iki yüz bin kuruş, 1922 bütçesine de yeter miktar ödenek konmuş. Halk da yardım etmiş. Bina 1925 yılının ilk günlerinde hizmete girmiş. Aşağıda 1910 yılında yazılmış önemli bir yazı okuyacaksınız:
“Belediyemizin son günlerde kendine bir dâire inşâ ettirmek tasavvurunda olduğunu ve yeni dâirenin şehrimizde Nasrullah Köprüsü’nün çarşı ayağı hizâsına yapılacağını haber aldık. Belediye hey’et-i kirâmının hüsn-i niyetine karşı emniyet-i kâmileperverde eylemekte olduğumuz cihetle, bu teşebbüse dair hasbıhal olmak istersek zannederiz ki, memnuniyet kazanmış olacağız.
Kâzımpaşazâde Ferik Ali Rıza Paşa merhum, Kastamonu’ya vürûdununferdâsı, Namazgâh köprüsünden geçerken mutazarrı olan dâire-i belediyeyi “türbe“ zannıyla bir Fâtiha okumuş ve yine merhum-ı müşârünileyhinrivâyetine nazaran, “türbe” zannettiği mahallin belediye dâiresi olduğunu, reisini ziyaret ettiği gün anlamış idi.
Filhakika belediyenin müstecir bulunduğu bu köhne ve fersûdedâirenin tarz-ı mimârisi ve bilhassa pencerelerine vaktiyle verilen şekl-i hendese, insana öyle zan verebilirse de teceddüd vâdisinde müteferrid sevdakâr olan Paşanın, iki yüz metre uzaktan Fâtiha ithaf edişine bakılırsa, işi bildiği halde bunu, o zamana göre belediyenin şânına karşı gayet tatlı ve sarih bir îmâ olmak üzere yaptığına hükmedebiliriz.
Bir de dâire-i mezkûre vaktiyle Islâhâne olmak üzere yapılmış ve bir müddet Islâhâne şâkirdanı işgal ettikten sonra, otuz beş sene evvel belediye yerleşmiş olduğundan, belediyemizin tarih-i ömrüne ircâ-ı fikr ü nazar edenler, bizzarûre “şu belediye de otuz beş yıldan beri Islâhâne’den çıkamadı.” diyorlar ki, bu cümleyi hangi cihetle düşünmek mânâ-yıtâmıhâiz bulmamak kabil olmuyor. Demek ki belediye için ne yapıp yaparak oradan sıyrılıp çıkmak vâciptir. Fakat belediye, yaptıracağı yeni dâirenin mevkiini tayin için şehrin ümrâna olan ihtiyâcâtını ehemmiyet-i azime ile düşünmeye mecbur olduğu halde, pek basit bir mütalaâ neticesi olarak yakınındaki köprü başına konak vermiştir. İşte bundan büyük hata olamaz. Belediye, Mekteb-i Sanâyie ait akarâttan olup Yeni Çarşı’nın ortasında “leş” gibi uzanıp duran silsile-i harâbiyiref’ etmenin kolayını aramak ve bu suretle şehrin bir caddesini olsun yoluna koymak mecburiyetinde iken, ma’hud plânına tevfikan, sefer tası gibi bir şey yaparak bu manzaranın çirkinliğine âb u nâb verecek ise, arada sarf edeceği beş, on kuruşu da maskara etmiş olacaktır. Belediye bugün yapacağı dâireyi, istikbâle ihdâ etmiş olduğunu tabii unutmaz, hatta bu dûrendîşliğini yaptıracağı binayı, âtide belediye dâiresi olmak için kifâyetsiz görülürse, han olarak kullanılabilecek taksimatı hâiz bir resme göre inşâ eylemek tasavvurunda bulunmasıyla sâbittir. Fakat bu sübûtte yalnız bizim hüsn-i zannımız da müstakardır. Öyle ya! Yapılacak şey hansa han, belediye ise, adamakıllı bir şey olmalı! Bir dâire-i belediyenin bedâva oluşuna tamâ’endâire yaptırmak tasavvurunda bulunduğu arsa, vaktiyle yine belediyenin, âlemin gözüne sokarcasına Nasrullah Köprüsü ayaklarında yaptırdığı iki abdesthâneden birinin bulunduğu yerdir. Kurbiyeti hasebiyle herkesten ziyâde belediyenin şâme-i nüzhetperverinita’zib eylemesi lâzım gelen derenin tas’adât-ı merzagiyyesi, belediyede vakit geçirenleri – bizim tahminimiz hilâfına olarak- iz’âc etmiyorsa bile, ortak o mahşer-i müntinin içine atılmak da icâb etmez ya!
Bütün şu esbabdan sarf-ı nazar eğer bir dâire-i belediye yapılacaksa bunun yerini uzaklarda aramak icâb eder. Bir vilâyet merkezinde Hükûmet dâiresi, Fırka dâiresi, Mekteb-i idâdî, Mekteb-i sanâyi, Ziraat Bankası, Rüştiye-i askerîye, Matbaâ, Telgrafhâne gibi mevcûdiyeti elzem ne kadar bina var ise, yaptıranların gözü, hep şehrin şark cihetini türabalûd kefeniyle kucaklamış, bir ifrit-i memdud gibi seddeden çıplak bir tepenin altını görmüş, oraya defnetmiştir. Bu sebepledir ki, bugün koca bir şehrin, azıcık ma’mur gibi addedilecek bir yeri varsa o da bu çukura münhasır kalmıştır.
Şimdi şehri ihtivâ eden arâzinin vaziyeti nazar-ı dikkate alınmak lâzım gelirse, en müstevî ve binâenaleyh cihât-ı sâiresine nispetle ihrâz-ı şeref ve kıymete ve imâr ve ihyâya ehliyeti muhtevî olan kısmı Arabapazarı denilen mevkidir.
Hiç olmazsa belediye dâiresinin burada inşâsı, memleketin o cihetini şimdi bulunduğu hâl-i harâbiden gün geçtikçe kurtarmaya vesile olur.
Belediye, yapacağı inşâat ve imarâtın servet-i mahalliyeye ne izâfe edeceğini teemmül etmelidir. Bâhusus yapılacak belediye dâiresinin hal ve mevkii için temâyülât-ı mahsûsa-i ahâliyi belediye nazar-ı dikkate almaya esasen mecburdur. Çünkü yapılacak bina yalnız hey’et-i kirâmın değil bütün sekene-i şehrin medâr-ı teşhisi olacak bir hânedir. İşi doğru düşünenler de söylüyorlar ki, köprü başına yapılacak belediye dâiresi birtakım münâsebetsizliklere mukabil, oralardaki emlâkin kıymetine hiçbir şey ilâve etmeyecektir. Halbuki Arabapazarı’na yapılacak yegâne belediye binası, o cihetteki emlâkin kıymet-i hâzırasını derhal iki misli artıracaktır. Bir şey kalıyor ki, acaba Arabapazarı’nda belediye yapacak arsa var mıdır? Vâkıâ öyle hâli bir yer yoktur, fakat belediye binası yapmak için mutlaka bedava arsa arayacak değiliz.
Mesâfe-i kanûnîye dâhilinde bulunduğu cihetle, altı seneden beri kapalı bulunan oradaki on bir meyhâne elbette hiçbir zaman meyhâne olarak açılmayacaktır. Fakat o kadar emlâkin ilelebet öylece akim kalması da servet-i mahalliye ve menfaât-i hazineye bir rahnedir.
İşte belediye meyhâne arsalarını ve bu meyânda bulunan ufak tefek bazı mebâniyi istimlâk ettiği halde, elde edeceği arsa ile güzel bir bahçenin vasatında, dilnişîn bir dâireinşâ edeceği gibi, oralarda te’sis edeceği akarât yüzünden de vâridât-ı dâimete’minine muvaffak olacaktır.
Şimdi bir sual daha vârid-i hâtır oluyor. Belediyenin bu işleri yapacak parası var mıdır? Elbette yoktur. Zaten bin beş yüz liradan noksan bir vâridât-ı senevîye ile geçinen belediyeden, böyle kendi göbeğini kendisi kesmek himmeti beklenemez. Lâkin artık bir belediye dâiresi yapmak için muhterem ahâlimizin el ele vermekten çekineceğini zannetmek gibi hataâlûd itikatta bulunmak da câiz değildir.
Bâhusus kapanan meyhânelerin arsası üzerine bir belediye dâiresi yapmak, Kastamonu ahâlisi için, Fransızların Bastil zindan-ı mezâlimini yıkarak üzerine meşhur-i âlem olan Hürriyet heykelini rekz etmelerine muaddel bir şeref ve mefhârettir.”
MUSTAFA ESKİ